Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Muhterem kardeşlerim, 12 Temmuzda bu köşede beraberdik. Sizi haberdar ederek umreye gittim. Bayramın ikinci günü geldim. O günden beri II. Kitabımın hazırlıklarını yaptım. İnşallah birkaç ay içerisinde “ Salâhu’l- Kulûb” Kalplerin Huzuru adındaki kitabımız yayınlanacak. Bu kitap, 50 sayfalık Arapça eserdir. Türkçeye tercüme ettim. Şimdi dip notları yazıyorum; bitmek üzere. Yirmi gün sonra inşallah ön söz yazacağım. Müellifinden izin almak için bir mektup hazırladım, Okullar açılınca göndereceğim.
Birinci kitabım, ANLAMLARINI YONTTUĞUMUZ KAVRAMLAR okuyucu tarafından beğenilmesi, takdir edilmesi, teşekkür edilmesi ve devamının istenmesi, bizi II. Kitabı yayınlamaya teşvik oldu. Malumunuz, “marifet iltifata tabidir.” Okuyucunun ifadesiyle I. Kitabımın başlı başına bir okul olması beni çok sevindirdi. İnşallah söz konusu kavramları okumak suretiyle İslâm’ın özünü ve dünyaya bakışını kavramış oluruz.
Bu arada sizlerle bu köşemde buluşmak, günlük olayları değerlendirmek ve bildiklerimi paylaşmak için günleri iple çektim. Bugün (01.09.2013) Açık Lise imtihanı vardı. Yazımı yazabilmek için görev almadım. Oturdum yazımı yazdım. İnşallah hayırlara vesile olur.
Ortadoğu’da oluk oluk kanın aktığı bir günde Ramazan Umresi’nden bahsetmek ne kadar doğru olur bilmem ama bir ay boyunca Ramazan Umresi hakkında size bilgi vermeden geçemedim. Gelecek hafta inşallah Ortadoğu’da gelişen olayları birlikte değerlendiririz.
Ramazan ayının ikinci günü saat 15.00’ de Konya Havaalanı’ndan hareket ettik, 3.20 saat sonra Cidde Havaalanı’na indik. Mekke ye gece saat 21.00 de geldik. AlNada ALKhalil adındaki otele yerleştik. Bir saat dinlendik, saat 12.00 de topluca Kâbe’ye geldik, tavaf ve sağyimizi yaptık. Sahura kalktık. Sabah namazını Kâbe’de kıldık daha sonra istirahata çekildik. Otelimiz yakın olduğu için beş vakit namazı imkân dâhilinde Kâbe’de kıldık.
Kâbe’de ikindi namazından sonra merdivenlerde otururken Sudanlı bir kardeşimizle tanıştık. Hal hatırdan sonra söyle dedi: “Biz halen Osmanlı’yız, tarihte olduğu gibi tekrar İslâm âlemi birleşmezse huzur olmaz” Bir misal verdi: “Etiyopya reisi kâfir, azınlık hükmediyor, Hıristiyanlar çok zengin, Müslüman çok fakir.” Bu, Tanzimat’ın ürünü, Tanzimat kafası ne diyordu: “Bu gök kubbenin altında, Müslim, gayrimüslim, bütün insanlar eşit olacak.”
Birkaç gün sonra Nijeryalı bir kardeşimizle aynı yerde karşılaştık, hal hatırdan sonra şöyle dedi: Nijerya’nın % de 60 Müslüman % 40 gayrimüslim, reisimiz kâfir. Müslümanlar çoğunlukta olduğu halde neden Müslüman birini seçmediniz dediğim zaman, yanındaki arkadaşıyla istişare ettikten sonra bana ilginç bir cevap verdi: “İçimizde münafık çoktur.”
Ravza’da iftar vaktinde bir delikanlı koluma girdi, giderken öğrendiğim, Suudlu olduğunu, bu genç, beni sofrasına götürdü. Oturdum, yanımda oturanın Mısırlı Ezher Üniversitesi’nde öğretim üyesi olduğunu öğrendim. Hal hatırdan sonra şöyle dedi: İnşallah Türkiye, Mısır, yanındaki Suudlu öğretim üyesine dönerek, Suudi Arabistan tekrar birleşecek ve böylece tarihteki yerimizi tekrar alcağız. Türkiye’de darbeci generaller hapse atıldı. Ben de inşallah Mısır’da da darbeci Sisi ve hizbi yakında siccîne (hapishaneye atılır, dedim. O da inşallah diye kollarını açarak gözlerini gökyüzüne dikti. Ezher Şeyhi de darbeyi destekledi, dedim. Şöyle cevap verdi: O devrik Hüsnü Mübarek’in adamı, onun zamanında getirilmiştir.
20 gün sonra Medine’ye geldik. Teravih namazından sonra imam şöyle dedi: Bugünden itibaren on gün saat birden itibaren 10 rekât cemaatle teheccüd namazı kılacağız, çünkü Peygamberimiz, “Kadir gecesini son on günün tek gecelerinde arayın” buyurmaktadır. Yanılmıyorsam, Ramazan ayının 23. gününde imam Kadir Süresi’ni okudu. Bizde olduğu gibi onlar kadir gecesini kutlamamaktadırlar.
İmamlar, Kâbe’de olsun, Ravza’da olsun salât-ı vitirde ekseriyetle el-Al Kâfirûn ve İhlâs sürelerini okudular. İnşallah yeri ve zamanı gelince bu süreleri açıklayacağız.
Kâbe, Ravza tertemiz, yeterince temizlik elemanları istihdam edilmiş. Medine’nin sokakları da tertemiz, pırıl pırıl, Medine’yi Konya’ya benzettim, havası çok güzel. Mekke’nin de havası çok güzel Medine’ye göre biraz sıcak. Mekke’nin sokakları pek temiz değil, galiba Belediye’den kaynaklanmaktadır, kaldırımlar geniş değil, asfalt eski, oteller ve evler temizleniyor, pis sular asfalta bırakılıyor, sokak ve caddeler kirleniyor, sıcaktan atılan çöpler yapışıp kalıyor, temizlik elemanları bu pislikleri temizleyemiyor.
Sözümü fazla uzatmak istemiyorum. Mekke’de Rahmanın misafiri, Ravza’da Allah Rasulü’nün misafir olduk. Çeşitli kavimlere mensup insanlarla tanıştık, birlikte iftarımızı açtık, yemeğimizi paylaştık, iftar yemeği vermek için bilhassa yerli hak birbiriyle yarışıyor, zemzem, çay, kahve hurma ve yemek bolca servis ediliyor. Bilhassa Ravza’da yerli halk kolundan tutuyor, sofrasına götürüyor. Bu şekilde üç kere karşılaştım. Götürülürken çok güzel duygulara kapılıyorsun, bu gençler seni tanımıyor, din kardeşliği gereği seni sofrasına davet ediyor, “Yarım hurmada olsa cehennem azabından korunun” düsturuna göre hareket ediyor. Bu, İslâm kardeşliğinden bir numunedir. Tarihe dönüp de bir bakalım, Asr-ı Saadet’e gidelim, İslâm kardeşliğinin tesisini ve icrasını bir gözden geçirelim. Böyle bir kardeşliğin örneği hiçbir dinde ve ideolojide görülmemiştir ve görülmesi mümkün değildir.
Ravza’da yeşil halılar üzerinde üç kere namaz kıldım. Orada namaz kılmak ayrı bir duygu ve ayrı bir lezzettir. Dünyevi bütün şeylerden arınıyorsun, aklına dünyadan hiçbir şey gelmiyor. Hz. Peygamber (s.av.) Efendimizi birkaç kere selamladım, Peygamberimize selam söyle, diyen bütün kardeşlerimizin selamını ilettim. Dünya Müslümanlarına dua ettim, Mısır ve Suriye için de dua ettim.
Ravza’nın girişinde Peygamberimiz şöyle buyurur: “Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir.” Şu ilaveyi orada bir Suudlu kardeşimiz yazdırdı: “Minberim cennet kanallarından bir kanalın üzerindedir.”
Allah (c.c.) Ramazan umresini siz kardeşlerime de nasip ve müyesser eylesin. Hoşça kalın.