Recm, hadlerden biridir. Bu konu bazı ilahiyatçıların ve bazı gazetecilerin tartışacağı bir konu değildir. Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görevini sürdüren Din İşleri Yüksek Kurulu vardır. Buna benzer İslam Âleminde otoriteler vardır. Bu konu onların işidir. Hilafet Kurumu’nun işidir.
Somalili bir kadın, zina yaptığı gerekçesiyle recm edilmiş olmasıyla, bu konuda ileri geri konuşmak bir Müslüman’a ve kendini bilen bir insana yakışmaz. Recm, vahşice adam öldürmek mi? Bazı ilahiyatçılar, Somalili bir kadın zina ettiği gerekçesiyle recm edildiği zaman, “İslamiyet’te bu şekilde vahşice adam öldürmek yoktur.” demişler.
Sayın Prof. Dr. Hayrettin Karaman şöyle demiş: “Kur'an-ı Kerim'de evli-bekâr ayrımı yapılmadan zina suçunun cezası recm değil, 100 sopadır. Emredilen yüz sopanın vurulmasının rastgele bir şekilde değil de belli bir standartta yapılması gerekir. Ceza suçluyu suçüstü yakalayan tarafta veremez.”
Muhterem Hayrettin Karaman’ın bu görüşü Nur Suresinin 2. ayet-i kerimesine dayanmaktadır. Bu ayet-i kerime’de şöyle buyrulur: “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acımanız söz konusu olmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.”
Bu meal, Türkiye Diyanet Yayınlarından biri olan Kur’an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali’nden aldık. Bu meali hazırlayan komisyon üyelerinden biri de söz konusu Hayrettin Karaman’dır. Bu mealin altında şu yorum vardır: “İslam hukuk dilinde bu cezalandırma şekline ‘had’ denir. Ayette emredilen bu uygulama yalnız bekâr olup da zina edenler içindir. Evli bir erkek ve kadın zina etmişlerse, buna recm cezası tatbik edilir.”
“Emredilen yüz sopanın vurulmasının rastgele bir şekilde değil de belli bir standartta yapılması gerekir. Ceza suçluyu suçüstü yakalayan tarafta veremez.” Hükmü hadis-i şeriflere dayanır.
Hadleri devlet uygular, suçluyu suçüstü yakalayan taraf, suçlunun aile ve akrabaları, şahıslar veya cemaatler uygulayamaz; uygularlarsa anarşi doğar. Devlete ait bir hakkı gasp ettiklerinden suç işlemiş olurlar; yani katil durumuna düşmüş olurlar.
Müminlerden bir gurubun da onlara uygulanan cezaya şahit olmasının sebebi, uygulanan cezanın caydırıcı olmasını sağlamaktır. Hadlerin tamamı buna yöneliktir.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş şöyle demiş: “Kur’an’dan önceki dönemde zina suçuna taşlama cezası uygulanırdı. Çünkü bu husus Tevrat’ın açık hükmüdür. Hz. Peygamber, kendisine özel hüküm gelmeyen konularda kitap ehlinin uygulamalarına ve Arap geleneğine uyardı. Taşlamanın vuku bulduğu hakkındaki rivayetler, zina konusunda Kur’an’ın hükmü gelmeden önceki döneme ait olmalıdır.”
Mevlana Şibli, “Asr-ı Saadet” adlı eserinde (C:1; S:217) bu konuda şöyle diyor: “Peygamberimiz, vahy-i ilahi almadığı meselelerde ‘Ahd-i Kadim’e (Tevrat’a) göre hüküm vermeyi kabul ederdi. Mesela kıble meselesi, recim ve kısas meselesi hakkında ilahi vahiy almadan evvel bunlar hakkında “Ahd-i Kadim’in ahkâmına tabi olmuştu.”
Araplarda zina ve içki içmek yaygındı; bu yüzden bazı kabileler İslam dininde zina ve içki yasakmış diye Müslüman olmak istememişlerdi. İkna sonucu Müslüman olmuşlardı. Dolayısıyla Arap geleneğinde had cezası yoktu. Yani içki içenlere İslam’da olduğu gibi 40 sopa vurulmazdı. Zina eden evlilere de recm uygulanmazdı.
Prof. Hayri Kırbaşoğlu şöyle demiş: “İslam fıkhında recm cezasının varlığını iddia eden pek çok İslam âlimi, bunun Kur’an’la herhangi bir ilgisinin bulunduğunu ileri sürmüş değildir. Sadece bu konuda birtakım rivayetlere dayanmaktadırlar. Konuyla ilgili rivayetleri bütünlük içerisinde ve hem isnad hem de metin tenkidi uygulayarak kapsamlı bir incelemeye tâbi tutamadıkları için de, bunların Kur’an’ın celde hükmünü değiştirebileceğini düşünerek ciddi bir hata işlemişlerdir.”
Devamı Pazartesi