Mübarek Ramazan gün ve orucu içinde olmayı maalesef aç kalma, yardımlaşma gibi işlemlerin ön planda olduğu üzerinde oluruz.
Hâlbuki o kadar çok detayı vardır ki sayfalar yetişmez yapmamız gerekenleri belirtmek için.
Bendeniz ufak tefek bilgisi ile bunları anlatmam hem din âlimlerine saygısızlık hem de allamelik olur.
Pek çok yazılmış kitaplar vardır bunlar üzerinde etüt yanında, Ramazan boyunca muhterem Vaiz hocalarımız, dilleri döndüğü kadar anlatmaya çalışır ders verirler.
***
Bunlar olmasına rağmen dün dediğimiz ama hemen değil, nostalji olan yıllarda insanlarımız tam bilgiye bile sahip olmasalar bile…
Yinede önemli koşulları bilirler bunlara riayet ederlerdi.
Bunlar karşıt kişileri ile asla münakaşa, kavga ve hakaret işlemine girmemeye özen gösterirlerdi..
Bu günün halini sizler daha iyi bilirsiniz. Birbirimizin yanlış hareketine bile hemen ya küfür ya bağırma ile hakaret edebilmekteyiz. Allah yaptırmasın.
Bizzat tanık olduğum bir olayı anlatmak isterim. Nasılmış insanlardaki nostalji olan o yıllar öncesi Ramazanın ulviliğine uyuşları!
***
Yedi yaşlarımdayım yani 1937 yılı. O zamanlar babalarımız yaz günlerini boş geçirmememiz için esnaflar yanında çıraklık yaptırırlardı.
Halen Bedesten dediğimiz çarşı içi Karpuzoğlu ve Sakallıoğluları’nın mağazaları önü..
Asla unutmayıp belleğime yerleşen bir olay vardı.
***
Bendeniz kaldırımda dururken iki kişi konuşuyorlardı ama.
Konuşmaları gittikçe sertleşmişti.
Bu sertleşme el kol hareketlerini de getirirken..
Bir diğeri elini havaya kaldırıp karşısındakine vurmaya çalıştı…
Karşısında ki daha atik davranıp onun kolunu tuttu ve ne dedi tahmin edebilir misiniz?
Öyle küfür, hakaret veya vurmak değiiilll…
“Ben oruçluyum sen değil misin?” diye bağırıverdi.
Hayret! Karşısındaki direnip vurmak ve bağırmak yerine tahmin dışı bir işlem yapıverdi!
Birden elini indirip iki eli ile karşısındaki şahsı kucaklayıp “Affet kardeşim unutmuşum celallenince” deyice diğeri de kucaklayıp öpüşüverdiler.
Birde, orada olup görenler. Hemen yanlarına gelip “nedir meseleniz” deyip öğrendikten sonrada da. Tartışılan meseleyi hallediverdiler…
İşte o zaman insanlarının Ramazanın ulviliğini hatırlayıp “Sakin olabilmesi” yanında etraftaki insanların, seyredeceği yerde sulh yapıvermeleri!
İnşallah bu günlerde olan bilakis “seyretme” olanlarından olmayı bırakmış oluruz!
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle afiyet içinde iftarlar efendim.
Hâlbuki o kadar çok detayı vardır ki sayfalar yetişmez yapmamız gerekenleri belirtmek için.
Bendeniz ufak tefek bilgisi ile bunları anlatmam hem din âlimlerine saygısızlık hem de allamelik olur.
Pek çok yazılmış kitaplar vardır bunlar üzerinde etüt yanında, Ramazan boyunca muhterem Vaiz hocalarımız, dilleri döndüğü kadar anlatmaya çalışır ders verirler.
***
Bunlar olmasına rağmen dün dediğimiz ama hemen değil, nostalji olan yıllarda insanlarımız tam bilgiye bile sahip olmasalar bile…
Yinede önemli koşulları bilirler bunlara riayet ederlerdi.
Bunlar karşıt kişileri ile asla münakaşa, kavga ve hakaret işlemine girmemeye özen gösterirlerdi..
Bu günün halini sizler daha iyi bilirsiniz. Birbirimizin yanlış hareketine bile hemen ya küfür ya bağırma ile hakaret edebilmekteyiz. Allah yaptırmasın.
Bizzat tanık olduğum bir olayı anlatmak isterim. Nasılmış insanlardaki nostalji olan o yıllar öncesi Ramazanın ulviliğine uyuşları!
***
Yedi yaşlarımdayım yani 1937 yılı. O zamanlar babalarımız yaz günlerini boş geçirmememiz için esnaflar yanında çıraklık yaptırırlardı.
Halen Bedesten dediğimiz çarşı içi Karpuzoğlu ve Sakallıoğluları’nın mağazaları önü..
Asla unutmayıp belleğime yerleşen bir olay vardı.
***
Bendeniz kaldırımda dururken iki kişi konuşuyorlardı ama.
Konuşmaları gittikçe sertleşmişti.
Bu sertleşme el kol hareketlerini de getirirken..
Bir diğeri elini havaya kaldırıp karşısındakine vurmaya çalıştı…
Karşısında ki daha atik davranıp onun kolunu tuttu ve ne dedi tahmin edebilir misiniz?
Öyle küfür, hakaret veya vurmak değiiilll…
“Ben oruçluyum sen değil misin?” diye bağırıverdi.
Hayret! Karşısındaki direnip vurmak ve bağırmak yerine tahmin dışı bir işlem yapıverdi!
Birden elini indirip iki eli ile karşısındaki şahsı kucaklayıp “Affet kardeşim unutmuşum celallenince” deyice diğeri de kucaklayıp öpüşüverdiler.
Birde, orada olup görenler. Hemen yanlarına gelip “nedir meseleniz” deyip öğrendikten sonrada da. Tartışılan meseleyi hallediverdiler…
İşte o zaman insanlarının Ramazanın ulviliğini hatırlayıp “Sakin olabilmesi” yanında etraftaki insanların, seyredeceği yerde sulh yapıvermeleri!
İnşallah bu günlerde olan bilakis “seyretme” olanlarından olmayı bırakmış oluruz!
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle afiyet içinde iftarlar efendim.