“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kâf Suresi – 16)
Siz hiç şah damarı nerededir diye düşündünüz mü? Bize bizden de yakın olan Rabbimizi unuttuğumuz, beni nasıl olsa kimse fark etmez diyerek gözlerden uzak yerlerde yaptığımız hatalarımız, içimizde sakladığımız ve hiç kimseye söylemediğimiz sırlarımız yok mu?
Peki bu yapıp ettiklerimizi bilen ve gören var mı?!
Elbette var, çünkü birileri bizi gözetlemekte ve her an ve saniye bıkmadan usanmadan izlemekte bizi…
Bizim yaratılışımızın muhakkak ki bir amacı vardır. Yaratılan hiçbir şey asla ve asla amaçsız gayesiz ve başıboş yaratılmamıştır. Dünya kendi halinde işleyip gidiyor diyenlerin aksine, her noktası hatta her zerresinde bir ahenk ve uyum olan bu düzenin elbette bir yaratıcısı olduğu da çok aşikâr ve çok açıktır.
Peki, biz niye yaratıldık? diye bir soru soracak olursak bunu Mülk Suresi 2. Ayetinde çok açık ve net görmekteyiz bunun cevabını, Denir ki : “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.”
Bilmez iken bize hakikati bildiren Rabbimiz, Kur’an ve Sünnet ile bize dosdoğru ve apaçık bir yol çizdi. Ve bu yol elbette güllük gülistanlık bir yol değildir. Çünkü mühlet verilen biri var.
“İblîs, "Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver" dedi. Allah, "Haydi, sen mühlet verilenlerdensin" buyurdu. İblîs dedi ki: "Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın."(Araf 14-17)
Evet, sorumuza geri dönecek olursak, Allah azze ve celle “Bize şah damarından daha yakın olduğunu bildiriyor” Peki şah damarımızın ruhumuza en yakın yerde olma olasılığı nedir?
Baktığımız zaman tıp dilinde : “Sağ ve solda olmak üzere iki tâne olan, aort yayından ayrıldıktan sonra boyundan geçerek beyne doğru çıkan büyük atardamarlara verilen isim.” Olarak tarif ediliyor. Sağ ve solda yer alan bu can damarlarımız, her an bizim ne yaptığımızı not eden iyilik ve kötülüklerimizi noksansız olarak yazan ve amel defterimiz kapanıncaya kadar da yazmaya devam edecek olan “Kirâmen Kâtibîn” meleklerine benzemiyor mu?
Unutmayalım ki biz istesek de istemesek de “Birileri bizi gözetliyor” ve bir gün gelecek ki yapıp ettiklerimiz gözümüzün önüne serili verecek.
Evet, “yaklaşmakta yaklaşmakta olan” ve bize verilen zaman akıp gitmekte. Önüne geçmek ne mümkün. Ama tövbe kapısı ve Rabbimizin af ve mağfireti de o kadar geniş ki, yeter ki gönülden bir “Estegfirullah” diyelim.
Selam, dua ve muhabbetlerimle.