Müslümanların mânevî bahârı, üç ayların kutlu ikliminde, ‘Aşkullah’ ayı olan Receb’in ardından teşrif eden Şaban ayı, müminlerin ‘Muhabbeti-Rasûlullâh’a erişmelerinde en uygun zemindir. Bütün İslam ümmetinin ve siz değerli okuyucularımızın Şaban ayı mubârek olsun, korktuklarımızdan emîn, umduklarımıza nâil olalım inşaALLAH.
Bilindiği üzere Şaban ayında O’nu yazıyoruz. Biz satırlarımıza, siz de sadırlarınıza Sevgili Peygamberimizi konuk edin yeter. Vira Bismillah;
Hayâtı Müslüman’ca yaşamak için en kâmil model, Şaban ayının Sultânı Rasûlî Zişân Efendimiz aleyhissalâtu vesselam’dır. O Güzel Nebî, bizzat kendi adına tahsisli olan bu ayı nasıl geçirirdi? Önce ona bakmak istiyoruz efendim;
Peygamberimiz aleyhisselam Şaban ayı girince; ‘Allâhümme bârik lenâ fi Şaban ve belliğnâ Ramazan’(İbni Hanbel, Müsned, 1/2559) duâsını okurdu. Ramazan’dan sonra, en çok Şaban ayında oruç tutardı. Hayır ve hasenatları bolca olurdu. Bilindiği üzere Şaban ayının tam ortasında, Beraat Kandili var. On beş gün sonra da, Ramazana erişilecek nasip olursa. Yüce ve Aziz olan Rabb’im bizlere, bu sevapları bol günlerde en kâmil mânâda istifaler nasip etsin.
Şaban ayında, Peygamberimiz ve ashâbı; ‘âdeta kendilerini Kur’ân’a kapatırlardı’, deniyor. Buradan hareketle bizler de, sâdece Rasûlluah aleyhissalâtu veselâm’a tahsis edilen bu mübârek ayda, Rasûlümüze takdim edilmek üzere bir hatim başlayabiliriz. Hatimler yalnızca Ramazan ayında değil, diğer aylarda da yapılmalı. Müslümanlar şerefli Kur’an ile her dem, hemhal olmalıdır. Hem, ebedi bir âlemde bize sermâye biriktirmek adına böylesi güzel bir girişime, hayır denemez. Sırf Rasûlümüza âit olan Şaban ayında, O’na olan muhabbet ve sevgilerimizi, O Şerefli Peygambere nasıl arz edebiliriz? Suâline cevap aranırsa deriz ki; Kîanâtın Eşsiz Nebî’sine hatimlerin yanı sıra, salâtu selamlar yollayabiliriz. Bu çalışma, bâkî bir âlemde bizi, Peygamberimize tanıtacak, en akıllı çalışmadır. Zâten yüce Kur’an bize bunu emretmektedir: “Muhakkak ki Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na teslimiyetle salât ve selâm getirin” (Ahzab, 56) Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Peygamber aleyissalâtu vesselâm’a salâtu selam getirmek, O’nu sevmenin alâmetidir.
Son Peygamber Hz. Muhammed aleyhisselam, bütün insanlık için en mükemmel ahlâkî numûneleri üzerinde toplamış bir insanı kâmil yâni –usve-i hasene-dir. Târih boyu, bu güzel insanı karalamalar hep olmuştur. Kalpleri ve zihinleri kara olanlar elbette ki, ak ve pak olanları anlayamazlar. Halk arasında bir söz vardır; ‘Altının değerini sarrafı bilir’ diye, bu söz, doğru bir sözdür. Burada, Mevlâna Hz.nin; ‘Kişi aynaya bakar, kendini görür’ sözünü de unutmayalım. Nasipsizlere sâdece acırız, ancak ümmeti Muhammed, O Güzeller Güzeli Peygamberin kıymetini hep bilmiş, uğruna canlar vermiştir.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin pratik hayâtı, O’nun sergilediği örnek ahlâkı, açık ve net bir şekilde târihte kayıtlıdır. O yüce Rasûlun, Müslümanlar ve diğer din mensuplarıyla olan münâbetleri gözler önündedir. İnsanlarla olan ilişkileri; yumuşaklığı, azmi, dürüstlüğü, mücâdelesi, cömertliği hep bilinir. Savaş stratejisi, savaşlarda uyguladığı hakperest uygulamalar, çocuk-kadın-yaşlı insanlara olan muameleleri, esirlere gösterdiği adîlâne yumuşak tavırları târih kitaplarında kayıtlıdır. O zaman ki târih akışını değiştiren Mekke’nin fethinin, sulh ile kan dökülmeden gerçekleştirilmesi, O’nun büyük kumandanlığına ve barış Peygamberi olmasına delildir.
O aleyhissalâtu vesselam, gönülleri fethetmeye gelmiş bir ahret elçisidir. İslam gelmezden evvel Arabistan’da, kabileler arasında çekişmeler ve huzursuzluklar vardı. Peygamberimizin getirdiği ulvi prensiplerle, bu huzursuzluklar son bulmuştur. Medine’de kurulan İslam Devletinden, Mekke’nin fethine kadar ki olan süreçte, Allah Rasûlu aleyissalâtu vesselâm’ın çevresindekilerle yaptığı mücâdelelerde, insan hayâtına verdiği değerin târihte bir benzeri yoktur. ‘Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz.’ (Buhârî, İlim 12 / Müslim, Cihad 6) Düsturuyla hareket eden Peygamber aleyhisselam, kısa zamanda çok zor ve büyük bir coğrafyaya hâkim olmuştur.
Rasûlî Zişân Efendimiz, bir insanın başına gelebilecek en sıkıntılı problemlerle karşılaşmasına rağmen, hiçbir şekilde ‘ah-vah’ etmemiş, her zaman sabır ve metânetle aşılması kolay olmayan durumların, sükûnetle üstesinden gelmiştir. Evet, O da bir insandır. Ancak en güzel hasletleri üzerinde bulunduran, bütün ‘Müslümanlar için tartışmasız en müstesna modeldir.’ Ve her Müslüman’ın hedefi; O’na benzemek ve O’nu örnek almaktır. Çünkü en güzel misaller O’ndadır, aleyhissalâtu vesselam. Kutsal kitâbımız da bunu söylüyor: “Andolsun ki, Rasûlullah sizin için, Allâh’a ve ahret gününe kavuşmayı umanlar ve Allâh’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” (Ahzab, 21) “… Ve Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin…” (Kalem, 4) Yüce ve Aziz Kur’an’dan öte ne var, değil mi?
O en güzel ahlâkî faziletleri şahsında bulunduran güzel Nebî gibi güzel ahlaklı olma duâsıyla, hayırlı cumâlarınız olsun.
Şefaate erişmek niyâzıyla…