Ramazan ayı geldiğinde insanlarımızın telaşının genelde Oruç ibadeti ile ilgili hazırlıklar üzerine yoğunlaştığını görürüz.
Elbette Oruç ibadeti için bir takım hazırlıklar yapılacaktır.
Aile efradı ve eş, dost ve akrabalar için kurulacak iftar ve sahur sofraları için eskilerin tabiriyle erzaklar tedarik edilecek ve iftariyelikler ile çocuklar sevindirilecektir.
Ramazan ayını en önemli ibadet ayı olarak gören Müslümanlar 5 vakit namazlarına ilave olarak Teravih namazları başta olmak üzere diğer Sünnet olan ibadetlerini de ihlasla ve samimiyetle eda edeceklerdir.
Ama Ramazan ayında Müslümanların asıl hazırlık yapmaları gereken vazifeleri Kuran ile olan ilgi ve alakalarının artırılması konusunda olmalıdır.
Çünkü Kur’an’ı Kerim Ramazan ayında nazil olmaya başlamıştır.
Daha açıkçası Ramazan ayının kutsiyeti, Kur’an-ı Kerim’in bu ayda Hz. Peygamberimize (SAV) inzal edilmesiyle olmuştur.
Ramazan ayında Müslümanlar Oruçlarını tutacaklar, Namazlarını artıracaklar ve hali vakti yerinde olanlar ise daha fazla rahmet ve berekete vesile olması ümidiyle Zekâtlarını da Ramazan ayında vermeye çalışacaklardır.
Ama Ramazan ayımızı şereflendiren Kuranı Kerimi okuma konusunda diğer ibadetlere verilen önemin verilmediği gibi bir duruma asla meydan vermemelidirler.
Çünkü Kur’an’ı Kerimi okumak başlı başına bir ibadettir.
Ramazan ayının kutlu günlerinde bu ayın Kuran ayı olması nedeniyle hiç aksatmadan her gün okunacak olan Kur’an tilavetinin katbekat daha fazla sevap ve faziletli olduğu Sahih Hadislerde bildirilmiştir.
İmkânı olan herkesin Kur’an’ı kerimin tilavet edildiği mukabele meclislerinde yer alması hem kendilerinin Kuran ile olan alakalarının yükselmesi hem de vaki olacak okuma hatalarının izalesi yönünden ayrıca faydalı olacaktır.
Mevsim itibarıyla kısa olmayan gecelerin bir bölümünde ve özellik Sahur vakti öncesi zaman diliminde günde en az bir cüz okuyarak kuran ile hemhal olma bilincinde olmak mümkündür.
Ramazan günlerinde ve gecelerinde Kur’an-ı Kerim ile birliktelik yaşayanlar için Ramazan sonunda kurtuluş vardır.
Kurtuluşla birlikte yepyeni bir kişiliğe ulaşmak ise Kur’an iklimini yüreği ile yaşayanlar için çok daha kolay olacaktır.
Müslümanlar Kuran ile olan birlikteliklerini devam ettirdikleri süre Cenabı Allah’a (CC) ibadet etmenin kula kulluğu sona erdirerek insanların yalnızca Allah’a kul olmasını sağladığını ve Allah(cc) ile aralarına giren her tür tağut ve müstekbir otorite ya da sistemlere karşı kıyam etmeyi kendi nefislerinde yaşayarak göreceklerdir.
Son yüzyılda dinin Müslümanların hayatından çıkarılmasına yönelik düzenleme ve baskılar nedeniyle maalesef bu gün ibadet denilince Müslümanların aklına sadece beş vakit namaz gelmekte ve “kıl beşi, kurtar başı” kolaylığına sığınarak Namaz ibadetine de gereken önem verilmemektedir.
Hâlbuki Namaz ibadeti Kuranı Kerimde ifade edildiği ve Hz. Peygamberimizin (SAV) sünnetinde hayat bulduğu şekliyle ikame edilecek olsa Müslümanları Kuran ayetinin ifadesiyle fahşa’dan uzaklaştıracak bir ibadettir.
Müslümanların pek çok kavramının erozyona uğratıldığı gibi “fahşa” kavramı da anlam kaymasına uğratılmış ve “İslâm şeriatının yasakladığı çirkin iş, yüz kızartıcı söz veya davranış” olan fahşa sadece bir tür günah olarak tarif edilir olmuştur.
Bu anlamda fahşa mefhumunu Cenabı Allah’ın (CC) razı olmadığı tüm yasak ve haram işleri için tanımladığımızda, bu gün toplumumuzda gittikçe artmakta olan faiz başta olmak üzere diğer haramların da fahşa mefhumunun içinde olduğu görülecektir.
FARKINDA MIYIZ?
Ramazan ayında yerine getirme konusunda titizlendiğimiz Namaz başta olmak üzere Oruç ve Zekât ibadeti mükellefiyetlerin yerine getirilmesinden öte tağuti zulüm düzenlerine başkaldırmayı ifade eder.
Ramazan ayında inzal olan Kur’an’la emredilen Namaz, Oruç ve Zekât ibadetleri Medine İslâm toplumunun inşasını nasıl gerçekleştirdi ise, bizim de Sahih Sünnet uygulamalarını hayata geçirerek modern cahiliye toplumundan, Nebevi İslam toplumuna öylece geçiş yapmamız gerekmektedir.