Hayâtımızın her ânı şerrinden Cenâb-ı Hakk’a sığındığımız şeytanla savaşımız -pek tabî ki nefsimizle de- ömrümüzün son demlerine kadar sürecek bitmeyen bir savaştır. Bu savaşta yenilenler hiçbir savaşı kazanamazlar zira daha şeytanını yenemeyen düşmanı nasıl yenecektir. Fizikî düşmandan ziyâde tabi en baş düşmanımız nefis ve şeytandır. Nefis ayrı bir konu biz bu yazımızda şeytanı baz almak istiyoruz.
İnsanın şeytanla savaşı cennette başladı. İlk insan Hz. Âdem ve zevcesi Hz. Havva ile uğraşan şeytan onlara verdiği iğvâlarla bir karşılık oluşturmayı başardı ve onların cennetten dünyâya gönderilmesine vesile oldu. Şeytan insanoğlunun Rabb’ine giden yolda O’na yaklaşmasını ve yakınlaşmasını istemez, dâima engel olur. O zamandan bu zamana kadar şeytanın insanla uğraşma potansiyeli hiç bitmemiş kıyâmet kopana kadar hep devam edecektir.
Şeytan bizi cennete sokmama mücâdelesi verirken biz ise cennete girme savaşını veriyoruz. Şeytana karşı başarılı olma zemini en güzel Ramazan ayında başarılabilir. Zira Ramazan ayında şeytanlar (büyük şeytanlar) zincire vurulur, oruç da şeytana ve şeytânî arzulara karşı koruyucu bir kalkandır. Cehennemin malzemesi günahlar, alıcıları ise günahkarlardır. Şeytan da bu işi pazarlayandır. Ramazanda Müslüman cemiyetlerinde esen mânevî hava şeytanı mağlup eder, müminler günahlara yaklaşmazlar. Müminler mübârek Ramazan ayında günah ortamlarından çok mâbedlere yaklaşırlar. Şeytanın kirli gürültülerinin yerine ilâhî nağmelere kulak verirler. Ruhta basit, süflî, âdî hisler zâyi olur kutsî ve ilâhî hazlar rûha hâkim olur. Böylece şeytanın ruhları kuşatmasına izin vermeyen Müslümanlar âdeta melekleşirler. Bu durum müminin şeytana karşı verdiği savaşta başarılı olduğunun ispâtıdır.
Ramazan ayı zaferlerin en fazla kazanıldığı, düşmanların en çok mağlup edildiği bir aydır. Bedir savaşı gâlibiyeti, Yermuk ve Kadisiye zaferleri Ramazan ayındadır. Mekke Ramazan ayında fethedilmiştir. Yine Kudüs Haçlılardan bu mübârek ayda temizlenmiştir. Pek tabî ki bu savaşları içlerinde şeytanla olan savaşında muzaffer olanlar kazanmıştır yoksa daha kendi içinde şeytanla savaşını kazanamamışlar bu zorlu işi başaramazlar. Fakat ne olursa olsun şeytan kendi adına sürdürdüğü savaştan asla vaz geçmez zira o âdeta Allah Teâlâ’ya meydan okumuştur. İşte delili âyet: "Beni azdırdığın için, and olsun ki, Senin doğru yolun üzerinde onlara karşı duracağım; sonra önlerinden, ardlarından, sağ ve sollarından onlara sokulacağım; çoğunu Sana şükreder bulamayacaksın" (A’raf, 16-17) dedi.
Unutulmasın ki, şeytanın içimize uzanma potansiyeli var. Ahretimizi kazanmamız adına insana karşı olan savaşında şeytanı önemsemek gerekiyor. Onun hile ve tuzaklarından sakınmamız gerekiyor. Allah Teâlâ’yı unutan şeytanın kendini kuşatmasına açık hâle gelir neticede onun dostu olur. O halde şeytan dostlarından uzak, Allah (c.c) dostlarına yakın olmak gerekiyor. Yine şeytânî ortamlarda bulunmamak gerekiyor. Bunun için müminlerin idrakle ve titizlikle bir çevre duyarlılığı geliştirmeleri şarttır.
Şeytanla olan savaşımızda başarı istiyorsak büyük bir teyakkuzla hareket etmeliyiz. Kendimizi, iç âlemimizi, âile efrâdımızı, çoluk çocuğumuzu, evlerimizi şeytanın tasallutundan korumamız lâzımdır. Ramazanın rahmâni ikliminde pek çok şey kolay ama bu işin bir de Ramazan sonrası var. O sebeple son derece uyanık olmak mecbûryetindeyiz. Şeytanın insanlara musallat olurken en dikkat çekici telkini hayâsızlık ve edep dışı davranışlardır. Geçenler de Erkam radyoda Yusuf Kaplan; ‘Bugün insanlarda en eksik olan taraf hayasızlıktır. Eğer insanlara haya ve edep duygusu verilse inanın çok şey değişir.’ Demişti. Gerçekten gâyet yerinde bir tespit, ben de aynısını düşünüyorum. Günümüzde dayatılan şeytânî uygulamalarla bilhassa hanımlarda haya duygusu nâmına hiçbir şey kalmadı ne yazık ki!!!
Şunu unutmayalım ki şeytan boş durmuyor. Farkında olmadan onunla kol kola yaşanıyor. Bu neden oluyor peki? Gafletten ve gaflete düşmüş insanlarla berâber olmaktan kaynaklanıyor. Bulunduğumuz zeminlerin, birlikte olduğumuz kişilerin bize menfi veya pozitif yansımaları oluyor. Her şeyin birbirine karıştığı şeytanın neredeyse sırtımızda gezdiği şu zamanda eğer dikkatli olmazsak kaymamak an meselesi. Yâni deriz ya; ‘Bu iş hayat-memat meselesi.’ Bugün de aynen böyle.
Son olarak bizlere uyarı mâhiyetinde olacak iki âyetle yazımızı bitirelim: “Rahman olan Allâh'ı anmayı görmezlikten gelene, yanından ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş veririz.” (Zuhruf, 36) “Şeytan onların başlarına dikilip Allâh'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. İyi bilin; şeytanın taraftarları elbette hüsrandadırlar.” (Mücâdele, 19)
Hayırlı cumâlarınız olsun.