Şiraz Üniversitesi’nden Dr. Ghasem Kakaie “İslâm irfan tarihindeki önemli şahsiyetlerden söz ederken başa ‘Muhyiddin İbnü’l Arabî, Mevlâna Celaleddin Rûmî ve Sadreddin Konevî’ gibi şahsiyetleri koyar. Ve ilginç tespitlerde bulunur:
“…Önemli bir noktada hepsinin isminin ‘din’ ile bitmesidir; Muhyiddin dini yaşatmış, Sadreddin dinin piri olmuş ve Celaleddin ise dinin ihtişamın ve büyüklüğünün simgesi olmuştur. Bu bağlamda Konya, Sadreddin Konevî ve Celaleddin Mevlana Rûmî için çok mühim bir şehirdir. Celaleddin Rûmî, İslâm ülkelerinin doğusundan Belh’ten gelmiştir. Sadreddin Konevî ise Konya’da olmasına rağmen İslâm coğrafyasının batısından olan Muhyiddin İbnu’l Arabî’nin öğrencisidir. Sadreddin Konevî Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin öğretilerini anlatır, Celaleddin Rûmî ise kendi öğretilerini anlatır.
Bu anlamda Konya, İslâm ülkelerinin doğusunu ve batısını kendi bünyesinde birleştiren bir şehirdir. Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta, bu iki önemli şahsiyetin ifade biçiminin birbirinden farklı olmasıdır. Yalnız dikkat edilmesi gereken, deneyimin ya da anlamın değil, sadece biçiminin farklılık göstermesidir. Celaleddin, çarşıdaki, pazardaki sade vatandaşı kapsayacak şekilde bütün insanlara seslenmektedir. Çok yalın bir anlatımı vardır, sade dizeler, hikâyeler ve tahayyül vasıtası ile konuşur. Ancak Sadreddin ve Muhyiddin akademisyenlere, bilim adamlarına, felsefecilere seslenir, kullandığı daha felsefi bir dildir.(…)
Sanırım Konya’da, İstanbul’da ve Türkiye’nin diğer şehirlerinde bulunan çok sayıda cami, bu büyük düşünürlerin eseridir ve umuyorum ki gelecekte bu üç şahsiyetin ışığında İslâm dininin gerçek anlamını ortaya koyabiliriz.” (Mukaddes Mut; Sadık Yalsızuçanlar; Anadolu’yu Mayalayanlar; H Yay. Sh 79-80)
…
Çarşamba günü, saat: 18.00’da izleme imkânı bulduğum “Sadreddin Konevî Okumaları’nın” akabinde evde tevafuk eseri okuduğum, konuyla alâkalı birkaç cümleyi size iletmek istedim.
TYB Konya Şubesi’nin bahçesinde; “Sadreddin Konevî Okumaları’nda”, MEBKAM (Meram Belediyesi Konevî Araştırma Merkezi) Başkanı Sayın Hasan Yaşar bize Konevî Hazretlerinin kişiliğinden söz etti; özellikle bazı menkıbelerini okudu.
Mucizelerin ve kerametlerinin kaynağının bir olduğu düşünülürse, veli menkıbelerinin ayrı bir önemi olsa gerek. İyi niyetle yaklaşıldığında, büyüklerin yansımaları, çekim güçleri de farklı olacaktır.
Dünyaya kafa tutan mânâ adamları, aşkla yoğrulmuş kişiler… Işıkları bize kadar düşecektir. Yeter ki gözlerimizi ve gönüllerimizi açık tutalım.
TYB Konya Şubesi, sessiz sedasız çalışmalarını sürdürüyor. Sadreddin Konevî Okumaları da, Konya’da yaşamış büyük değerlerin, cevherlerin tanıtılması yönünde güzel adımlar, çabalardan.
İnanın, girişinizle çıkışınız bir olmuyor. Unuttuğunuz iklimler, tatlı bir atmosfer karşılıyor sizi.
Himmetler hazırdır, nasipleneceksiniz herhalde. Bereketli cazibeli saatlerde, ulu çınarların altında serinleyeceksiniz, göneneceksiniz belki de.
“…Önemli bir noktada hepsinin isminin ‘din’ ile bitmesidir; Muhyiddin dini yaşatmış, Sadreddin dinin piri olmuş ve Celaleddin ise dinin ihtişamın ve büyüklüğünün simgesi olmuştur. Bu bağlamda Konya, Sadreddin Konevî ve Celaleddin Mevlana Rûmî için çok mühim bir şehirdir. Celaleddin Rûmî, İslâm ülkelerinin doğusundan Belh’ten gelmiştir. Sadreddin Konevî ise Konya’da olmasına rağmen İslâm coğrafyasının batısından olan Muhyiddin İbnu’l Arabî’nin öğrencisidir. Sadreddin Konevî Muhyiddin İbnü’l Arabî’nin öğretilerini anlatır, Celaleddin Rûmî ise kendi öğretilerini anlatır.
Bu anlamda Konya, İslâm ülkelerinin doğusunu ve batısını kendi bünyesinde birleştiren bir şehirdir. Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta, bu iki önemli şahsiyetin ifade biçiminin birbirinden farklı olmasıdır. Yalnız dikkat edilmesi gereken, deneyimin ya da anlamın değil, sadece biçiminin farklılık göstermesidir. Celaleddin, çarşıdaki, pazardaki sade vatandaşı kapsayacak şekilde bütün insanlara seslenmektedir. Çok yalın bir anlatımı vardır, sade dizeler, hikâyeler ve tahayyül vasıtası ile konuşur. Ancak Sadreddin ve Muhyiddin akademisyenlere, bilim adamlarına, felsefecilere seslenir, kullandığı daha felsefi bir dildir.(…)
Sanırım Konya’da, İstanbul’da ve Türkiye’nin diğer şehirlerinde bulunan çok sayıda cami, bu büyük düşünürlerin eseridir ve umuyorum ki gelecekte bu üç şahsiyetin ışığında İslâm dininin gerçek anlamını ortaya koyabiliriz.” (Mukaddes Mut; Sadık Yalsızuçanlar; Anadolu’yu Mayalayanlar; H Yay. Sh 79-80)
…
Çarşamba günü, saat: 18.00’da izleme imkânı bulduğum “Sadreddin Konevî Okumaları’nın” akabinde evde tevafuk eseri okuduğum, konuyla alâkalı birkaç cümleyi size iletmek istedim.
TYB Konya Şubesi’nin bahçesinde; “Sadreddin Konevî Okumaları’nda”, MEBKAM (Meram Belediyesi Konevî Araştırma Merkezi) Başkanı Sayın Hasan Yaşar bize Konevî Hazretlerinin kişiliğinden söz etti; özellikle bazı menkıbelerini okudu.
Mucizelerin ve kerametlerinin kaynağının bir olduğu düşünülürse, veli menkıbelerinin ayrı bir önemi olsa gerek. İyi niyetle yaklaşıldığında, büyüklerin yansımaları, çekim güçleri de farklı olacaktır.
Dünyaya kafa tutan mânâ adamları, aşkla yoğrulmuş kişiler… Işıkları bize kadar düşecektir. Yeter ki gözlerimizi ve gönüllerimizi açık tutalım.
TYB Konya Şubesi, sessiz sedasız çalışmalarını sürdürüyor. Sadreddin Konevî Okumaları da, Konya’da yaşamış büyük değerlerin, cevherlerin tanıtılması yönünde güzel adımlar, çabalardan.
İnanın, girişinizle çıkışınız bir olmuyor. Unuttuğunuz iklimler, tatlı bir atmosfer karşılıyor sizi.
Himmetler hazırdır, nasipleneceksiniz herhalde. Bereketli cazibeli saatlerde, ulu çınarların altında serinleyeceksiniz, göneneceksiniz belki de.