Okumada amaç kuru sözcükleri tekrar etmek değil, anlamak, bilgi edinmek, faydalı şeyler öğrenmektir. Bu gün bu gayeden yoksun olarak kitaplar okutulduğu için okuduğu bilgilerden faydalanmayan bir nesil yetiştiriyoruz. Hababam sınıfı ortamında büyüyüp yetişen gençler ülke gerçeklerini ve değerlerini öğrenebilecek ciddiyetten ve samimiyetten uzaklaşıyorlar. Dedektiflik kitabını okuyup bir türlü onu uygulayamayan Kemal Sunal gençliği yetiştiriyoruz. Marangozluk kitabını okuyup da bir türlü ona göre iş çıkaramayan adamın haline bezeyen insan tipi yetiştiriyoruz. İlkokuldan sonra başlayan sınav maratonu nedeni ile okumaya karşı azalan ilgi, üniversite giriş sınavlarıyla kalıcı hale gelmektedir. Okumayı öğretemeyen bir eğitim sistemi içinde çocuklarımız öğütülüyor. Okullarda kitap deyince akla ders kitapları gelmektedir.
Birçok şeyi göstermelik olarak yaptığımız gibi kitap okumayı da göstermelik olarak yapıyoruz. Büyüklerin kitaba karşı soğuk ve isteksiz durduğu bir ortamda çocukların da okumamaları gayet doğaldır. Aslında bu örnek alınmış duyarsızlık ya da empoze edilmiş cehalettir. Çocuklar ilim, irfan, fazilet ve yüce değerler yerine şiddeti, duyarsızlığı, cehaleti ve hileyi öğreniyorlar. Hayata hazırlayan, yüce değerleri öğreten kitaplar yerine öğrencileri sınavlara hazırlayan kitaplardan başka kitap okumamak bir gelenek olmuştur. Oysaki sınavlarda başarılı olabilmek, sınava şartlanmış zihnin zinde durabilmesine bağlıdır, bunun için okumak gerekmektedir. Sınavlarda başarılı olabilmek için günde onlarca test çözmesi gerektiğini öğrenen öğrencilerin gözünde, buna hizmet etmeyen hiçbir şeyin değeri yoktur.
Bakanlığın son yıllarda bazı illerde, okullarda başlattığı Z kütüphane projesi okuma alışkanlığı oluşturma açısından son derece yerinde ve başarılı bir projedir. Bunun yayınlaştırılması gerekir. Öğrencilerimize okuma bilincinin yerleştirilebilmesi için kitap tavsiye etmeden önce eğitimciler kitap okuyarak çok yönlü olarak model olmalıdırlar. Sonra neyin niçin okutulacağı çok iyi karalaştırılmış olması gerekmektedir. Okullarda kütüphaneler en az kullanılan bölümlerdir. Bir garabet numunesi olarak kitaplar öğrencilerden korunmaktadır. Kitaplar ise raflarda durarak, yaprakları birbirine yapışmış yıllanmış tozlarla ilgi beklemektedir. Tüm kütüphaneler Z kütüphane projesine çevrilerek özgür bir ortam haline getirilmelidir. Öğrencilerin kitaba sorunsuz ulaşmaları sağlanmalıdır..
Bu haliyle kitapların, şartlanmış kafaları yolundan çevirmesi imkânsızdır. Öğrencilere küçük yaşlarda okumayı sevdirmenin bir yolu da yazıyı ve yazmayı sevdirmektir. Okuma yazma öğretiminde el yazısı bu yüzden zararlı olmuştur. Ne yazık ki eğitimimizde her şey yazının aleyhine gelişiyor. Derslerde defter kullanan öğrenciler hızla azalırken yazılı metin olan kitaplara ilgi de aynı şekilde azalıyor. Teknoloji kullanılırken aslında amaçlar araçlara kurban edilmektedir. Zihin gelişiminde birçok fayda sağlayan okuma eylemi için en müsait çağlar sınav kaygısı nedeniyle değerlendirilemiyor. Ülkemizde nerdeyse her konuda bilgi sahibi olduğu halde bir türlü şuur sahibi olamayan insanların çoğalmasının nedeni de budur.
Voltaire; Okuma, ruhu yüceltir, diyor. Bunun için beyni değil ruhu da doyuran uygulamalarla, gerçek okumalarla öğrencilerimiz ruhi yönden zenginleştirilmeli ve şuur sahibi olarak yetiştirilmelidir. Çocukların kalbine iman, sevgi, merhamet, yüce değerler ve okuma aşkının konabilmesi için hakka dayanan bir eğitim sistemine geçiş yapılmalıdır.