Bu ay rahmet, mağfiret ve cehennemden azad olma ayıdır. Bu ay bereket ve fazilet ayıdır. Bu ay temizlik ve arınma ayıdır. Bu ay terbiye ve tehzib ayıdır. Bu ay Allah’a daha yakın olma ayıdır. Bu ay haramlardan uzaklaşma, emirleri yerine getirme ayıdır. Bu ay mide şehvetine ve nefsi şehvete deva ayıdır. Bu ay zenginlerin muhasebe ayıdır. Bu ay fakirlerin desteklendiği aydır. Bu ay sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır. Bu ay topyekûn milletin, ümmetin dirildiği aydır. Hâsılı bu ay maddi ve manevi hastalıkların şifa bulduğu aydır.
Ramazan, şiddetli sıcak manasına olan “Ramd” kökündendir. Güneşin ısısının şiddetine Ramdâ denilir. Ramazan günahları yaktığı için bu ismi almıştır.
Bu sebeple biraz sabır ile bu ayda oruç ibadetini yerine getirerek, nafile ibadetlere ağırlık vererek, zekâtımız ve hayır ve hasenatımız ile mide şehvetine ve nefs şehvetine esir olmaktan kurtulmuş ve bahtiyarlardan olmuş olacağız.
Unutmayalım ki insanı, aileyi ve toplumu ruhen ve bedenen kemiren corona gibi çeşitli bulaşıcı hastalıklara düşüren bu iki illettir. Yolsuzluk- hırsızlık, kumar, adaletsizlik ve adam kayırma, faiz ile insanlığı sömürme mide şehveti illetinden kaynaklanmaktadır. Zina ve fuhuş ise nefs şehvetinden kaynaklanmaktadır. Bu iki illet toplumu fakirleştirir, kötü beslenmeye sebep olur ve ekolojik dengeyi bozar. Tarih boyunca salgın hastalıkların sebebinin bunlar olduğunu ilgili uzmanlar dile getirmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara. 183)
Yani ey iman nimeti ile müşerref olanlar! Allah’ın hükümlerini yerine getirmeniz ve yasaklarından kaçınmanız için oruç size farz kılındı. Aksi davranmanız mide şehvetini ve nefsi şehveti azdırır. Bunun sonucu maddi ve manevi hastalıklarla iç içe olursunuz. Bundan korunmanız için oruç, önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.
Yahudiler, bu farzı terk etmiş ve senede Firavun’un gark günü bildiği bir gün oruç tutmağa başlamışlar. O günde de yanılmışlar. Firavun’un garkı Aşure gününde vaki olmuş idi. Hristiyanlara gelince; onlar da bu farzı yerine getirmeğe başlamışlar. Fakat Ramazan çok şiddetli bir aya rastlayınca, âlimlerin reyi ile bahara tahsis etmişler. Bu tebdile kefaret olmak üzere de on gün ilave etmişler kırk gün olmuş. Sonra hükümdarları hastalanmış bunun için de on gün daha ilave etmişler elli gün olmuş, daha sonra keyfiyetinde de tadilat yaptılar ki buna perhiz denilir.
Küresel bir salgın olan coronadan dolayı bazı Müslümanlar Din İşleri Yüksek Kurulu’na bu sene oruç ertelenebilir mi diye bir sual sordular.
Şu şekilde cevap verildi: “Yüce dinimizin ilkelerine göre her ibadetin ifa edileceği zaman, mekân ve şartlar vahiyle belirlenmiştir. Ramazan ayında sağlıklı olan her müminin oruç tutması Allah Teâlâ’nın emriyle (el-Bakara, 2/183-185) farz kılınmıştır. Bu ibadetin topyekûn ertelenmesi mümkün değildir. Alan uzmanlarından alınan bilgilere göre sağlıklı bireylerin oruç tutmaları, hastalığın yayılması bakımından özel bir risk oluşturmamaktadır. Ayrıca oruç tutmanın bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğine dair kanıta dayalı tıbbi bir tespit bulunmazken aksine oruç tutmanın bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkiler meydana getirdiğine ilişkin bilimsel yayınlar mevcuttur.”
Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara,184)
Yani Allah insan fıtratını, psikolojisini, zayıflığını dikkate alarak “Oruç sayılı günlerdedir” buyurmaktadır.
Bu sebeple Ramazanda oruçtan zarar görecek şekilde hasta olanlar veya seferde bulunanlar tutamadığı günler sayısınca Ramazan dışında uygun günlerde kaza ederler. Hamile kadınlar veya emzikli kadınlar gerek kendileri gerek evlatları korkusu ile iftar ederlerse onlar da kaza ederler. Ne keffaret ve ne de fidye vacip olmaz. Kanser gibi sürekli hastalığı olanlar veya piri fani olanlar fidye verirler. Kim fidye hakkında zikredilen miktardan daha fazla olarak bir şey verirse, bu kendisi için daha hayırlıdır. Zor da olsa oruç tutmanız sizin için fidye vermekten veya kazaya bırakmaktan hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruç bozup fidye vermektense oruç tutmak sizin için daha hayırlı olur. Oruçtaki fazileti bilseniz böyle yaparsınız.
Hak ile batılı birbirinden ayıran Kur’an-ı Kerim Ramazan ayında nazil olmuştur. Öyle ise bu ayda oruç tutalım. “Oruç ateşten koruyan bir kalkandır.” Hadis-i kutside şöyle buyrulur: “Oruç benim içindir ve onun mükâfatını ancak ben veririm.”
Gelin bu ayda oruç tutarak Allah’ı yüceltelim ve O’na şükredelim. Böylece şifa ayı olan bu Ramazan ayında hem maddi ve hem de mani yönden şifa bulalım olmaz mı?
Yine çeşitli bahaneler ortaya koyarak oruç ibadetinden kaçıp çarşıda pazarda caddelerde açıktan orucumuzu yiyecek miyiz? Bu şekilde davranırsak Allah’a ve Müslümanlara meydan okuma anlamına gelir ki hiç olmazsa gizli bir yerde yiyelim ve içelim. Hoşça kalın.