Bir adam, Afrika'da yürürken, arkasından kocaman bir aslanın öfke içerisinde peşinden koştuğunu görür…
***
Hızla kaçarken, tam önünde bir kuyu denk gelir... Aslandan kaçmak için kuyuya sarkıtılan iple aşağıya inmeye başlar…
***
İpe sarılıp kuyuya inerken, alt tarafta büyük bir yılan görür…Yılan adama doğru hızla yükselirken, eli ayağına dolaşır; “Ne yapacağım şimdi?” der…
***
Üstte aslan, altta yılan… Hareket bile edemez…
***
Tam o sırada iki tane fare belirir tutunduğu ipin üstünde… Farelerden biri beyaz, diğeri siyah… İştahla ve hızla ipi kemirmeye başlarlar… Her yerden başı belada iken bir anda yüzünde ıslak bir şey hisseder…
***
Bir arı… Bir damla balı yüzüne bırakır ve balın tadı damağında iken, kan ter içinde uyanıverir adam… Soluk soluğa kaldığını hisseder… Derin bir nefes alır; “Oh be rüyaymış” der…
***
Ertesi sabah bu tuhaf rüyanın hala etkisindedir… Bir Âlime anlatır rüyasını… “Rüyamın yorumu nedir” diye?
***
“Anlamadın mı?” der gülerek Âlim…
***
“Peşinden koşan aslan, ölüm meleğidir…”
***
“İçinde yılan bulunan kuyu, senin mezarındır…”
***
“Sarıldığın ip, senin hayatındır…”
***
“Beyaz ve siyah fareler ise, gece ile gündüzdür… Ömrünü kemirirler…”
***
“Pekiyi” der adam; “Ya o bal nedir?”
***
Âlim tebessüm ederek devam eder; “Dünyanın geçici lezzetidir o bal, ölümün arkasında bir hesap olduğunu sana unutturur...”
***
Bir yaz günü, çeşmeye uzattığımız avuçlarımızdan akan sular gibi akıp, gidiyor ömürler… Vakti gelmişler ötelere, ölüm meleğinin terkisinde kanatlanıp uçuşuverirken, işte o bal, damakta bıraktığı o tad, şirazelerimizi kaydırıyor…
***
O tad damakta iken, ne meleği görebiliyoruz, ne de götürdüğü ömürlerden geride kalanlara çıkan “hisseleri”…
***
Tefekkür ve itaatten uzak ruhlarımız, mecburiyet hissi ile kısa duraklarda, telaşeli molalar veriyor… Ramazan’da bunlardan biri…
***
Bala, telaşeye, koşuşturmaya, doymazlığa, arsızlığa, utanmazlığa, gamsızlığa, hoşgörüsüzlüğe, şükürsüzlüğe, nadanlığa, yağdanlığa, nuraylılığa kısa bir mola… Hoşgeldin Ya Şehr-i Ramazan…
***
İyi ki geldin, kayıp giderken hazzın çukurlarına, sımsıkı tut bizi Ramazan…
***
Buyurun aşk ile; “Tefekkür ve itaate”