Mübârek üç ayların ikincisi olan Şaban ayına girmiş bulunmaktayız. Bizler bildiğiniz üzere Hz. Peygamber aleyhisselâm’ın ayı diye nitelenen bu güzel ayda yazılarımızda O Güzeller Güzeli Peygamberi anlatmayı, mümin olmanın ifâdesi olarak bir borç addediyor ve satırlarımıza Gül Peygamberimizi misâfir ederek satırlarımızdan sadırlarınıza gül kokulu sevgiler yollamak istiyoruz. O’nu konuşmak anlatılmaz bir şereftir. Bu şerefe lâyık olmak ümidiyle başlamak isteriz müsâdenizle…
O aleyhissalâtu vesselam batmayan bir güneştir. O’nun nûru kıyâmete değin âlemi cihânın bütün karanlık noktalarını aydınlığa kavuşturmaya yetecektir. Sâdece kendini bu nûra kapatan nâdanlar hâricinde her Müslüman O’nun nûrundan istifâde etmeye tâliptir. Bizler de O’nun muhabbetine coşkuyla tâlibiz, en âli konumda nasiplenmek isteriz. O’nun güzide sahabeleri O’nu canlarından öte çok severlerdi. Onlar gibi sevebilmeyi ‘Ümmeti Muhammed’ olarak bizler de yürekten isteriz. Zira O aleyhissalâtu vesselam biz ümmetini çok severdi.
Ebû Hureyre (r.a)’dan rivâyet edildiği üzere; “Bir gün Rasûlullah aleyhisselam ashâbıyla birlikte kabristana gittiler ve: ‘Allâh’ın selâmı üzerinize olsun ey müminler diyârının sâkinleri. İnşaALLAH bir gün biz de size katılacağız. Kardeşlerimi görmeyi çok isterdim. Onları ne kadar da özledim!’ buyurdular. Ashâbı Kiram; ‘Biz Sen’in kardeşlerini değil miyiz, ya Rasûlallah? Dediler. Bunun üzerine Rasûlallah aleyhisselam; ‘Sizler benim ashâbımsınız, kardeşlerim ise henüz gelmemiş olanlardır.’ Deyince ashâbı kiram; Ümmetinden henüz gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksınız, ey Allâh’ın Rasûlü?’ dediler. O’da;
Bir adamın alnı ve ayakları ak olan bir atı olduğunu düşünün. Adam bu atını hepsi de simsiyah olan bir at sürüsü içinde bulamaz mı?’ diye sordu. Sahabe: ‘Evet bulur, ey Allâh’ın Rasûlü!’ dediler. Rasûli Ekrem Efendimiz aleyhisselam onlara şöyle konuştu: ‘İşte onlarda aldıkları abdestten dolayı yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak gelecekler. Ben önceden gidip havuzumun başında ikram etmek için onları bekleyeceğim. Dikkat edin! Bir takım kimseler yabancı devenin sürüden kovulup uzaklaştırıldıkları gibi benim havuzumdan kovulacaklar. Ben onlara: ‘Gelin buraya!’ diye nidâ edeceğim. Bana:
‘Onlar Sen’den sonraki hallerini değiştirdiler, (Sen’in sünnetini tâkip etmeyip başka yollara saptılar, büyük günah işlediler.)’ denilecek. Buna karşılık ben de: ‘Uzak olsunlar, uzak olsunlar.’ Diyeceğim.” (Müslim, Tahâre, 39) Buyurdular.
İşte böylesi bir muhataplığa sahne olmayı Muhammed ümmettinden kimse istemez değil mi? O halde canlar Hz. Allah Teâlâ’nın ayı olan Receb ayını bitirdik. On bir ayın sultânını karşılamaya hazırlık aşamalarından geçiyoruz, geçiriliyoruz. İnşaALLAH Receb ayındaki af ve mağfiretten hissedâr olarak ruhlarımız Rasûli Ekrem Efendimiz aleyhissalâtu vesselâm muhabbetine odaklanmış bir vaziyette Şaban ayına eriştik. Nasipse bu güzel aydan O’nun şefaatine vesile olacak ameller işlemeyi Rabb’im cümlemize ihsan buyursun. (Amin)
Neler yapabiliriz? Diye sorsak. Söyleyeceklerimiz belli aslında. Önce aynen Recep ayında olduğu gibi sırf Allah Teâlâ’nın rızâsı için bir hatim okumayı murad etmiştik biz gerçekleştirdik hamdolsun, inşaALLAH sizler de yapabilmişsinizdir. Yapamayanlar için işte yine bir fırsattır Şaban ayı. Bu sefer Şaban ayının Sultânına bir hatim yapabilirsiniz bizler de yapmaya azimliyiz nasip etsin Mevla Teâlâ. Yanı sıra O’na kendimizi tanıtmak adına çokça bolca salâtu selamlar gönderebiliriz. Hatta ev halkıyla birlikte gün boyu çekilen salavatları akşamları O’nun için tertip edebileceğiniz ‘Siyer okumaları’ sonunda ruhûna ihlas ve Fatihalarla birlikte takdim edebilirsiniz. Her gün siz ve âile efrâdınız bir hadis ezberleyip hayâtınıza tatbik edebilirsiniz. Tabi ki Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam en çok orucu Şaban ayında tutarmış Pazartesi ve Perşembe yanı sıra diğer günlerde de oruç tutarak ibâdetlerimizi çoğaltarak Ramazana kendimizi hazırlamış oluruz. Müslümanlar olarak şöyle bir kendimize çeki düzen vermenin zamânı şimdi diyerek yazımızı sonlandıralım efendim.
Şabânı Şerifiniz mübârek olsun, hep berâber şefaate mazhar olabilme niyazıyla…