Ramazan geleneklerimiz; iftar topu, arife çiçekleri ve bayram ziyaretleri

Emel Kocaoğlu

Ramazan ayında; akşam ezanıyla birlikte atılan, bu muhteşem ayı müjdeleyen, o güzelim iftar toplarının sesi eskisi kadar duyulmaz oldu. Maalesef yeni nesil bu geleneğe belki de binde bir şahit oluyor. Yankılanan ezanı dinlemek yerine, çoğu aile televizyonlarından dinliyor ya da iftar saatini akıllı telefonlarından takip ediyor. Top atılmadan oruçlarını açmayan eskiler de mecburen bu çağın getirdiklerine -hatta götürdüklerine- ayak uydurmuş görünüyor.

 

Ramazan Topu geleneğimizin tarihçesine bir göz atacak olursak; resmi Osmanlı arşivlerine göre ilk olarak 1821 yılında II. Mahmut zamanında, Anadolu Hisarı'ndaki topun ateşlenmesiyle başlanmış. Zamanla; Dolmabahçe Sarayı önü, Beyoğlu, Selimiye Kışlası gibi diğer yerlerde de top atışları yapılmış.

 

Top atılması adetinin Osmanlı Türk coğrafyasında yayılması 20-25 yıl gibi kısa bir süre içinde gerçekleşip bir gelenek halini alarak, Ankara’dan Maraş’a İşkodra’dan Akka’ya kadar her yerde atılmaya başlanmış. Halen birçok Müslüman ülkede iftar topu geleneği yaşatılmaya devam ediliyor.

 

Geçmişten günümüze gelene kadar; Cebel topları, Sahra topları, Balyemez topu, Dağ topu, Karabina topu ve Kamış topu gibi farklı toplar kullanılmış. Günümüzde ise; iftar vaktinin duyurulması için ses bombaları kullanılıyor.

 

Bu sene; geçtiğimiz Ramazan’a kıyasla, top atışı geleneğimizi biraz daha net bir şekilde duyumsadık sanki. İftar topu sesi, insana manevi bir haz veriyor. Sanki, çocukluğumuzda kalmış bir anı, bize selam vermiş gibi…

 

İçinde sayılamayacak kadar çok güzellik barındıran onbir ayın sultanı Ramazan’ın sonlarına yaklaşıyoruz artık, bayram geliyor. Bayramların bilhassa çocuklar için ayrı bir yeri vardır. Bayramlıklarıyla sokakta gezen çocuklara “Arife Çiçeği” denilirmiş eskiden. Osmanlı’dan gelen “Arife Çiçeği” kavramı; bayramdan birkaç gün önce yapılan alışverişin ardından, çocukların sabırsızlanarak giysilerini bayramdan bir gün önce -Arife günü- giyerek dolaşması olarak tanımlanırmış.

 

Eskisi kadar bayramların tadı kalmasa da, bayramda çocuklara harçlık vermek, yeni kıyafetler ve oyuncaklar almak gibi geleneklerimiz halâ sürmekte. Aile büyüklerini ya da akrabaları ziyaret etmenin manevi duygusunu tadamayan çocuklar, eski bayramların heyecanından uzakta, zorunluluk olarak gördükleri için bu ziyaretlere katılmak istemiyorlar. Kendi dünyalarında sanal bir hayatın peşine takılmış sürüklenip gidiyorlar.

 

Bir dedenin, bir büyükannenin elini öpmenin, onlardan hayata dair tecrübe ve fikir edinmenin çocukların psikolojisi için ne denli önemli etkileri olduğunu, bozulan kültürel değerlerimizden anlayabiliriz. Çocuklar; bu ziyaretlerle, gelenekleri, büyüklere saygıyı, ziyaretin önemini ve bayram kavramını daha iyi öğrenir. Ayrıca çocuklar, kendilerinin de bir gün yaşlanacaklarını özümseyerek yaşlılara empati duyar.

 

Hasta ve yaşlı ziyaretleri; toplumsal birlikteliğe, kenetlenmeye de önemli bir katkıdır. Lütfen bu bayram; büyüklerimizi, hastalarımızı, akrabalarımızı ve mahallemizdeki yaşlılarımızı ziyaret etmek için vakit ayıralım.

 

Huzurevlerinde kimsesiz olan veya evlatları bakmadığı için kimsesiz kalan yaşlılarımızı da unutmayalım.

Yarın çok geç olabilir…

Sevgi ve sağlıcakla, mutlu bayramlar…

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.