Ruh sağlığımız bozuluyor

Son yıllarda psikiyatri uzmanlarına başvuranların sayısının arttığını dile getiren Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ak, “Psikiyatri hastalıkları ilaç, psikoterapi ve elektrokonvülsif yöntemlerle tedavi ediliyor. Bu tür tedaviler geciktirilmemelidir” dedi

RÖPORTAJ: ADEM DEMİREL

TEDAVİ ZAMANINDA YAPILMALI

Konya'da psikiyatri hastalıklarının başında kaygı bozukluğu geliyor. Kaygı bozukluğunun tedavisinin geciktirilmesi ya da tedavi edilememesi durumunda ortaya daha kötü sonuçlar çıkıyor Son yıllarda Konya'da psikiyatri uzmanlarına başvuran kişi sayısında artışın olduğu uzmanlar tarafından söyleniyor. Medicana Konya Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Ak, eğitim seviyesi ilerledikçe insanların bilinçlendiğini aktardı.

İNSANLAR ARTIK BİLİNÇLENDİ

Psikiyatri hastalıkları hakkında gazetemize konuşan Ak, Konya'da en yaygın olan psikiyatri hastalığını, şizofreni ve paranoya hastalığını ve son yıllarda filmlere konu olan şizofreni karakterlerinin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hakkında bilgiler verdi. Psikiyatri hastalarının bilinçlendiğini söyleyen Ak, “Artık Konya psikiyatri bozukluklarına muhafazakar yaklaşmıyor. İnsanlar da psikayatri tedavisinden kaçmıyor” dedi.

 

KAYGI BOZUKLUĞU CİDDİ HASTALIK

**Konya'da en yaygın olarak görülen psikiyatri hastalığı ve bu hastalığı takip eden diğer hastalıklar neler? Bu hastalıkların içeriğinden bahseder misiniz?

-Dünyada yaygın olarak görülen psikiyatri hastalığı olan kaygı bozukluğu, Konya'da da psikiyatri hastalıklarının başında geliyor. Daha sonra Konya'da duygudurum bozukluklarından depresyon ve psikotik bozukluk dediğimiz şizofreni spektrumundaki bozukluklar görülüyor. Bize başvuran hastaların içerisinde yaygın ankisiyete bozukluğu olanın çok fazla olduğunu görüyoruz. Yaygın ankisiyete bozukluğu; günlük yaşamla ilgili kaygı duymadır. Gün içerisinde 'acaba çocuğuma bir şey olur mu? Ocağın altını kapatmış mıydım? ya da evi aradım kimse açmadı. Acaba evde olumsuz bir durum mu var?' basit durumlarda aşırı kaygılı olma durumudur. Hepimiz gün içerisinde ve hayatımız boyunca kaygı duyarız. Kaygı anormal bir durum değildir. Ama bunu kaygının yaşanan olayla orantılı bir şekilde olması gerekiyor. Mesela burada bir patlama sesi duysak hepimiz ciddi şekilde kaygılanırız. Ama patlamayla ilgili olumsuz deneyimi olan yere atlayıp çığlık atabilir. Mesela bir çocuk kaybolduğunda herkes üzülür ve biran önce çocuğun bulunmasını dileriz. Kaygı bozukluğu olan anne ise "Ya benim çocuğumun başına da gelirse" şeklinde senaryo yazarsa, kaygı bozukluğunu inanılmaz bir dereceye taşır.

 

**Kaygı bozukluğu nasıl meydana gelir?

-Kaygı bozukluğu insanlarda genetik olarak bulunduğu gibi, olayların tetiklediği kaygı bozukluğu ve hiçbir şey yokken kendiliğinden ortaya çıkan kaygı bozuklukları da bulunabiliyor. Anne karnında beyin geliştikten sonra, yaşanılan her şey beyindeki nöronların dallanmasını ve birbiriyle bağlanmasını etkiliyor. Ayrıca, beyindeki serotonin ve dopamin gibi birçok maddenin birbiriyle olan ilişkisini etkiliyor. Bu yüzden çocukluk yaşamları büyüme dönemi ve yetişkinlik döneminde yaşananlar kaygı bozukluları açısından önemlidir. Psikiyatri hastalıklarında bir neden tanımlanmaz, psikiyatri hastalığının çok nedene bağlı olarak meydana geldiği söylenir.

 

**Psikiyatri hastalıklarında bilinç altı ne derecede etkilidir?

-Analitik yönelime göre bilinç altı; geçmişte yaşayıp da etkisini fark edemediğimiz ve içimizde taşıdığımız yön olarak tanımlanır. Biyolojik olarak alt beyin diye nitelendirilen yere tekabül ediyor. Elbetteki bilinç altı, bilinç ve bilinç ötesi olarak tanımlanan yerler psikiyatri hastalıkları açısından önemli. Ama her kuramın psikiyatri hastalığını açıklama şekli farklı. Biyolojik yaklaşımda psikiyatri hastalıklarının beyindeki değişimden dolayı ortaya çıktığını söyler. Analitik yönelim de, 'Çocuklukta yaşanan olayların çözümlenememesinden dolayı bu hastalık meydana gelir' der. Davranışçılar da bu hastalığını öğrenildiğini ifade eder. Yani her kuram kendi bakış açısına göre açıklar.

 

**Psikiyatri hastalarına karşı uygulanan tedavi sürecinden söz eder misiniz?

-İlk başta bir değerlendirme yaparak; kişinin gerçekten psikiyatri hastalıklarından birine sahip olup olmadığı öğrenilir. Yaşama bağlı olarak hissedilebilir bir duygu içerisinde olup olmadığı öğrenilir. Bir bozukluk varsa, bozukluğun şiddetine göre tedavi yöntemi de değişir. Hafif bir bozukluk varsa, direkt ilaç tedavisi uygulanmaz. Hafif mide hastalıklarında verilen diyet gibi, biz de hastalarımızla psikoterapi yöntemiyle sorunu çözmeye çalışıyoruz. Eğer hastanın durumu ileri boyutlarda ise yaygın olarak kullandığımız ilaç tedavisini uyguluyoruz. Ama bir şizofrenide, ağır depresyon hastalığı olan hastalıklarda, bipolar bozukluklarda ve obsesif-kompulsif hastalıklarda tek başına ilaç tedavisi etkili olmaz, psikoterapinin de uygulanması gerekiyor.

 

**İlaç ve psikoterapi yöntemiyle tedavinin etkili olmadığı durumlar var mı? Var ise, böyle durumlarda hangi tedavi yöntemi kullanılıyor?

-Bazen ilaç ve psikoterapi yöntemiyle yapılan tedaviler de yeterli olmuyor. Bir üst tedavi yöntemi olarak halk arasında "elektrik veriliyor" diye konuştukları, elektrokonvülsif tedavi yöntemi ile hastanın beyninden elektrik akımı geçirilerek suni epilepsi nöbeti ortaya çıkartılıyor. Bu tedavi depresyon hastalığı ilerlemiş bünyesi ilaca ve psikoterapiye dirençli hastalara uygulanıyor. Bu hastalara haftada 3 kez toplamda 7-12 arasında anestezi uygulanarak, düşük enerjide verilen elektrik veriliyor. Konya'daki üniversite hastanelerinde ve psikiyatri hastanelerinde bu tedavi yöntemi uygulanıyor.

 

**Konya'da psikiyatri hastalıklarından dolayı psikiyatri uzmanlarına başvuranların sayısında artış var mı? Yoğunluktan söz etmek mümkün mü?

-Randevu almak isteyen hastalar 10 gün sonrasına randevu alabiliyor. Ben günde ortalama 15 hasta kabul edebiliyorum. Bu durum bir yoğunluk olarak görülebilir. Ama bu yoğunluk normal bir yoğunluk. İnsanlar bilinçlendi. Artık Konya psikiyatri bozukluklarına muhafazakar yaklaşmıyor. Konya halkı bu konuda bilinçli, insanın beyninin de hastalanabileceğini, beyninin de yorulabileceğini biliyor. Tedaviye gelen hastalar da, oturdukları ortamlardaki muhabbetlerde birbirlerine psikiyatri tedavilerini tavsiye ediyor. Bu sevindirici bir şey. Psikiyatri hastalıkları artık zayıflık olarak görünmüyor ve inançsızlıktan dolayı ortaya çıktığı gibi bir algı da yok. Dindar insan da psikiyatri hastalıklarına maruz kalabilir, dindar olmayan da. Eğitim seviyesi arttıkça, iletişim araçları geliştikçe insanlar bilinçleniyor ve psikiyatri uzmanlarına başvuruyor.

 

**Son yıllarda filmlere konu olan psikiyatri hastası karakterleri gerçeği yansıtıyor mu? Bu filmler neye göre çekiliyor?

-Psikiyatri hastalıklarını özellikle de şizofreni hastalığını konu alan filmlerin senaristleri, senaryoyu hazırlarken bu hastalıkların uzmanlarından bilgi alıyor. Bu yüzden filmlerdeki hasta profilleri özellikle son dönemlerde gerçeğe yakın bir şekilde işleniyor. Ancak şöyle de yanlış bir durum var, filmlerdeki şizofreni karakterleri ya da paranoya karakterleri daha çok şiddete meyilli olarak gösteriliyor. Filmlerin bu şekilde seyirciye sunulması, bu hastaların tehlikeli olduğu zihinlerde yer ediyor. Bu bilgi yanlıştır. Psikiyatri hastaları herkes kadar saldırganlık özelliği taşır. Ama çevrenin ona yaklaşım tarzı sonucunda hastanın gerçeği değerlendirememesi bu tür olayların içine isimlerinin karışmasına neden oluyor. Doğum sonrasında depresyon yaşayan anne, dünyayı çok acımasız ve yaşanamayacak bir yer olarak görüyor. Bu yüzden kendisini ve çocuğunu öldürüyor. Bu örneklerden dolayı bu hastaları insanlara zarar veriyor diye değerlendirmek onlara yapılan bir haksızlık olur.

 

**Psikiyatri hastalıklarının bahar aylarında daha da yaygınlık gösterdiği hakkında neler söyleyebilirsiniz?

-Mevsim geçişleri, özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında enteresan bir şekilde bu hastalıkların yaygınlaştığını görüyoruz. Özellikle depresyon ve mani dediğimiz duygu bozukluğu hastalıklarında artış yaşanıyor. Bunun nedeni araştırılıyor. Ancak kesin bir sonuç ortaya konulmuş değil. Bununla ilgili hipotez olarak, duyguların mevsimden etkilendiği söyleniyor. Mesela bahar aylarında insanlar daha coşkulu ve mutlu oluyor. Sonbaharda da daha agresif olduğu söyleniyor. Dediğim gibi bu hipoteze göre, insanlar mevsimlerden etkilendiği içi duygu bozukluğu yaşıyor. Hipotez bünyesinde hormonsal dengenin bozukluğu üzerinde duruluyor. Tamamen ispatlanmış bir durum değil.

 

**Halk arasında sürekli kullanılan “paranoya ve şizofreni” hastalıklarının özellikleri neler?

-Paranoya tip, şizofreninin bir alt tipidir. Aslında paranoya tipi tedaviye daha sağlıklı cevap verir. Hastanın ilaç tedavisi ile bu hastalıktan kurtulma şansı daha yüksek. Geç yaşlarda ortaya çıkan sanrısal bir bozukluktur. Yavaş yavaş bir durgunluk oluşuyor, içe kapanıklık meydana geliyor ve gereksiz şüpheler oluşuyor. Zaman içinde bu şüphe kesinleşmiş bir inanç oluyor. Yanlışlara karşı inandığı yanlışı kesinlikle doğru kabul ediyor. Şizofreni daha farklıdır, 20'li yaşlarda kendisini gösterir. Şizofrenide duygusal anlamda bir kütleşme oluşur. Hastanın zekasında değişiklik olmaz ama, dikkatinde bozulma oluşur. Genel olarak bir donukluk içe çekilme hissedilir. Hasta öz bakımına önem vermemeye başlar, dişini fırçalamaz, elbiselerini temizlemez, etrafı ile ilişkileri bozulur, olmayan şeyler duyabilir ve görebilir.

 

**Önemli gördüğünüz ve bizim atladığımız bir konu varsa bu konuya anlatabilir misiniz?

-Obsesif-kompülsif dediğimiz takıntı hastalığı, çok önemli bir hastalıktır. Bu hastalıktan muzdarip birçok hasta var. Sürekli temizlik yapanlar, sürekli ocağı ve kapıyı kontrol edenler var, düzenli olarak çocukları okuldan geldikten sonra çocuklarının elbiselerini yıkayıp değiştirenler var. Takıntı hastalığının titizlikle alakası yoktur, aksine takıntılılık hali devam ederse beraberinde daha kötü sonuçları da getirebilir. Takıntı hastalığından psikoterapi ve ilaç tedavisi ile kurtulunabilir. Yine "Ölüyor muyum?" diye korkarak acile giden panik atak hastaları var. Panik atak hastalığından da psikoterapi ve ilaç tedavisi ile kurtulunabilir. Ruh ve beyin sağlığının bozulması sonucunda ortaya çıkan psikiyatri hastalıkları ilaç, psikoterapi ve elektrokonvülsif yöntemlerle tedavi ediliyor. Psikiyatri hastalıklarının tedavisinin geciktirilmesi durumunda kişinin hastalık derecesi artarak, daha kötü sonuçların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Röportaj Haberleri