Yanlış hatırlamıyorsam 91 veya 92’li yılardı. Kolay kolay rastlanabilinecek ve bir daha da “he” denince tekrarı yaşanabilecek bir isyan değildi. Galatasarayla oynanan bir maça “Sahipsiz Adana” yazılı forma ile çıkmışlardı.
Şikayetçiydiler! İsyanları, ayaklanıp itiraz edişleri, kendilerini kaderleri ile baş başa bırakan siyasilere, bürokratlara, şehrin ileri gelenlerineydi. O sezon ligi en alt sıralarda tamamlayarak 2. Lig’in yolunu tutmuştu Adana Demirsporlular. Hem de çok konuşulan o formalarıyla birlikte. Bugün bile bellerini doğrultamıyorlarsa, hala o günlerdeki vefasızlığın bedelini ödüyor olmalarından.
Konyaspor ve Konyaspor’u yönetenler de aynı dertten muzdarip. Her ne kadar dillendirmeseler de, içlerinde fırtınalar kopuyor. Ekonomik sıkıntılarla yüz yüze kalan, futbolcuların alacaklarını ödeyemeyen, yarına dair en ufak bir garantileri olmayan Konyaspor’u yönetenler, avutulmaya devam ediliyorlar.
Anlayacağınız; Söz var, icraat yok.
Bir ara Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in kendilerine “söz” verdiğini okuduk gazetelerde. Ancak, o gündür bu gündür en ufak bir adım atılmadığını da işitir olduk düne kadar. Anlayacağınız Tahir Akyürek’ten de “tık” yok şimdilik. Siz bakmayın “Konyaspor’un yanındayız” imajı vermelerine. Ne Belediye Başkanından ne de Milletvekillerinden bu anlamda atılan somut bir adım yok. Yarına dair bir umut var mı? O da yok.
Konyaspor kulübünü ziyaretleri ise derde deva olmaktan çok uzak. Dahası, Konyaspor üzerinden siyaset yapmak bütün düşünceleri. Amaçları gazetelerin arka sayfalarında da görünebilmek. Bugün Konya sevgisi ile yola çıktıklarını söyleyen insanların, yarın Konyaspor’u görmezden gelmelerine alıştırmalıyız kendimizi. Çünkü, dün “Avrupalı ve borçsuz Konyaspor” diyenlerin, bugün nasıl çark ettiğini de biliyoruz artık.
Vazgeçmeyecekler Konyaspor’u kullanmaktan. Vazgeçmeyecekler “Konyaspor’u seviyoruz, yanındayız” imajını vermekten. Trabzon’un Faruk Özak’ı, Kayseri’nin Mehmet Özhaseki’si, Antalya’nın Menderes Türel’i, Bursa’nın Faruk Çelik’i değiller ki, içimize sindirelim, etraflarında sevgi ve inanç çemberi oluşturalım.
Açıkça söylemek isterim ki, Konyaspor üzerine oynattığım kalemde, kişilerle ilgili yorumlarımda hiçbir şekilde onların siyasi duruşları anlam içermez benim için. Öyle ki, aynı dünya görüşünde olduğum, benzer siyasi hisleri paylaştığım insanlarla dahi Konyaspor konusunda farklı düşündüğüm, hatta yer yer tartıştığım olmuştur. Bunun altını çizmek isterim; benim hareket noktam Konyaspor’dur.
Maalesef içimizdeki bazı insanlar da (meslektaş diyemiyeceğim) bu siyasilere çanak tutuyorlar. Hele de seçimlerin mesafesinin kısaldığı bugünler de kantarın topuzunu kaçırıp, işi iyice abartmaya başladılar.
Konuyu bir hikaye ile noktalamakta yarar görüyorum.
Padişahlık zamanı. Padişah patlıcan yemeği yerken yüzü ekşiyor. Belli ki yemeği beğenmiyor: Bu nasıl patlıcan, böyle kötü patlıcan yemeği olur mu? falan diye kükrüyor. Padişahın yanında konuşlanmış dalkavuk bir eyyam lafa giriyor: Haklısınız haşmetlim. Böyle rezil, kepaze bir patlıcan olmaz!
Padişah yemeğe devam ediyor ve yemeğin tadını yavaş yavaş almaya başlıyor. “Yahu” diyor, kızdık bağırdık çağırdık ama, bak yeni yeni tadını almaya başladım. Bu patlıcan fena değilmiş be. Fena değil laf mı, şahane olmuş bu yemek. Güzel yapmış aşçı, aferin! Bir tabak daha alabilir miyim?
Dalkavuk yine (ve hemen) devrede: Çok haklısınız Hünkar’ım. Patlıcan güzel olur. Patlıcan yemeklerin şahıdır. Padişah’ın tepesinin tası tam da bu aşamada atar: Yahu dalkavuk! Az önce patlıcana demediğini bırakmamıştın, şimdi göklere çıkarıyorsun. Bu nasıl kelam. Bu ne yaman çelişki! Dalkavuk sakin ve kendinden emin: Bunda şaşıracak bir şey yok Hünkarım. Ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil!
Anlayacağınız Konyaspor bu dalkavukların da umurunda değil.
NOT: Konyaspor’un Trabzon deplasmanı masraflarını karşılayacağı sözü veren KTO Başkanı Sayın Hüseyin Üzülmez’in telefonlara çıkmadığı çalındı kulağıma. Umarım yanlış bir bilgidir. Çünkü, gazeteler ve televizyonlarda Üzülmez’in verdiği söz çarşaf çarşaf yayımlandı. Adı döndü değil ki, dönsün. Söz verdiyse üzmez Konyaspor’u.
Konyaspor ve Konyaspor’u yönetenler de aynı dertten muzdarip. Her ne kadar dillendirmeseler de, içlerinde fırtınalar kopuyor. Ekonomik sıkıntılarla yüz yüze kalan, futbolcuların alacaklarını ödeyemeyen, yarına dair en ufak bir garantileri olmayan Konyaspor’u yönetenler, avutulmaya devam ediliyorlar.
Anlayacağınız; Söz var, icraat yok.
Bir ara Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek’in kendilerine “söz” verdiğini okuduk gazetelerde. Ancak, o gündür bu gündür en ufak bir adım atılmadığını da işitir olduk düne kadar. Anlayacağınız Tahir Akyürek’ten de “tık” yok şimdilik. Siz bakmayın “Konyaspor’un yanındayız” imajı vermelerine. Ne Belediye Başkanından ne de Milletvekillerinden bu anlamda atılan somut bir adım yok. Yarına dair bir umut var mı? O da yok.
Konyaspor kulübünü ziyaretleri ise derde deva olmaktan çok uzak. Dahası, Konyaspor üzerinden siyaset yapmak bütün düşünceleri. Amaçları gazetelerin arka sayfalarında da görünebilmek. Bugün Konya sevgisi ile yola çıktıklarını söyleyen insanların, yarın Konyaspor’u görmezden gelmelerine alıştırmalıyız kendimizi. Çünkü, dün “Avrupalı ve borçsuz Konyaspor” diyenlerin, bugün nasıl çark ettiğini de biliyoruz artık.
Vazgeçmeyecekler Konyaspor’u kullanmaktan. Vazgeçmeyecekler “Konyaspor’u seviyoruz, yanındayız” imajını vermekten. Trabzon’un Faruk Özak’ı, Kayseri’nin Mehmet Özhaseki’si, Antalya’nın Menderes Türel’i, Bursa’nın Faruk Çelik’i değiller ki, içimize sindirelim, etraflarında sevgi ve inanç çemberi oluşturalım.
Açıkça söylemek isterim ki, Konyaspor üzerine oynattığım kalemde, kişilerle ilgili yorumlarımda hiçbir şekilde onların siyasi duruşları anlam içermez benim için. Öyle ki, aynı dünya görüşünde olduğum, benzer siyasi hisleri paylaştığım insanlarla dahi Konyaspor konusunda farklı düşündüğüm, hatta yer yer tartıştığım olmuştur. Bunun altını çizmek isterim; benim hareket noktam Konyaspor’dur.
Maalesef içimizdeki bazı insanlar da (meslektaş diyemiyeceğim) bu siyasilere çanak tutuyorlar. Hele de seçimlerin mesafesinin kısaldığı bugünler de kantarın topuzunu kaçırıp, işi iyice abartmaya başladılar.
Konuyu bir hikaye ile noktalamakta yarar görüyorum.
Padişahlık zamanı. Padişah patlıcan yemeği yerken yüzü ekşiyor. Belli ki yemeği beğenmiyor: Bu nasıl patlıcan, böyle kötü patlıcan yemeği olur mu? falan diye kükrüyor. Padişahın yanında konuşlanmış dalkavuk bir eyyam lafa giriyor: Haklısınız haşmetlim. Böyle rezil, kepaze bir patlıcan olmaz!
Padişah yemeğe devam ediyor ve yemeğin tadını yavaş yavaş almaya başlıyor. “Yahu” diyor, kızdık bağırdık çağırdık ama, bak yeni yeni tadını almaya başladım. Bu patlıcan fena değilmiş be. Fena değil laf mı, şahane olmuş bu yemek. Güzel yapmış aşçı, aferin! Bir tabak daha alabilir miyim?
Dalkavuk yine (ve hemen) devrede: Çok haklısınız Hünkar’ım. Patlıcan güzel olur. Patlıcan yemeklerin şahıdır. Padişah’ın tepesinin tası tam da bu aşamada atar: Yahu dalkavuk! Az önce patlıcana demediğini bırakmamıştın, şimdi göklere çıkarıyorsun. Bu nasıl kelam. Bu ne yaman çelişki! Dalkavuk sakin ve kendinden emin: Bunda şaşıracak bir şey yok Hünkarım. Ben sizin dalkavuğunuzum, patlıcanın değil!
Anlayacağınız Konyaspor bu dalkavukların da umurunda değil.
NOT: Konyaspor’un Trabzon deplasmanı masraflarını karşılayacağı sözü veren KTO Başkanı Sayın Hüseyin Üzülmez’in telefonlara çıkmadığı çalındı kulağıma. Umarım yanlış bir bilgidir. Çünkü, gazeteler ve televizyonlarda Üzülmez’in verdiği söz çarşaf çarşaf yayımlandı. Adı döndü değil ki, dönsün. Söz verdiyse üzmez Konyaspor’u.