Şahsiyetin üç ana bileşeni vardır. Bunlar 1- Maddi Unsur 2- Rûhî Unsur 3- İçtimâi Unsur. Bu eğitim yılının başlamasından itibâren bir süredir işlediğimiz üstad Nureddin Topçu’nun ‘Türkiye’nin Maarif Davâsı’ kitabında, ‘Ahlak Eğitimi’ bölümünde şahsiyeti oluşturan unsurlardan bahsediyor. Ehemmiyetli gördüğümüz için biz bugünkü yazımızda bu husûsu işlemek istiyoruz.
Bilindiği üzere günümüzde şahsiyet sâhibi insanlar az bulunuyor. Peki, neden acaba? Tabi bu mühim konu eğitimin konusudur. Yetişen nesil ilk terbiye eğitimini âile ocağından alır sonra da, eğitim gördüğü okullarda şahsiyeti şekillenir. Ancak ne yazık ki ne ana-babalarda ne de bir ilim ve irfan yuvası olması gereken okullarımızın öğretmenlerinde böyle bir kaygı yok. Onlar şeklen-bedenen-fizîken çocuk yetiştirme telâşındalar. Okusun da adam olsun ama şahsiyeti nasıl olursa olsun. Diploması olsun, iyi bir iş sâhibi olsun, iyi bir eşi olsun, arabası, evi, konforu olsun fakat şahsiyeti ne olursa olsun. Öğretmenler de maaşını alsın, işine baksın öğrenciler ne olursa olsun fikrindeler. Aralarından üç beş bu fikrin dışında istisna çıksa da genel yapı maalesef bu mâhiyettedir. Bu gerçeği içerden biri olarak yazıyorum. Hem anne hem bir eğitmen olarak belirtiyorum.
Bu hakikati bu şekilde sizlere sunduktan sonra üstâd’ın bu üçlü ayrımına tek tek temas etmek istiyorum. Maddi unsur, pek tabi kişinin fiziksel bedeni yâni biyolojik varlığıdır. Kişiler neyle beslenirlerse ona göre vücut yapıları gelişir. Sağlıklı beslenenler dengeli bir beden yapısına sâhip olurlar. Ancak her şeyin fazlası zarardır, azı da zarardır dengelisi karardır. Rûhî unsur; kişilerin inançları, hisleri, duyguları, istekleri, hayalleri ile oluşan iç âlemidir. Kişi küçüklüğünden beri âilesinden aldığı alışkanlıklar, gördüğü sevgi-ilgi-merhamet-hürmet eksenli davranış bileşimleri çocuğun şahsiyetinin temellerini oluşturur. Eğer iyi, güzel, örnek davranışlarla çocuk büyümüşse onda müspet davranışlar gelişir ve bu okulda da pekiştirilirse o şahsiyet çocuğa yerleşir. Artık çocuk şahsiyetli bir insan olmaya adaydır. Ama bunun tersinde ise çirkin davranışlı, hırçın, bencil, şiddet yanlısı bir şahsiyet gelişir. Şahsiyet oluşumu çok önemlidir. Bugün bunun önemi ihmal edildiğinden ortalıkta pek çok yanlış iş yapan şahsiyetsiz kişiler dolaşmaktadır.
Bu meyanda şunu da belirtmek gerekiyor kişiler yetiştirilirken hangi yönlerine ağırlık verilirse o yönleri gelişir. Kişinin maddi yönüne ağırlık verilirse bedensel yapısı gelişir. Rûhî yönüne ağırlık verilirse ahlâkî yönü gelişir. Bir tarafa fazla yüklenme dengesizliğe vesile olur. Bugün genelde yetişen nesillerin hep maddi tarafı daha ağır basmakta o sebeple de kişiler ahlâkî zâfiyetlere düçar olmaktalar. Hatta öyle ki yanlış yapan şahsiyetsiz kişi o yanlışı rahatlıkla çekinmeden işlemekte zira o kişi o işi doğru olarak görmektedir. Bilhassa da günümüzde doğrularla eğriler birbirine karışmış vaziyettedir. Herkesin kendine göre bir doğrusu vardır. Oysa genel doğrular birdir. Bu hususta yapılan yanlışlar ne yazık ki kişilerin şahsiyetini çizmekte ve hayat boyu kişinin yaşamını menfi etkilemektedir.
Üstad Nureddin Topçu diyor ki; ‘Eğer rûhi şahsiyet işlenmez de maddi şahsiyet değerlendirilirse bundan hoyratlık doğuyor. O zaman midelerin selâmeti için yaşanıyor, bedenler kutsallaşıyor, şiir ve sanat zevkinin yerine otomobil sevdâsı ve maddi saadet sevgisi geçiyor, muvaffâkiyetin mânâsı maddîleşiyor, rûha âit olan aşkın yerini bedenden fışkıran kin ve hased tutmaya başlıyor, stadyumda kardeş kardeşi boğazlıyor. ’(Nureddin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, İst, 2019, s.123) Diyor haklı olarak. Bugün tam da bunları yaşıyoruz.
Gelelim şahsiyetin üçüncü unsuruna: İçtimâi unsur, bilindiği üzere herkesin şahsiyetini içinde bulunduğu içtimâi çevre yönlendirir. Kişiler geliştirdikleri şahsi yapılarına göre sosyal çevrelerinde itibar veya itibarsızlık görürler. Yâni insanlar şahsi yapılarına göre etrafları tarafından değerlendirilirler. Eğer kişinin rûhî şahsiyeti yüksek ise toplumun kendine hürmet ve iltifat göstermesi onda şımarma oluşturmaz. Çünkü onun iç âlemi kendini bu tür tavırlara yöneltmez o kendi kendine yeter. Ancak bu durumun tersinde ise yâni rûhî yönü zayıf olup maddi yönü kuvvetli olan kişiler içtimâi çevrenin kendisine gösterdiği sahte iltifatlara aldanır, gururlanır, kibre kapılır, kendine pâyeler biçer. Veya kendisine iltifat etmeyenlere karşı durur. Hatta kendisine unvan ve rütbe verilmesi için olmadık şeyler yapar. Hakkı çiğneyerek haksızlıklara yeltenir, kendisine nüfuz verilsin diye başkalarına şirin görünmeye çalışır. İşte bunlar şahsiyetsizlik göstergesidir. Ortalıkta böylelerinden çokça var.
Toplum içinde bâzen ‘ne kadar şahsiyet sâhibi insan’ dediğimiz kişiler olduğu gibi ‘azıcık şahsiyet sâhibi olsaydı ne vardı’ dediğimiz insanlar da çıkabiliyor. Biz her ne olursa olsun önce kendimiz şahsiyet sâhibi olup sonra da kendimiz gibi şahsiyetli nesiller yetiştirmek için gayret göstermeliyiz vesselam.
SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN BAŞLATTIĞI “BARIŞ PINARI” HAREKÂTI İÇİN BUGÜN VE HERGÜN DUÂ EDİYORUZ. RABBİM “HAFIZ” İSMİ ŞERİFİYLE ASKERLERİMİZİ MUHAFAZA EYLESİN “FETTAH” İSMİYLE ŞANLI ORDUMUZA GÂLİBİYET KAPILARINI AÇSIN İNŞAALLAH.