Ayların sultânı Ramazana hazırlanmak adına Recep ayını geride bıraktık. Bugün hamdolsun Şaban ayına eriştik. Şükür kavuşturana! Şaban ayı hepinize hayırlar, güzellikler getirsin. İnşaallah şefaate ve berâtimize vesile olsun diyerek Şaban ayınızı mübârek ediyoruz efendim.
Hayır kapılarının açıldığı, sayısız bereket ve ikrâmı ilâhilerin indiği, indirildiği, hataların işlenme seyrinin düşüş kaydettiği, günahların silindiği bir mübârek ay Şaban ayı. Bu ayda tevbe ve istiğfarların geciktirmeden yapılması ve ibâdetlerin yarım bırakılmaması ya da başka bir vakte tehir edilmemesi umulur. Çünkü bu ay biz kullar için bir fırsatı ganimettir. Gunye kitabında belirtildiği üzere Peygamberimiz aleyhisselam en çok orucu bu ayda tutarmış. Arkadaşları ile berâber âdeta tüm vakitlerini Kur’an ile geçirirlermiş. Bilelim ki bu ayda yapılan her hayırlı işin sevâbı Cenâbı Hak tarafından çokça ve bolca veriliyor.
Âlemlerin öğüncü efendimiz sallallâhu aleyhissalâtu vesselam; ‘ Şaban benim ayım, Recep Allâhü Teâlâ’nın, Ramazan ümmetimin ayıdır.’buyurduğu kendisinin ayındayız. Bu ayda O kutlu Nebi’yi Zişân’ı salâtu selamlarla analım. O’nu gönlümüzün en mûtena yerine yerleştirelim. Rûhumuzu O’nun hasletleriyle besleyelim. O’nun hayâtını öğrenerek sünnetlerini ihyâ edelim. Bu hangi yaşta olursa olsun hepimiz için ekmek yemek ve su içmek kadar elzemdir. Hatta içinde yaşadığımız toplum ve tüm insanlık adına bu yapılmalıdır. Çünkü Hz. Muhammed’siz bir memleket ve Hz.Muhammed’siz bir dünya ruhsuz, maddeci, bereketsiz ve huzursuzdur. O’nun getirdiği hayat umdeleri ve şahsî ahlâkı şu an bütün insanlığın muhtaç olduğu hükümlerin hepsine şâmildir. Yeni nesil Şaban ayının sultânı Hz.Muhammed aleyhisselâm’ı tanımalıdır. İdâreciler, eğitmenler, doktorlar, ebeveynler ve dahi çocuklar Şaban ayının sultânı Hz.Muhammed aleyhisselâm’ı tanımalıdır.
Bu vesilelerle arzumuz odur ki, Şaban ayında bu sene O güzel Peygamberimizi yazalım istiyoruz Rabbimizin izniyle. O’nu biz satırlarımıza siz da sadırlarınıza misâfir ederek himmete nâil olalım, feyizlenelim ve O’nun aşkıyla dolalım istiyoruz inşaallah.
Ahlâkının güzelliğiyle, şahsiyetinin mükemmelliğiyle, davranışlarının muhteşemliğiyle toplum mühendisliğinin şahikasına erişmiş bir kişiliktir O sallallâhu aleyhisselam. O içinde yaşadığı toplumun genç yaşta güvenini kazanmıştı. Herkes tarafından hem seviliyor hem de en zor durumlarda yardımına başvuruluyordu. Soylu ve köklü bir aileden geliyordu. Fakat devrinde O’nu hazmedemeyenler O’na karşı çıkanlar vardı. Çünkü O puta tapanları uyarıyor ve yollarının doğru olmadığını onlara bildiriyordu. Elbette ki bu durum inkarcıların işine gelmiyordu. Kureyş’ten bazıları da O’nu sosyal yönden kendilerine denk bulmuyorlardı. Bu kesim, kendi sapkın inançlarının yanlış olduğunu her fırsatta dile getiren Hz.Muhammed aleyhisselâm’a karşı müthiş bir kıskançlık duyuyor O’na Peygamberlik verilmesini bir türlü içlerine sindiremiyorlardı. Bu sebeple O’nun getirdiği söylemlere devamlı itiraz ediyorlardı. Târih tekerrürden ibâret olduğu gerçeğinden hareketle bugün de böylelerinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peygamber aleyhissalâtü vesselam yaşadığı devirde çevresindeki insanlara, yaptıkları her yanlıştan sorumlu olduklarını ve gün gelip bunlardan hesap vereceklerini söyledikçe puta tapıcılar, kız çocuklarını diri diri gömen zâlimler, inkarcılar iyice çileden çıkıyorlardı. ‘Atalarının dînine karşı çıkan bu taassup dışı insanı bir türlü hazmedemiyorlardı. Hatta kendi saflarında olan bazılarının da Muhammed aleyhisselâm’ın iman halkasına girmeleri ve bu sayının git gide artması inkarcıları epeyce kaygılandırmıştı. O’nun çevresine takdim ettiği gerçeklerde bir başkalık vardı ve bunlar insanları inandırıcı en doğru gerçekler ve müspet değerlerdi. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın samimiyeti, gayreti, ve ahlâkındaki özellikler ve güzellikler imanlı insanların sayısının hayli bir artmasına sebep olmuştu. İnançlı insanların kalabalıklaşması üzerine inkarcı kesim âdeta aşağılık komleksine girdiler, saldırganlıkları arttı. Nihâyetinde O insanlığın en mükemmel şahsiyetini öldürmeye teşebbüs edecek dereceye kadar işi vardırdılar. O ise hep barıştan, haktan, adâletten ve uzlaşmadan yana oldu. Gün geldi öz yurdundan dahi ayrılmak zorunda bırakıldı.
‘Âlimler peygamberlerin vârisleridir’ kutlu sözün mûcibince bugünde var böylesi durumlar. Dedik ya ‘Târih tekkerrürdür.’ Geleceğe ümitle bakmak için geçmişten ders almak ama önce geçmişi de bilmek gerekiyor diyerek bugünkü yazımızı noktalayalım.
Şaban ayında salavatlarınız çokça, ibâdetleriniz bolca olsun efendim.
Hayırla kalın.
Hayır kapılarının açıldığı, sayısız bereket ve ikrâmı ilâhilerin indiği, indirildiği, hataların işlenme seyrinin düşüş kaydettiği, günahların silindiği bir mübârek ay Şaban ayı. Bu ayda tevbe ve istiğfarların geciktirmeden yapılması ve ibâdetlerin yarım bırakılmaması ya da başka bir vakte tehir edilmemesi umulur. Çünkü bu ay biz kullar için bir fırsatı ganimettir. Gunye kitabında belirtildiği üzere Peygamberimiz aleyhisselam en çok orucu bu ayda tutarmış. Arkadaşları ile berâber âdeta tüm vakitlerini Kur’an ile geçirirlermiş. Bilelim ki bu ayda yapılan her hayırlı işin sevâbı Cenâbı Hak tarafından çokça ve bolca veriliyor.
Âlemlerin öğüncü efendimiz sallallâhu aleyhissalâtu vesselam; ‘ Şaban benim ayım, Recep Allâhü Teâlâ’nın, Ramazan ümmetimin ayıdır.’buyurduğu kendisinin ayındayız. Bu ayda O kutlu Nebi’yi Zişân’ı salâtu selamlarla analım. O’nu gönlümüzün en mûtena yerine yerleştirelim. Rûhumuzu O’nun hasletleriyle besleyelim. O’nun hayâtını öğrenerek sünnetlerini ihyâ edelim. Bu hangi yaşta olursa olsun hepimiz için ekmek yemek ve su içmek kadar elzemdir. Hatta içinde yaşadığımız toplum ve tüm insanlık adına bu yapılmalıdır. Çünkü Hz. Muhammed’siz bir memleket ve Hz.Muhammed’siz bir dünya ruhsuz, maddeci, bereketsiz ve huzursuzdur. O’nun getirdiği hayat umdeleri ve şahsî ahlâkı şu an bütün insanlığın muhtaç olduğu hükümlerin hepsine şâmildir. Yeni nesil Şaban ayının sultânı Hz.Muhammed aleyhisselâm’ı tanımalıdır. İdâreciler, eğitmenler, doktorlar, ebeveynler ve dahi çocuklar Şaban ayının sultânı Hz.Muhammed aleyhisselâm’ı tanımalıdır.
Bu vesilelerle arzumuz odur ki, Şaban ayında bu sene O güzel Peygamberimizi yazalım istiyoruz Rabbimizin izniyle. O’nu biz satırlarımıza siz da sadırlarınıza misâfir ederek himmete nâil olalım, feyizlenelim ve O’nun aşkıyla dolalım istiyoruz inşaallah.
Ahlâkının güzelliğiyle, şahsiyetinin mükemmelliğiyle, davranışlarının muhteşemliğiyle toplum mühendisliğinin şahikasına erişmiş bir kişiliktir O sallallâhu aleyhisselam. O içinde yaşadığı toplumun genç yaşta güvenini kazanmıştı. Herkes tarafından hem seviliyor hem de en zor durumlarda yardımına başvuruluyordu. Soylu ve köklü bir aileden geliyordu. Fakat devrinde O’nu hazmedemeyenler O’na karşı çıkanlar vardı. Çünkü O puta tapanları uyarıyor ve yollarının doğru olmadığını onlara bildiriyordu. Elbette ki bu durum inkarcıların işine gelmiyordu. Kureyş’ten bazıları da O’nu sosyal yönden kendilerine denk bulmuyorlardı. Bu kesim, kendi sapkın inançlarının yanlış olduğunu her fırsatta dile getiren Hz.Muhammed aleyhisselâm’a karşı müthiş bir kıskançlık duyuyor O’na Peygamberlik verilmesini bir türlü içlerine sindiremiyorlardı. Bu sebeple O’nun getirdiği söylemlere devamlı itiraz ediyorlardı. Târih tekerrürden ibâret olduğu gerçeğinden hareketle bugün de böylelerinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Peygamber aleyhissalâtü vesselam yaşadığı devirde çevresindeki insanlara, yaptıkları her yanlıştan sorumlu olduklarını ve gün gelip bunlardan hesap vereceklerini söyledikçe puta tapıcılar, kız çocuklarını diri diri gömen zâlimler, inkarcılar iyice çileden çıkıyorlardı. ‘Atalarının dînine karşı çıkan bu taassup dışı insanı bir türlü hazmedemiyorlardı. Hatta kendi saflarında olan bazılarının da Muhammed aleyhisselâm’ın iman halkasına girmeleri ve bu sayının git gide artması inkarcıları epeyce kaygılandırmıştı. O’nun çevresine takdim ettiği gerçeklerde bir başkalık vardı ve bunlar insanları inandırıcı en doğru gerçekler ve müspet değerlerdi. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ın samimiyeti, gayreti, ve ahlâkındaki özellikler ve güzellikler imanlı insanların sayısının hayli bir artmasına sebep olmuştu. İnançlı insanların kalabalıklaşması üzerine inkarcı kesim âdeta aşağılık komleksine girdiler, saldırganlıkları arttı. Nihâyetinde O insanlığın en mükemmel şahsiyetini öldürmeye teşebbüs edecek dereceye kadar işi vardırdılar. O ise hep barıştan, haktan, adâletten ve uzlaşmadan yana oldu. Gün geldi öz yurdundan dahi ayrılmak zorunda bırakıldı.
‘Âlimler peygamberlerin vârisleridir’ kutlu sözün mûcibince bugünde var böylesi durumlar. Dedik ya ‘Târih tekkerrürdür.’ Geleceğe ümitle bakmak için geçmişten ders almak ama önce geçmişi de bilmek gerekiyor diyerek bugünkü yazımızı noktalayalım.
Şaban ayında salavatlarınız çokça, ibâdetleriniz bolca olsun efendim.
Hayırla kalın.