RAMAZAN’DA KURAN OKUMAK
Bizim illetimizin en güzel hasletlerinden birisi Mübarek Ramazan ayında Kuranı Kerim ile olan bağını yenilemek, tazelemek ve derinleştirmek olarak sayabileceğimiz Kuranı Kerim tilavetlerine ağırlık vermesidir.
Kimi insanlar Kuranı Kerim ile olan bağlarını tekrar sıkılaştırmak amacı ile özellikle camilerde okunan Mukabeleleri takip ederler.
Kimileri Ramazan Ayında işlerindeki yoğunluğu azaltarak kazındıkları zamanı Kuranı Kerim ile geçirmek için ilmine irfanına güvendikleri bir şahsın mealini de Kuran okumalarına ilave ederler.
Daha derinlikli okumak için zamanı olanlar ise Kuran ayetleri üzerinde daha fazla derinliğine bir anlayışa sahip olabilmek amacıyla tefsirleri okumayı tercih ederler.
Elbette hepsi makul ve makbul olandır.
Ancak sözün burasında pek çok kişi tarafından sorulması gereken bir soru vardır.
Malum şu an piyasada Diyanetin meali dışında yaklaşık çeşitli kişiler tarafından yazılmış 200 ü aşkın meal bulunmaktadır.
Kim tarafından yazılan meal ve tefsirleri okumak gerekir?
Çünkü daha düne kadar insanları sadece Kuranı Kerimi Arapça olarak okumayın anlamak için mutlaka meal okuyun diyerek başta kendi yazdıkları olmak üzere Kuran meallerine yönlendirenler şimdilerde meal değil tefsir okuyun demeye başladılar.
Bunun nedeni özellikle meal yazanların yaptıkları abuk sabuk tercümeleri okuyan kişilerin özellikle de gençler arasında deizm sapıklığının yaygınlaşmış olmasıdır.
Gerçi kimileri mealden para kazanan bu kişilerin şimdilerde aynı yoldan yani yazdıkları tefsirlerden de para kazanmak istediklerini söyleseler de bu gelişme inşaallah hayra vesile olur.
İyi de yine bazı kişiler meal okuyanlar arasında okuduklarının esiri ile yanlış yollara sapanlar olduğu gibi piyasadaki bazı meal-tefsir olarak yazılanları okuyanlar arasında da böyle sapkın fikirlere düşen olmuyor mu diyebilirler.
Elbette olmuştur ve bundan sonra da olabilir.
Ancak bunu anlamanın en temel yolu birilerinin size Ramazan da Kuran okuyor musun veya okumak ister misin dediğinde teklif ettiği veya tavsiye edeceği meal ya da tefsir hakkında birkaç soru sormanızdır.
Eğer birileri size elinde bir meal veya tefsirle geldiğinde soracağınız ilk soru bu kitabı yazanın Ehli Sünnet düşüncesine sahip olup olmadığıdır.
İkinci ve belki de daha kapsamlı olan soru ise piyasadaki meal veya tefsirlerden farkı nedir veya bu meal-tefsiri yazmaya neden ihtiyaç duyulduğudur.
Veya daha da ileri gitmek isterseniz meal veya tefsirin rivayet, dirayet, işari, tasavvufî, felsefî, fıkhî fennî, edebî, içtimaî, lügavî, tarihi, kelâmî ya da ilhadi usulde yazılı olup olmadığını sormanızdır.
Elbette malını satmaya çalışan kimse malının ayıp ve kus urlarını ilk etapta söylemeyebilir.
Ancak eminiz ki konuşma arasında mutlaka ne idüğü konusunda oldukça kapsamlı olmasa da temel bilgiler elde edilebilecektir.
Bu sorgulama sonunda İslam âleminde görülen çatlak seslerin düşündüğünüzden da daha fazla olduğuna da şahit olabileceksiniz.
Meal-tefsir yazanın maksadı sırf para kazanmak ise belki zararının da özellikle ilhadi adı verilen ve İslam’ı yıkma amacına dönük olarak yazılanlardan da az daha az olacağı düşüncesinin temelden yanlış olacağını bir kez daha vurgulayalım.
Bu gün piyasada para kazanmak için yazıldığı çokça belli olan ve birkaç kişinin yazdığı meallerden birer parça alarak bunları bazen konu ve anlam bütünlüğünü de bozacak şekilde arka arkaya sırlayarak yazılan meallerin bu günkü genç nesiller arasında yayılan deizmin temel unsuru olduğu unutulmamalıdır.
Sözü bir fıkra ile bitirelim:
Adamın biri bir mağazanın vitrininde ‘Bronz Fare Heykeli’ görmüş.
Beğenip fiyatını sormuş. “20 lira” demiş tezgâhtar", “Hikâyesini de öğrenmek isterseniz ayrıca 100 lira daha vereceksiniz.”
Adam “Hikâyesini boş ver” demiş, 20 lira verip heykeli almış ve ayrılmış dükkândan...
Elindeki bronz fare heykeliyle yürürken birden arkasında onu takip eden, her geçen saniye sayıları artan gerçek fareleri fark etmiş.
Hızlı adımlarla sokaktan caddeye çıkınca farelerin sayıları binlere ulaşmış bile.
Korkuyla adımlarını daha da hızlandırınca, fareler de çığlıklar atarak hızlanmışlar.
Adam koşmaya başlayınca, milyonlarca fare de koşarak çığlıklarla onu takip etmiş.
Adam korkusundan bronz heykeli olanca gücüyle denize fırlatmış.
Milyonlarca fare heykelin arkasından denize atlamış.
Adam büyük bir heyecanla heykeli satın aldığı dükkâna geri dönmüş.
“Evet.” demiş tezgâhtar. “Hikâyesini de öğrenmeye geldiniz değil mi?”
Adam “Hayır! Hayır!” diye cevap vermiş.
"Sizde ülkelerde ki siyaset adamlarının da heykeli var mı?
Siz bu hikâyedeki “siyaset adamları” sözünü bu mübarek günlerde “meal-tefsir yazanlar” olarak değiştirebilirsiniz.