Başlık, Safranbolu’yu kapsama alsa da. Link ten de göreceğiniz gibi daha önce başladığım Gezi turu yazılarıma devam etmekteyim
https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/3478/Gezi_Turunda_Gorus_ve_Dusundurdukleri.html
İzlediğiniz gibi Batı Karadeniz gezisi anlatımı olarak, çevresinde yetişen Zafran bitkisinde aldığı ilk isim sonrası “Safranbolu” olan ve kendini dünyaya tanıtmasını bilmekle, Turistlerin gelip görüp geçme değil. Kalmayı da başaran…
Özellikle Osmanlı döneminden kalma Han, Hamam, Cami, Çeşme, Köprü ve konaklarla ziyaretçilerin ilgisini çektirme, UNESCO'nun 17 Aralık 1994'de Dünya Miras Listesi'ne alınması ile de önemli bir turistik yer olarak “Müze kent” olmasını da başaran ender ilçemize gelmiş olduk.
Önceki yazımda da belirttiğime uygun anlatım olarak denilmekte ki;
“1970’lere kadar Safranboluluların evlerine ata yadigarı olarak sahip çıkmaları ve Baba, ya da Ana mirası bu evlerde oturmaya devam etmeleri sonucu. Safranbolu “Kendini koruyan kent” unvanını kazanmıştır.
1970’lerden sonra Safranbolu sakinlerinin ahşap evlerini satarak yapı kooperatifleri yoluyla betonarme binalara sahip olma, ya da bağlardaki evlerini onararak yaz kış oturma arzusu, Safranbolu’da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur….”
Bunu gören Safranbolu Belediyesi olarak, bir dizi yasal ve yönetsel önlemler uygulamaya konulması zorunluluğuyla karşı karşıya kalınmıştır. Belediye Başkanı olarak Belediye Meclisine sunulan bir önerinin, 12 Haziran 1975 tarihli Belediye Meclisi toplantısında, üyelerin de duyarlılık göstermesi sonucu, oy birliğiyle kabul edilmiş olmasının ileri ve halen devamının rolü büyüktür.,.”
Burada, bırakın ilçeleri. İllerimizden pek çoğunda olduğu İstanbul boğazı da malumlarımız gibi…
Birde Konya’nın meşhur “Yeşil Meram”ı nasıl yok edilmişti nostaljilevereyim.
Her biri 5 bin m2 civarında bahçelik ve içinde yaz evi bulunan yerler, sahiplerinin “Para” diğerlerinin “Villa” kazanma hevesi ile 1950 sonrası önce 2 bin m2 sırasıyla, bin, beş yüz derken 250 m2 ye kadar düşen parsel imarını, gelen her Başkan ve Meclis üyeleri onaylayıverdi. Anlayana sivrisinek saz…
***
Gezi sırasında ufak olanlar yanında iki katlı büyük meşhurlaştırılmış Lokum ve Helva satış yerleri, yeni yapı olmasına rağmen dış ve iç görünümleri sanki eski ahşap yapılar gibi dizayn edilmiş. Bir otobüs turisti rahat ağırlayabilen bu yerlerin üst katlarındaki salonda tarihi milli giyinirli mankenlere bakıp hatıra resmi çekerken, oturaklara oturup karşı perdede Sinovizyon olarak İlçenin tarihçe ve turistik bilgi verimi yapmaktalar. Dolayısı ile gelenler meşhurluk ismi altında Lokum, Helva ve hediyeleri alma sırasına girip haylice alım yapmakta.
Sadece Konya’dan dem vurayım. Var mı böyle yerler? Aslında ora lokumu ve helvası pek çok yerde aynen var ama işte pazarlamasını reklamını yapabilmek! Ufacık satış yerlerinde sadece Mevlâna ve Türbe resmi maketleri ile Şekerlerden başka önemli ne var? Sadece Konya mı Anadolu’nun her yerinde kendine mahsus meşhurlukları var yapabilirler ama…
Tarihi Konak, Cami ve hamamlar daha çok Osmanlı devri ve paşalarınca yaptırılmış. Görmeden geçemiyorsunuz.
Asra varan tarihi çarşı aynen kalmış ki, üç-dört kişinin yanlamasına zor geçtiği sokaklarında ki antik ve diğer eşya satış yerleri sere serpe görünümde.
İlçe dışı civarda kanyonlar ve mağaralar bulunmakta. Uzunluğu 2.725 m olan Bulak (Mencilis), yatay gelişmiş ve fosil Hızar, Ağzıkara mağaraları giriş, sarkıt ve dikitleri ile dikkat çekmekte.
Hepsini anlatmak köşeme sığmaz ama önemli olarak yer alan bir konağı açıklamalı sunmak isterken görüşlerimi de iletmek isterim.
***
Kaymakamlar Gezi Evi ismini alan konağın sahibi olan Safranbolu Kışlası Komutanı Hacı Mehmet Efendinin imiş.. Kaymakam değil yarbay karşılığı “Kaim-Makam” rütbesinde olan Hacı Mehmet Efendinin bu yerine halk deyimi olarak “Kaymakamlar evi” isimi ile anılı kalmış. Bunda bu eve daha sonra zamanın gelen kaymakamları misafir edilmesinin de rolü olmakta
T.C. Kültür Bakanlığı’nın Safranbolu’nun korunması ve sağlıklaştırılması projesi çerçevesinde 1979 yılında kamulaştırılıp restoranı da yapılmış. Diğer yerlerdeki gibi anıtları koruma kararları ile virane olmasına sebebiyet verilmeyerek sadece restore değil içininde zamanın yaşantısını canlı gösterimle manken ve eski eşyalarla doldurulup sunulmuş. Böylece Kentsel dokusu ve tüm mimari özelliklerini bugüne kadar koruyabilmiş.
Müze olarak kullanılan üç katlı konağın bahçesinde nostalji olan “Kağnı” gördürülürken içeri girdiğiniz ilk katın ambar ve ahır olarak kullanıldığı görünümü içinde izlemektesiniz. Konakta ev halkı yaşamı yanında bilhassa dışarıdan gelen devlet ricalini misafir etme, bazı toplum oturmaları hatta düğün eğlenceleri yapılırmış.
Haremlik ve selamlık bölümü bulunan ev on odalı olup her odasındaki tavanlar ahşap işlemeli. Odalar odun ateşli sobalar kullanılırmış..
odalar da ataerkil aile yaşantısına göre düzenlenmiş. Kendi içinde harem, selamlık ayrımı olmayan aile, Baba, Anne, oğullar ve gelinlerden oluşan, hep beraber yemek yer ve sohbet etmeleri, gelin kına gecesi, damat gecesi eğlencesini andıran milli kıyafetli mankenler yerleştirilmiş. Keza Mutfak da eski kapkaçak ve pişirme ve ısınma için olan duvar içi ocak yerine yine ilgili mutfak eşyası yerleştirilmiş.
Sadece düğün toplantı gibi özel günlerde, aile dışından olan misafirler geldiğinde harem - selamlık uygulanırmış. Bazı oda kapı girişleri iç kısmında perde denilen yani açılınca hemen içerisi görünmeyen ikinci kapılar mevcut.
Odalarda Anadolu’nun ve Konya evlerinde görülen aynalı çiçeklik ve destlik yerleri ile yüklük denilen yatak yorgan konulan dolabın aynı zamanda banyo yani gusülhanesi bulunmakta.
Bir ayrıcalık çiçeklikte ayna yerine cam konulmuş ve içine döner raf yerleştirilmiş ki. Hem bir şey yokmuş hem de döndürülünce raflı büfe görüntüsü vermesi sağlanmış Yüklük denilen gusülhanede banyo yapan erkeğin maketi yerleştirilmiş.
Ne güzel değil mi? Sadece eski evi tamtakır veya döşenmiş olarak değil de böyle düzenlenmiş olması gelenleri hayrette bırakıp hatıra resmi çektirmekte
***
Böyle bir gezinti ile de akşamı bulmaktasınız.. İşte yatıya kaldırabilmenin düzenlemeleri
Sadece Mevlâna türbesini ve bir iki Selçuklu yapıtını görüp “Allaha ısmarladık” dedirtmeme için bizde yapamaz mıyız ki? Aynı yaşantı Konya’da da var ve tasvir edilebilir. Edilebilinir ama!!..
Gezi devamını gelecek yazılarımda arada bir izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle...
https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/3478/Gezi_Turunda_Gorus_ve_Dusundurdukleri.html
İzlediğiniz gibi Batı Karadeniz gezisi anlatımı olarak, çevresinde yetişen Zafran bitkisinde aldığı ilk isim sonrası “Safranbolu” olan ve kendini dünyaya tanıtmasını bilmekle, Turistlerin gelip görüp geçme değil. Kalmayı da başaran…
Özellikle Osmanlı döneminden kalma Han, Hamam, Cami, Çeşme, Köprü ve konaklarla ziyaretçilerin ilgisini çektirme, UNESCO'nun 17 Aralık 1994'de Dünya Miras Listesi'ne alınması ile de önemli bir turistik yer olarak “Müze kent” olmasını da başaran ender ilçemize gelmiş olduk.
Önceki yazımda da belirttiğime uygun anlatım olarak denilmekte ki;
“1970’lere kadar Safranboluluların evlerine ata yadigarı olarak sahip çıkmaları ve Baba, ya da Ana mirası bu evlerde oturmaya devam etmeleri sonucu. Safranbolu “Kendini koruyan kent” unvanını kazanmıştır.
1970’lerden sonra Safranbolu sakinlerinin ahşap evlerini satarak yapı kooperatifleri yoluyla betonarme binalara sahip olma, ya da bağlardaki evlerini onararak yaz kış oturma arzusu, Safranbolu’da yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur….”
Bunu gören Safranbolu Belediyesi olarak, bir dizi yasal ve yönetsel önlemler uygulamaya konulması zorunluluğuyla karşı karşıya kalınmıştır. Belediye Başkanı olarak Belediye Meclisine sunulan bir önerinin, 12 Haziran 1975 tarihli Belediye Meclisi toplantısında, üyelerin de duyarlılık göstermesi sonucu, oy birliğiyle kabul edilmiş olmasının ileri ve halen devamının rolü büyüktür.,.”
Burada, bırakın ilçeleri. İllerimizden pek çoğunda olduğu İstanbul boğazı da malumlarımız gibi…
Birde Konya’nın meşhur “Yeşil Meram”ı nasıl yok edilmişti nostaljilevereyim.
Her biri 5 bin m2 civarında bahçelik ve içinde yaz evi bulunan yerler, sahiplerinin “Para” diğerlerinin “Villa” kazanma hevesi ile 1950 sonrası önce 2 bin m2 sırasıyla, bin, beş yüz derken 250 m2 ye kadar düşen parsel imarını, gelen her Başkan ve Meclis üyeleri onaylayıverdi. Anlayana sivrisinek saz…
***
Gezi sırasında ufak olanlar yanında iki katlı büyük meşhurlaştırılmış Lokum ve Helva satış yerleri, yeni yapı olmasına rağmen dış ve iç görünümleri sanki eski ahşap yapılar gibi dizayn edilmiş. Bir otobüs turisti rahat ağırlayabilen bu yerlerin üst katlarındaki salonda tarihi milli giyinirli mankenlere bakıp hatıra resmi çekerken, oturaklara oturup karşı perdede Sinovizyon olarak İlçenin tarihçe ve turistik bilgi verimi yapmaktalar. Dolayısı ile gelenler meşhurluk ismi altında Lokum, Helva ve hediyeleri alma sırasına girip haylice alım yapmakta.
Sadece Konya’dan dem vurayım. Var mı böyle yerler? Aslında ora lokumu ve helvası pek çok yerde aynen var ama işte pazarlamasını reklamını yapabilmek! Ufacık satış yerlerinde sadece Mevlâna ve Türbe resmi maketleri ile Şekerlerden başka önemli ne var? Sadece Konya mı Anadolu’nun her yerinde kendine mahsus meşhurlukları var yapabilirler ama…
Tarihi Konak, Cami ve hamamlar daha çok Osmanlı devri ve paşalarınca yaptırılmış. Görmeden geçemiyorsunuz.
Asra varan tarihi çarşı aynen kalmış ki, üç-dört kişinin yanlamasına zor geçtiği sokaklarında ki antik ve diğer eşya satış yerleri sere serpe görünümde.
İlçe dışı civarda kanyonlar ve mağaralar bulunmakta. Uzunluğu 2.725 m olan Bulak (Mencilis), yatay gelişmiş ve fosil Hızar, Ağzıkara mağaraları giriş, sarkıt ve dikitleri ile dikkat çekmekte.
Hepsini anlatmak köşeme sığmaz ama önemli olarak yer alan bir konağı açıklamalı sunmak isterken görüşlerimi de iletmek isterim.
***
Kaymakamlar Gezi Evi ismini alan konağın sahibi olan Safranbolu Kışlası Komutanı Hacı Mehmet Efendinin imiş.. Kaymakam değil yarbay karşılığı “Kaim-Makam” rütbesinde olan Hacı Mehmet Efendinin bu yerine halk deyimi olarak “Kaymakamlar evi” isimi ile anılı kalmış. Bunda bu eve daha sonra zamanın gelen kaymakamları misafir edilmesinin de rolü olmakta
T.C. Kültür Bakanlığı’nın Safranbolu’nun korunması ve sağlıklaştırılması projesi çerçevesinde 1979 yılında kamulaştırılıp restoranı da yapılmış. Diğer yerlerdeki gibi anıtları koruma kararları ile virane olmasına sebebiyet verilmeyerek sadece restore değil içininde zamanın yaşantısını canlı gösterimle manken ve eski eşyalarla doldurulup sunulmuş. Böylece Kentsel dokusu ve tüm mimari özelliklerini bugüne kadar koruyabilmiş.
Müze olarak kullanılan üç katlı konağın bahçesinde nostalji olan “Kağnı” gördürülürken içeri girdiğiniz ilk katın ambar ve ahır olarak kullanıldığı görünümü içinde izlemektesiniz. Konakta ev halkı yaşamı yanında bilhassa dışarıdan gelen devlet ricalini misafir etme, bazı toplum oturmaları hatta düğün eğlenceleri yapılırmış.
Haremlik ve selamlık bölümü bulunan ev on odalı olup her odasındaki tavanlar ahşap işlemeli. Odalar odun ateşli sobalar kullanılırmış..
odalar da ataerkil aile yaşantısına göre düzenlenmiş. Kendi içinde harem, selamlık ayrımı olmayan aile, Baba, Anne, oğullar ve gelinlerden oluşan, hep beraber yemek yer ve sohbet etmeleri, gelin kına gecesi, damat gecesi eğlencesini andıran milli kıyafetli mankenler yerleştirilmiş. Keza Mutfak da eski kapkaçak ve pişirme ve ısınma için olan duvar içi ocak yerine yine ilgili mutfak eşyası yerleştirilmiş.
Sadece düğün toplantı gibi özel günlerde, aile dışından olan misafirler geldiğinde harem - selamlık uygulanırmış. Bazı oda kapı girişleri iç kısmında perde denilen yani açılınca hemen içerisi görünmeyen ikinci kapılar mevcut.
Odalarda Anadolu’nun ve Konya evlerinde görülen aynalı çiçeklik ve destlik yerleri ile yüklük denilen yatak yorgan konulan dolabın aynı zamanda banyo yani gusülhanesi bulunmakta.
Bir ayrıcalık çiçeklikte ayna yerine cam konulmuş ve içine döner raf yerleştirilmiş ki. Hem bir şey yokmuş hem de döndürülünce raflı büfe görüntüsü vermesi sağlanmış Yüklük denilen gusülhanede banyo yapan erkeğin maketi yerleştirilmiş.
Ne güzel değil mi? Sadece eski evi tamtakır veya döşenmiş olarak değil de böyle düzenlenmiş olması gelenleri hayrette bırakıp hatıra resmi çektirmekte
***
Böyle bir gezinti ile de akşamı bulmaktasınız.. İşte yatıya kaldırabilmenin düzenlemeleri
Sadece Mevlâna türbesini ve bir iki Selçuklu yapıtını görüp “Allaha ısmarladık” dedirtmeme için bizde yapamaz mıyız ki? Aynı yaşantı Konya’da da var ve tasvir edilebilir. Edilebilinir ama!!..
Gezi devamını gelecek yazılarımda arada bir izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle...