Bektaşi’ye biraz da acı olsun, içine dert olsun diye müjdelemişler…
***
“Baba Erenler Ramazan geldi, oruç başlıyor”
***
Bektaşi ok yemiş gibi inlemiş; “ Ne çabuk geçti gitti mübarek 11 ay” demiş…
***
Fıkra tabi…
***
Ramazan hiç gelmese nice olur halimiz… Mideler büyüdükçe büyür… Diyetle, sporla, işkembeyi küçülteceğiz diye helak olur gideriz Maazallah…
***
Tamamen kendine yaşayan, kendinden ve çıkarlarından başka hiçbir şeyi önemsememesi öğretilen bir toplum, sadece Ramazan bile olsa, dikkatini çevresine veriyor Elhamdülillah… Mideler büyüyünce, kalpler küçülüp ve katılaşıyor…
***
Bilimsel gerçek…
***
İşkembe büyüdükçe kalp zayıflıyor, direnci reaksiyonları kısıtlanıyor…
***
Bedene giren aşırı yemek, kalbin etrafını yağ kozası ile örüyor adeta… İslam, aşırı yemekten katılaşan kalbe, orucu şiddetle tavsiye ediyor…
***
Peki kalbin yemeği nedir? Elbette sorunun cevabı; GÖZYAŞI
***
Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır; “Katı kalplilik ve gözyaşı dökmemek, mutsuzluğun alametlerindendir.”
***
Gözyaşı, kalp, dua ve seccade arasında görülmeyen, insanlığı cennet bahçelerine götürecek gizli bir rota var… Bakın Üstad Merhum Necip Fazıl dizelerinde bu gizli rotayı nasıl tarif ediyor;
***
“Bıçak soksan gölgeme
sıcacık kanım damlar
Gir de bir bak ülkeme
Başsız başsız adamlar
Ağlayın su yükselsin
belki kurtulur gemi
Anne seccaden gelsin
bize dua et emi…”
***
Kalp gözyaşı ile beslenir de büyür diyor Ehl-i Tasavvuf da… Kalplerin rikkatle* çarpması kişinin etrafına hassasiyetiyle de alakalıdır… Bencil bir kalp hem zayıf hem de rikkatten uzaktır…
***
Rabbim bu “gizli rotayı” bulup o yoldan gidenlere cümlenizi yoldaş eylesin inşallah… Amin diyin Müslümanlar…