Televizyonun Türkiye’ye geldiği siyah-beyazlı yıllardan bu yana, devlet te müslümanlar üzerine siyaset mühendisliği yapıp politika belirlemek ve dini konular üzerinden para kazanmak isteyenler Ramazan Aylarını manevi kazanç ayından maddi kazanç ayına çevirme yolunu icad etmişlerdir.
TRT’nin tek kanallı yıllarında toplumsal mühendislik adına müslümanlara yeni bir hayat tarzı dayatmaya çalışan ekibin hazırladığı inanç dünyası programından buyana bu hep böyle gelmiştir.
2000’li yıllara kadar böylece süren bu durumdan çok kanallı ve renkli TV’lere geçmekle kurtulacağını ümit eden vatandaşlar, bu defa programı, sunucusu, hocası, sanatçısı ve konuğu sadece ve sadece para için ekrana çıkan ramazan bezirgânları ile tanıştı.
Cami hocasından üniversite profesörüne, gazino çalgıcısından konservatuvar mensubuna, tarikat şeyhinden tarikat düşmanına kadar çok farklı yelpazelerde yer alan bu ramazan esnafı millete temel itikadî bilgiler ve hayata dönük akaid bilgileri verecekleri yerde maddi rant elde etmek için, 1400 yıllık islam tarihinde bir köşeye atılmış bilgileri ortaya dökme yolunu seçtiler.
Milletin dini duygularını tahrik etmek ve dolayısıyla yazdıkları kitaplara olan ilgiyi artırmak adına bu tür şâz denilen fikirleri sanki ilk defa kendileri söylüyormuş gibi bir havaya bürünmekten de geri kalmadılar.
1989 yılında RP ile başlayan ve İslami hassasiyeti öne çıkan şehirlerdeki belediyeler ile sivil toplum mensuplarının kurdukları iftar çadırlarının toplumda oluşturduğu sinerjiyi keşfeden müzik yapıcılarını takip eden Prof. lar bu defa kendi icad ettikleri tek kişilik çadır tiyatrosuyla vatandaşın karşısına çıkmakta sakınca görmediler.
Belediyelerde bu arada iftar çadırlarındaki bu manevi(!) havayı oya tahvil etme yarışında yerlerini almakta gecikmediler.
Konya’mıza gelince belediyelerinin genelde aynı siyasi partiden seçilmiş olmalarına rağmen işin içine bir dönem daha seçilmek ya da bulunduğu ilçe belediyesinin imkânlarını büyükşehir için basamak olarak kullanmak hesabı da işin içine dâhil olunca aynı anda birden çok mekânda birden fazla program yapmak gibi garip bir durum ortaya çıkmış oldu.
Konseptleri aynı ramazan programlarına birbirlerine inat olsun diye her yıl artan miktarlarda meblağlar ödemek gibi bir yanlışlığın içine düşen belediye başkanları etraflarında yer alanların gaz vermeleri ile de bu arada çuvalla para götüren kanalların islâmî(!)hikâye ve masal anlatıcılarının programlarında boy göstererek iftar ve sahur zamanlarında siyaset yapmayı da keşfetmiş oldular.
Belediyelerin birbirleri ile rekabet edercesine yüz milyarlarca lira para harcadıkları, ama asla toplamda harcanan miktarın asla açıklanmadığı programlara bir bakın.
Hele ki milletvekilleri ile parti yöneticilerinin de arz-ı endam etmeyi alışkanlık haline getirdikleri iftar programları ile televizyon ve sahne programlarına.
Milletimiz adına, Konya adına bir fayda görebilecek misiniz veya geçen yıllardaki programlarda harcanan paralardan Konya’ya ne fayda sağlanmış oldu?
İftarlarda, ramazan eğlencelerinde, sahur sohbetlerinde Ramazan ayının temel ögesi olması gereken Kur’an-ı Kerim nerede diye soran yok. Aslında böyle bir program tertip etmeyi düşünen de yok zaten.
Tek bir Kur’an olmasına karşın programların içeriğine ve katılımcılarına bakarsanız sanki ortada birden fazla dinin kuralları varmış ve uygulanıyormuş gibi bir hava estirilmesine de itiraz eden yok.
Böyle olunca da ithal paralı imamlarla müzikli Teravih programı düzenleyenler, aynı saatlerde çevre camilerdeki cemaati rahatsız edecek derecede yüksek sesli müzik programları yapmakta sakınca görmemekte devam ediyorlar.
Gelecek yılarda millete hizmet için ayrılması gereken paraların yanlış bir siyasi çıkar düşüncesiyle sadece siyasi rant elde etme adına aynı yanlışlar tekrar edilmesin diye söylenecek söz şudur:
Ramazandan gerektiği gibi istifade edebilmek için bir nevi Ramazan Ayı planlaması yaparak nefis muhasebesi yapmak ve Kur’an ahkâmı doğrultusunda yönetim anlayışlarındaki yanlışlığı gidermek zorunda olan belediye başkanları ve onları bu yalan yanlış programlara mecbur edenler, milyarlık iftar-sahur programları ve yemekleriyle politika yapmanın yanlış olduğunu er geç anlayacaklardır.