13 Ocak Cuma günü vefat eden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhûriyeti’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ülkesi Kıbrıs’ta ve ana vatan Türkiye’de büyük saygı ve üzüntüyle anıldı. Bizde başta ailesi ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.
Rauf Denktaş, 1925’te Kıbrıs’ın şimdi Rum tarafında kalan ‘Baf’ şehrinde doğdu. Gençliğinden bugünlere kadar gelen hayâtında hep mücâdeleci, aksiyoner bir kimlik çizdi. Memleketinin bağımsızlık mücâdelesine hayâtını adadı. Kıbrıs’a âşıktı desek abartı olmaz. Kıbrıs denince akla ilk gelen isim Rauf Denktaş’tır.
K.K.T.C kurulmadan önceki yıllarda Rumlarla birlikte yaşayan Türkler Rumlardan çok vahşet gördüler. Devamlı ezilmek, horlanmak, işkencelere mâruz kalmak Türklerin Kıbrıs’ta hep yaşadığı şeylerdi. 19540’lara varıncaya kadar ayni Denktaş gibi mücâdele veren bir başka şahsiyet vardı. O da Doktor ‘Ahmet Küçük’ idi. 1950’lerden sonraki dönemlerde Rauf Denktaş bir genç olarak gizli gizli Kıbrıs’ın Rumlardan ayrılması hayâliyle çeşitli oluşumların içinde oldu.
Bu arada 1957 yılında ‘Türk Mukâvemet Teşkilâtı’(=TMT) adı altında bir teşkilat kurdu. O kararlı yapısıyla, onurlu duruşuyla ülkesi adına yılmaz bir savaşçıydı. TMT Türkiye’yle irtibatlı olarak ‘Özel Harp Dâiresi’ne bağlı çalışıyordu. Ama yeraltında gizli faaliyet yapıyordu. Türkiye’yle olan irtibatlerinde ‘Toros dağlarına olan sevgisinden kaynaklandığı zannedilen’ ‘Toros’ adıyla haberleşiyordu. Reaksiyonel bir hareket olan TMT, Türklerin Rumlardan ayrı yaşayacağı ikili bir yönetim kurmak için kıyasıya bir savaş verdi.
Rauf Bey, siyâsi hayâtında pek çok zorluk yaşadı ama hepsini azmiyle göğüsledi, cesâretle en güç hâdiselerin üstesinden geldi. Hiç yılmadan memleketinin huzûra kavuşacağı günlerin hayâliyle yaşadı. Kıbrıs’a sevdâlıydı. Türkiye’yle devamlı yakın temas hâlindeydi. Nihâyet uzun uğraşlar sonucu gerçekleştirilen 1974’te Türkiye’nin ‘Barış Harekâtı’ sırasında; ‘Bugünleri gördüm ya artık ölsem de gam yemem.’ Dedi. Yine Girne ilerisinde Karşıyaka açıklarına gelen Türk gemileri ile birlikte ‘Beş Parmak Dağları’ üzerinden paraşütlerle inen Mehmetçikleri görünce; ‘Yağmur gibi yağdılar. Hayâtımın en mutlu günü bugün.’ Demişti
1974’ten sonra Denktaş ‘Toros’ken artık ‘Şâhin’ oldu. Gönlü, yüreği, hayâtı hep bağımsızlıktan yanaydı. Uzun uğraşlar sonucu 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhûriyeti (K.K.T.C.) kuruldu. Kendisi de ilk kurucu Cumhurbaşkanı oldu. Rüyâları ve hayalleri gerçekleşmişti. Yıllarca bunun için yaşamıştı. K.K.T.C dünyâda tanınmadı ama herkesin önünde çözülmesi gereken varlığı hep vâr olan bir realite oldu.
Rumlarla eşit haklara sâhip bir devlet kurmak için çok emek sarf eden Rauf Denktaş bu sefer de dünya konsepti içinde Rum tarafıyla anlaşmak için düzenlenen müzâkerelere başladı. Her seferinde çözümsüz kalan müzâkereler yıllardır hep devam etmiştir. Ancak Rauf Beyin vizyonuyla Kıbrıs, yeni oluşumuyla epey ilerleme kaydetmiştir.
Uzun yıllar devam eden müzâkerelerde hep kararlı, yılmayan, haksızlığa boyun eğmeyen bir şahsiyet çizdi. Davâsında inatçıydı kendisine doğru gelen şeyleri sonuna kadar savunurdu zorlandığında, kimsenin aklına gelmeyen mizahsenlikleri araya katarak psikolojik üstünlüğün hep kendi lehinde bulunmasını sağlardı. İnandığı ilkelerde tavrı değişmezdi. En sıkıntılı durumlardan başarı ile çıkardı. Akıllı ve kurnazdı. Davâsına yürekten bağlıydı.
Kıbrıs sorununu çözmek için çok uğraştı. Kleridis, Papodopulos gibi birçok Rum liderlerini eskitti.’Annan Planı’na hep karşı çıktı. Rumlarla birleşilmesini istemiyordu. Türk tarafının referandumundan ‘evet’ çıktı. ‘Yapmayın, olmaz bu’ dedi durdu. Neyse ki Rumların referandumundan ‘hayır’ çıkınca rahatladı. 2000-2002 yıllarında önemli siyâsi değişikliklerinin yaşandığı dönemde onun dengeli davranışları sonucu adada kimsenin burnu kanamadı.
İnandığı dâvâyı çözüme ulaştırmış ve bunu görmüş bir liderdi. Dünyâyı da memnun etmek istedi. Fakat o dünyâya; ‘Çözüm ve barış istemiyor. Hep hâyır diyor.’ olarak lanse edildi. Hatta öyle ki adını ‘Bay Hâyır’a çıkardılar. O hep ikili federasyondan yanaydı.
Şu ânâ kadar Kıbrıs sorunu dünyâda Rauf Denktaş’la birlikte ne liderler, ne Birleşmiş millet sekreterleri eskitti ama bir türlü çözülemedi. Her müzâkerede; ‘Bu sefer çözüme çok yaklaştık.’ Dendiği halde yine çözülemedi ve hâlâ da dünya masasının önünde duruyor.
Denktaş dâvâsının tam adamıydı. Onun savaşçı kimliğinin yanı sıra halk adamı olma özelliği de vardı. Mizâhi yönü kuvvetliydi. Halk onu sever ve sayar, baba gibi görürdü. Zâten babacan ve nüktedan idi. Arabasıyla gezmesini sever, yolda gördüğü olumsuzluklara bizzat müdahale ederdi. Esnafla sohbet eder, bayramlaşır, toplum içinde dolaşırdı.
Bugün ‘Arap Bahârı’ olarak nitelenen devrim hareketlerinin olduğu ülkelerde böylesi savaşçı liderlere ihtiyaç var. Hakikaten liderlik herkeste bulunmayan bir özellik! Her İslam ülkesinin yılmaz, mücâdeleci, dâvâsına bağlı liderleri olmasını arzu ediyoruz.
Âşığı olduğu vatan topraklarında vefat eden, ana vatan Türkiye’den, şimdi Rum tarafı Larnaka’da bulunan ‘Hala Sultan’dan ve çok sevdiği trafik kazâsında kaybettiği oğlunun mezarından getirilen topraklarla toprağın bağrına giren Kıbrıs’ın efsânevi kahramânı eski K.K.T.C Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a Allah Teâlâ’dan rahmetler diliyoruz.
Rauf Denktaş, 1925’te Kıbrıs’ın şimdi Rum tarafında kalan ‘Baf’ şehrinde doğdu. Gençliğinden bugünlere kadar gelen hayâtında hep mücâdeleci, aksiyoner bir kimlik çizdi. Memleketinin bağımsızlık mücâdelesine hayâtını adadı. Kıbrıs’a âşıktı desek abartı olmaz. Kıbrıs denince akla ilk gelen isim Rauf Denktaş’tır.
K.K.T.C kurulmadan önceki yıllarda Rumlarla birlikte yaşayan Türkler Rumlardan çok vahşet gördüler. Devamlı ezilmek, horlanmak, işkencelere mâruz kalmak Türklerin Kıbrıs’ta hep yaşadığı şeylerdi. 19540’lara varıncaya kadar ayni Denktaş gibi mücâdele veren bir başka şahsiyet vardı. O da Doktor ‘Ahmet Küçük’ idi. 1950’lerden sonraki dönemlerde Rauf Denktaş bir genç olarak gizli gizli Kıbrıs’ın Rumlardan ayrılması hayâliyle çeşitli oluşumların içinde oldu.
Bu arada 1957 yılında ‘Türk Mukâvemet Teşkilâtı’(=TMT) adı altında bir teşkilat kurdu. O kararlı yapısıyla, onurlu duruşuyla ülkesi adına yılmaz bir savaşçıydı. TMT Türkiye’yle irtibatlı olarak ‘Özel Harp Dâiresi’ne bağlı çalışıyordu. Ama yeraltında gizli faaliyet yapıyordu. Türkiye’yle olan irtibatlerinde ‘Toros dağlarına olan sevgisinden kaynaklandığı zannedilen’ ‘Toros’ adıyla haberleşiyordu. Reaksiyonel bir hareket olan TMT, Türklerin Rumlardan ayrı yaşayacağı ikili bir yönetim kurmak için kıyasıya bir savaş verdi.
Rauf Bey, siyâsi hayâtında pek çok zorluk yaşadı ama hepsini azmiyle göğüsledi, cesâretle en güç hâdiselerin üstesinden geldi. Hiç yılmadan memleketinin huzûra kavuşacağı günlerin hayâliyle yaşadı. Kıbrıs’a sevdâlıydı. Türkiye’yle devamlı yakın temas hâlindeydi. Nihâyet uzun uğraşlar sonucu gerçekleştirilen 1974’te Türkiye’nin ‘Barış Harekâtı’ sırasında; ‘Bugünleri gördüm ya artık ölsem de gam yemem.’ Dedi. Yine Girne ilerisinde Karşıyaka açıklarına gelen Türk gemileri ile birlikte ‘Beş Parmak Dağları’ üzerinden paraşütlerle inen Mehmetçikleri görünce; ‘Yağmur gibi yağdılar. Hayâtımın en mutlu günü bugün.’ Demişti
1974’ten sonra Denktaş ‘Toros’ken artık ‘Şâhin’ oldu. Gönlü, yüreği, hayâtı hep bağımsızlıktan yanaydı. Uzun uğraşlar sonucu 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhûriyeti (K.K.T.C.) kuruldu. Kendisi de ilk kurucu Cumhurbaşkanı oldu. Rüyâları ve hayalleri gerçekleşmişti. Yıllarca bunun için yaşamıştı. K.K.T.C dünyâda tanınmadı ama herkesin önünde çözülmesi gereken varlığı hep vâr olan bir realite oldu.
Rumlarla eşit haklara sâhip bir devlet kurmak için çok emek sarf eden Rauf Denktaş bu sefer de dünya konsepti içinde Rum tarafıyla anlaşmak için düzenlenen müzâkerelere başladı. Her seferinde çözümsüz kalan müzâkereler yıllardır hep devam etmiştir. Ancak Rauf Beyin vizyonuyla Kıbrıs, yeni oluşumuyla epey ilerleme kaydetmiştir.
Uzun yıllar devam eden müzâkerelerde hep kararlı, yılmayan, haksızlığa boyun eğmeyen bir şahsiyet çizdi. Davâsında inatçıydı kendisine doğru gelen şeyleri sonuna kadar savunurdu zorlandığında, kimsenin aklına gelmeyen mizahsenlikleri araya katarak psikolojik üstünlüğün hep kendi lehinde bulunmasını sağlardı. İnandığı ilkelerde tavrı değişmezdi. En sıkıntılı durumlardan başarı ile çıkardı. Akıllı ve kurnazdı. Davâsına yürekten bağlıydı.
Kıbrıs sorununu çözmek için çok uğraştı. Kleridis, Papodopulos gibi birçok Rum liderlerini eskitti.’Annan Planı’na hep karşı çıktı. Rumlarla birleşilmesini istemiyordu. Türk tarafının referandumundan ‘evet’ çıktı. ‘Yapmayın, olmaz bu’ dedi durdu. Neyse ki Rumların referandumundan ‘hayır’ çıkınca rahatladı. 2000-2002 yıllarında önemli siyâsi değişikliklerinin yaşandığı dönemde onun dengeli davranışları sonucu adada kimsenin burnu kanamadı.
İnandığı dâvâyı çözüme ulaştırmış ve bunu görmüş bir liderdi. Dünyâyı da memnun etmek istedi. Fakat o dünyâya; ‘Çözüm ve barış istemiyor. Hep hâyır diyor.’ olarak lanse edildi. Hatta öyle ki adını ‘Bay Hâyır’a çıkardılar. O hep ikili federasyondan yanaydı.
Şu ânâ kadar Kıbrıs sorunu dünyâda Rauf Denktaş’la birlikte ne liderler, ne Birleşmiş millet sekreterleri eskitti ama bir türlü çözülemedi. Her müzâkerede; ‘Bu sefer çözüme çok yaklaştık.’ Dendiği halde yine çözülemedi ve hâlâ da dünya masasının önünde duruyor.
Denktaş dâvâsının tam adamıydı. Onun savaşçı kimliğinin yanı sıra halk adamı olma özelliği de vardı. Mizâhi yönü kuvvetliydi. Halk onu sever ve sayar, baba gibi görürdü. Zâten babacan ve nüktedan idi. Arabasıyla gezmesini sever, yolda gördüğü olumsuzluklara bizzat müdahale ederdi. Esnafla sohbet eder, bayramlaşır, toplum içinde dolaşırdı.
Bugün ‘Arap Bahârı’ olarak nitelenen devrim hareketlerinin olduğu ülkelerde böylesi savaşçı liderlere ihtiyaç var. Hakikaten liderlik herkeste bulunmayan bir özellik! Her İslam ülkesinin yılmaz, mücâdeleci, dâvâsına bağlı liderleri olmasını arzu ediyoruz.
Âşığı olduğu vatan topraklarında vefat eden, ana vatan Türkiye’den, şimdi Rum tarafı Larnaka’da bulunan ‘Hala Sultan’dan ve çok sevdiği trafik kazâsında kaybettiği oğlunun mezarından getirilen topraklarla toprağın bağrına giren Kıbrıs’ın efsânevi kahramânı eski K.K.T.C Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a Allah Teâlâ’dan rahmetler diliyoruz.