Muhterem kardeşlerim, bu yazıyı geçen pazartesi günü yazacaktım ama bilgisayarım arızalandığı için o gün yazamadım; nasip bugünmüş. Bugün konu ile ilgili ayetleri açıklayacaktık ama şu sözleri bir daha söylemeden kendimi alamıyorum. Çünkü Ramazan ikliminin, manevi atmosferin zedelenmesinde bir Müslüman’ın katkısı olmaması gerekir; bu bir imanın gereğidir.
Bakın, bütün Müslümanlar olarak Ramazan ayı’nın ikinci haftasını idrak ediyoruz. Sağ olursak bir de bakacağız ki, kendimizi bu mübarek ayın ortasında ve sonunda bulacağız; yani sayılı günler birden biter. Onun için sabırlı olalım, Ağustosun sıcağında ve bu uzun günlerde oruç tutmak zor demeyin. Biraz sabır. Rabbimizin buyurduğu gibi “Allah hiçbir nefse gücünün yetmediğini yüklemez.” (Bakara:286)
Terlemeden, yorulmadan hiçbir şey elde edilemeyeceğine göre, bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden ve rahmetinden fazlaca faydalanabilmek ve günahlarımızın yanması için biraz terleyeceğiz, biraz susuzluk çekeceğiz, biraz zahmet çekeceğiz; bu normal bir şeydir.
Bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden ve rahmetinden fazlaca faydalanmaya başladığımız zaman oruç ibadetinden haz almaya başlayacağız ve keşke bütün Ramazan ayı oruç ayı olsa diyeceğiz. Evet, biraz sabır, geçen yazımda ifade ettiğim gibi hasta isek veya yolculuk sebebiyle oruç tutmuyorsak alenen kaldırımlarda, otobüs ve tramvay duraklarında parklarda kısacası açık yerlerde yiyip içmeyelim. Bunun anlamı, rahmet ayına meydan okumaktır, bu mübarek ayın iklimini ve manevi atmosferini zedelemektir.
Allah’a kafa tutmak büyük bir cüretkârlıktır. Onun için esnafımız, çay ocaklarını, kahve haneleri ve lokantaları imsak vaktinde değil, iftardan imsak vaktine kadar açık tutsun. Biz inanıyoruz ki bu şekilde hareket eden esnaf kardeşlerimiz, imsak vaktinde söz konusu yerleri açık tutan kardeşlerimizden daha çok kazanacak ve kazancı daha çok bereketli olacaktır. Gelin bir deneyelim, bunun böyle olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Hasta veya seferi olup da oruç tutamayan kardeşlerimizin karınlarını doyurmak için birkaç lokanta açık olabilir, perdeleri çekmek suretiyle onlara hizmet verebilir; bunun dinen bir mahzuru olmadığı kanaatindeyim.
Zerre miktarı imanı olan bir Müslüman “Dileyen oruç tutar dileyen oruç tutmaz, laik bir ülkede yaşıyoruz.” diyemez. Çünkü Müslüman olan her mükellefe oruç tutmak farzdır. Dolayısıyla Müslüman bir mükellefin alenen oruç yiyerek Allah’a meydan okuması hiç düşünülemez, aklımızın ucundan bile geçmez. Geçen yazımda ifade ettiğim gibi bunun sebebi cehalettir, hiçbir mazereti yokken oruç tutmayıp alenen yemesi tembelliktir.
İçinde yaşadığımız toplumu aydınlatmamız gerekir. Ateistlerin Ramazan ayında alenen yiyip içmeleri veya geçmişte olduğu gibi bu mübarek ayda halkın karşısında yiyip içen liderler, Allah’a meydan okuduklarının idraki içerisindedirler. Gayeleri, bu mübarek ayın iklimini ve manevi atmosferini yok etmek, Müslümanları bu iklimden ve manevi atmosferden mahrum etmektir.
Devlet daireleri, laikliği bahane ederek, bu kervana katılmaktan vazgeçmeleri gerekir. Aksi halde büyük vebal altında kalırlar. Devlet daireleri, devlet laikte olsa içinde yaşadığı toplumun dini değerlerine saygılı olmaları ve Müslümanların bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden faydalanmalarına katkıda bulunmaları gerekir. Bu, devlet ve milletin kaynaşmasında elzemdir, aksi halde devlet ve millet arasındaki açı daha da açılır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara:183)
Demek ki oruç, Hz. Âdem’den beri gelip geçmiş bütün ümmetlere farzdır. Farz kılınışının sebebi, farzları sağlıklı bir şekilde yerine getirebilme ve haramlardan kaçınabilme melekesini, güç ve kuvvetini kazanmaktır.
“Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı) sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde kaza eder. Oruç tutmağa güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara:184)
Allah’ın sayılı günlerde olmak üzere orucu müminlere farz kılmasının sebebi merhametinden dolayıdır. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde sağlığına kavuştuğu zaman kaza eder. Kanser, verem gibi sürekli hastalığa yakalananlar bir fidye vermeleri gerekir. Bir fidye bir fıtır sadakası kadardır. Bunu artırırsa kendisi için daha hayırlı olur. Eğer bilirseniz orucu bozup fidye vermenizden oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.
Bakın, bütün Müslümanlar olarak Ramazan ayı’nın ikinci haftasını idrak ediyoruz. Sağ olursak bir de bakacağız ki, kendimizi bu mübarek ayın ortasında ve sonunda bulacağız; yani sayılı günler birden biter. Onun için sabırlı olalım, Ağustosun sıcağında ve bu uzun günlerde oruç tutmak zor demeyin. Biraz sabır. Rabbimizin buyurduğu gibi “Allah hiçbir nefse gücünün yetmediğini yüklemez.” (Bakara:286)
Terlemeden, yorulmadan hiçbir şey elde edilemeyeceğine göre, bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden ve rahmetinden fazlaca faydalanabilmek ve günahlarımızın yanması için biraz terleyeceğiz, biraz susuzluk çekeceğiz, biraz zahmet çekeceğiz; bu normal bir şeydir.
Bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden ve rahmetinden fazlaca faydalanmaya başladığımız zaman oruç ibadetinden haz almaya başlayacağız ve keşke bütün Ramazan ayı oruç ayı olsa diyeceğiz. Evet, biraz sabır, geçen yazımda ifade ettiğim gibi hasta isek veya yolculuk sebebiyle oruç tutmuyorsak alenen kaldırımlarda, otobüs ve tramvay duraklarında parklarda kısacası açık yerlerde yiyip içmeyelim. Bunun anlamı, rahmet ayına meydan okumaktır, bu mübarek ayın iklimini ve manevi atmosferini zedelemektir.
Allah’a kafa tutmak büyük bir cüretkârlıktır. Onun için esnafımız, çay ocaklarını, kahve haneleri ve lokantaları imsak vaktinde değil, iftardan imsak vaktine kadar açık tutsun. Biz inanıyoruz ki bu şekilde hareket eden esnaf kardeşlerimiz, imsak vaktinde söz konusu yerleri açık tutan kardeşlerimizden daha çok kazanacak ve kazancı daha çok bereketli olacaktır. Gelin bir deneyelim, bunun böyle olduğunu hep birlikte göreceğiz.
Hasta veya seferi olup da oruç tutamayan kardeşlerimizin karınlarını doyurmak için birkaç lokanta açık olabilir, perdeleri çekmek suretiyle onlara hizmet verebilir; bunun dinen bir mahzuru olmadığı kanaatindeyim.
Zerre miktarı imanı olan bir Müslüman “Dileyen oruç tutar dileyen oruç tutmaz, laik bir ülkede yaşıyoruz.” diyemez. Çünkü Müslüman olan her mükellefe oruç tutmak farzdır. Dolayısıyla Müslüman bir mükellefin alenen oruç yiyerek Allah’a meydan okuması hiç düşünülemez, aklımızın ucundan bile geçmez. Geçen yazımda ifade ettiğim gibi bunun sebebi cehalettir, hiçbir mazereti yokken oruç tutmayıp alenen yemesi tembelliktir.
İçinde yaşadığımız toplumu aydınlatmamız gerekir. Ateistlerin Ramazan ayında alenen yiyip içmeleri veya geçmişte olduğu gibi bu mübarek ayda halkın karşısında yiyip içen liderler, Allah’a meydan okuduklarının idraki içerisindedirler. Gayeleri, bu mübarek ayın iklimini ve manevi atmosferini yok etmek, Müslümanları bu iklimden ve manevi atmosferden mahrum etmektir.
Devlet daireleri, laikliği bahane ederek, bu kervana katılmaktan vazgeçmeleri gerekir. Aksi halde büyük vebal altında kalırlar. Devlet daireleri, devlet laikte olsa içinde yaşadığı toplumun dini değerlerine saygılı olmaları ve Müslümanların bu mübarek ayın ikliminden, manevi atmosferinden faydalanmalarına katkıda bulunmaları gerekir. Bu, devlet ve milletin kaynaşmasında elzemdir, aksi halde devlet ve millet arasındaki açı daha da açılır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara:183)
Demek ki oruç, Hz. Âdem’den beri gelip geçmiş bütün ümmetlere farzdır. Farz kılınışının sebebi, farzları sağlıklı bir şekilde yerine getirebilme ve haramlardan kaçınabilme melekesini, güç ve kuvvetini kazanmaktır.
“Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı) sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde kaza eder. Oruç tutmağa güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara:184)
Allah’ın sayılı günlerde olmak üzere orucu müminlere farz kılmasının sebebi merhametinden dolayıdır. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa diğer günlerde sağlığına kavuştuğu zaman kaza eder. Kanser, verem gibi sürekli hastalığa yakalananlar bir fidye vermeleri gerekir. Bir fidye bir fıtır sadakası kadardır. Bunu artırırsa kendisi için daha hayırlı olur. Eğer bilirseniz orucu bozup fidye vermenizden oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.