27 Şubat 2011–27 Şubat 2012
Zaman ne de çabuk geçiyor. Günler ne kadar da çabuk çabuk geride kalmaya başladı.
Necmeddin Erbakan Hocayı dar-ı bekaya uğurlayalı bir yıl oldu.
Erbakan Hocanın 27 Şubatta ölümü ile meşum 28 Şubatın çakışması bir hayra daha vesile oluyor bu günlerde.
28 Şubat hadiseleri ile ilgili olarak bu günlerde gazete ve televizyonlarda yayınlanmaya başlayan 28 Şubat belgeselleri ve hatıratları gerçeklerin geç de olsa gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Merhum Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığı'ndaki Refah Yol Hükümetini devirmek için irtica geliyor yaygarası kopartanlar, bugün utanmadan o günlerdeki rollerini inkâr etseler de, birbirlerini yalanlamak için yaptıkları açıklamalar ile satır aralarında açıklamak zorunda kaldıkları gerçekler milletimizin gözünden kaçmamaktadır.
Kendi aralarında geçen cümleler ile arşivlerden tekrar manşetlerde, belgesellerde yer bulan o günlerin sipariş haber örnekleri göstermektedir ki Prof Dr. Necmeddin Erbakan’a karşı yürütülen haksız savaş gibi bir savaş bu güne kadar bu ülkede hiç kimseye karşı yürütülmedi.
Diplomatik, askerî, ekonomik ve siyasi kulvarda sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda uluslar arası planda da örtülü savaş kurallarına göre yürütülen bu haksız savaşta Erbakan Hocaya karşı kullanılan en önemli husus Müslümanların Müslümanlara karşı kullanıldığı bir örtülü savaştı.
1997 yılında Erbakan Hocaya karşı açıktan silah kullanmaya kadar varan savaş çığlıkları gazete manşetlerinde yer bulurken, geri planda yürütülen örtülü savaş görebildiğimiz kadarı ile yukarı saydığımız 4 ana kulvarda yürütüldü.
Aslında Rahmetli Erbakan Hocaya karşı bu savaşın başladığı taa Odalar Birliği Seçimlerinde belli idi.
Kaldı ki; Yasal gibi gözükse de ahlaki olmayan bu örtülü savaşa, bu ülkede sadece Erbakan Hoca maruz kalmadı.
Yüzyılı aşkın bir zamandır toplumda yok edilmeye çalışılan İslami hassasiyetler ve yaşantı ile dünya Müslümanların birlikteliğini savunan her Allah(cc) dostu hoca efendi ve âlim şahsiyet ile siyasetçiler az ya da çok bu savaşa maruz kaldılar.
Çünkü Erbakan Hoca Müslümanlara karşı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri tarafından uygulanan bu örtülü savaşı ilk fark eden olmasa da, siyaseten onlara ilk karşı çıkan kişi olarak bilindi ve tanındı.
100 yılı aşkın bir süredir bu ülkede egemen olmaya çalışan emperyalist güçlerin iktidar savaşını, hatta dünyadaki iktidarları anlamanın tek yolunun bu gizli savaşları anlamaktan geçtiğini açık seçik olarak Müslümanların önüne koyan ilk kişi oldu.
İşte bunun içindir ki Erbakan Hoca Türkiye’de ve İslam âleminde uygulanan bu örtülü savaşların üzerinde ki örtüyü en çok açabilen, emperyalistler ile iktidarların görünür görünmez menfaatleri arasındaki bağlantıları en kısa yoldan anlayan, anlatan ve bunu siyaseten ilk ortaya koyan liderdir.
Bundan dolayıdır ki Hoca sadece dış düşmanlarla mücadele etmedi.
Erbakan Hoca Amerika ile Rusya ile Avrupa ile ve İsrail ile bu ülkenin menfaatleri doğrultusunda mücadele ederken, aynı zamanda müstevliler ile birlikte çalışan birden fazla sermaye gurubu ile de mücadele etmek zorunda bırakıldı.
Bu yüzden de başına gelmedik de kalmadı.
Hem düşman tarafından, hem de dost gibi gözükenler tarafından.
Çünkü Merhum Erbakan Hoca aynı zamanda kurulu düzen sahiplerinin siyasi hayatta olduğu kadar dini ve ekonomik hayattaki iki yüzlülükler ininde ortaya çıkmasına vesile olmuştu.
İnsan siyasi ve askeri sahada muarızları olan devletler ve insanlardan her şeyi bekleyebilir ama içeride İsrail’den daha azgın bir duruma gelen Siyonistlere karşı yıllarca süren bir mücadele verirken, her fırsatta Erbakan Hocayı suçlu göstermeye çalışan emperyal düzenin işbirlikçilerinin yaptıkları affedilir gibi değildir.
Televizyon ekranlarında darbe heveslisi subay ve hukukçuların savaş çığlıklarının boy gösterdiği ve gazete manşetleri ile açıktan savaş ilan edildiği günlerden bu günlere gelinmiş olmasına rağmen hala utanmadan sıkılmadan birileri çıkıp Erbakan Hoca o günlerde dik duramadı derken, Cüneyt Özdemir'in 28 Şubat belgeseli ile ilgili olarak M Ali Birandı konuk ettiği tv programında sarf ettiği “Erbakan, 28 Şubat kararlarını imzalamamıştır” cümlesi suratlarında patlayan okkalı bir şamar olmuştur.
Afrika gezisinden dönüşte ziyaret ettikleri ülkenin en üst yetkilisinin Necmeddin Erbakan Hoca’nın siyaset ile ilgili olarak “ERBAKAN ERBAKA ED DÜNYA” cümlesini kulakları ile duyan atanmış il başkanlarının bile akılları başlarına gelmiyorsa, insan olan insana daha ne denilmelidir ki?
Gerçekten zaman ne çabuk geçiyor. Günler ne çabuk geride kalıyor.
Hesap günü nasıl da yaklaşıyor.
Biz Necmeddin Erbakan Hocanın görevini layıkıyla yaptığına şahadet ederiz.
Yanından kaçanların kaçaklığına da.
Hala Erbakan düşmanlığından medet umanların yanlışlıklarına da.
Erbakan Hocayı vefat yıldönümünde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.
Mekânı Cennet Olsun.
Zaman ne de çabuk geçiyor. Günler ne kadar da çabuk çabuk geride kalmaya başladı.
Necmeddin Erbakan Hocayı dar-ı bekaya uğurlayalı bir yıl oldu.
Erbakan Hocanın 27 Şubatta ölümü ile meşum 28 Şubatın çakışması bir hayra daha vesile oluyor bu günlerde.
28 Şubat hadiseleri ile ilgili olarak bu günlerde gazete ve televizyonlarda yayınlanmaya başlayan 28 Şubat belgeselleri ve hatıratları gerçeklerin geç de olsa gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Merhum Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığı'ndaki Refah Yol Hükümetini devirmek için irtica geliyor yaygarası kopartanlar, bugün utanmadan o günlerdeki rollerini inkâr etseler de, birbirlerini yalanlamak için yaptıkları açıklamalar ile satır aralarında açıklamak zorunda kaldıkları gerçekler milletimizin gözünden kaçmamaktadır.
Kendi aralarında geçen cümleler ile arşivlerden tekrar manşetlerde, belgesellerde yer bulan o günlerin sipariş haber örnekleri göstermektedir ki Prof Dr. Necmeddin Erbakan’a karşı yürütülen haksız savaş gibi bir savaş bu güne kadar bu ülkede hiç kimseye karşı yürütülmedi.
Diplomatik, askerî, ekonomik ve siyasi kulvarda sadece Türkiye’de değil, aynı zamanda uluslar arası planda da örtülü savaş kurallarına göre yürütülen bu haksız savaşta Erbakan Hocaya karşı kullanılan en önemli husus Müslümanların Müslümanlara karşı kullanıldığı bir örtülü savaştı.
1997 yılında Erbakan Hocaya karşı açıktan silah kullanmaya kadar varan savaş çığlıkları gazete manşetlerinde yer bulurken, geri planda yürütülen örtülü savaş görebildiğimiz kadarı ile yukarı saydığımız 4 ana kulvarda yürütüldü.
Aslında Rahmetli Erbakan Hocaya karşı bu savaşın başladığı taa Odalar Birliği Seçimlerinde belli idi.
Kaldı ki; Yasal gibi gözükse de ahlaki olmayan bu örtülü savaşa, bu ülkede sadece Erbakan Hoca maruz kalmadı.
Yüzyılı aşkın bir zamandır toplumda yok edilmeye çalışılan İslami hassasiyetler ve yaşantı ile dünya Müslümanların birlikteliğini savunan her Allah(cc) dostu hoca efendi ve âlim şahsiyet ile siyasetçiler az ya da çok bu savaşa maruz kaldılar.
Çünkü Erbakan Hoca Müslümanlara karşı emperyalistler ve yerli işbirlikçileri tarafından uygulanan bu örtülü savaşı ilk fark eden olmasa da, siyaseten onlara ilk karşı çıkan kişi olarak bilindi ve tanındı.
100 yılı aşkın bir süredir bu ülkede egemen olmaya çalışan emperyalist güçlerin iktidar savaşını, hatta dünyadaki iktidarları anlamanın tek yolunun bu gizli savaşları anlamaktan geçtiğini açık seçik olarak Müslümanların önüne koyan ilk kişi oldu.
İşte bunun içindir ki Erbakan Hoca Türkiye’de ve İslam âleminde uygulanan bu örtülü savaşların üzerinde ki örtüyü en çok açabilen, emperyalistler ile iktidarların görünür görünmez menfaatleri arasındaki bağlantıları en kısa yoldan anlayan, anlatan ve bunu siyaseten ilk ortaya koyan liderdir.
Bundan dolayıdır ki Hoca sadece dış düşmanlarla mücadele etmedi.
Erbakan Hoca Amerika ile Rusya ile Avrupa ile ve İsrail ile bu ülkenin menfaatleri doğrultusunda mücadele ederken, aynı zamanda müstevliler ile birlikte çalışan birden fazla sermaye gurubu ile de mücadele etmek zorunda bırakıldı.
Bu yüzden de başına gelmedik de kalmadı.
Hem düşman tarafından, hem de dost gibi gözükenler tarafından.
Çünkü Merhum Erbakan Hoca aynı zamanda kurulu düzen sahiplerinin siyasi hayatta olduğu kadar dini ve ekonomik hayattaki iki yüzlülükler ininde ortaya çıkmasına vesile olmuştu.
İnsan siyasi ve askeri sahada muarızları olan devletler ve insanlardan her şeyi bekleyebilir ama içeride İsrail’den daha azgın bir duruma gelen Siyonistlere karşı yıllarca süren bir mücadele verirken, her fırsatta Erbakan Hocayı suçlu göstermeye çalışan emperyal düzenin işbirlikçilerinin yaptıkları affedilir gibi değildir.
Televizyon ekranlarında darbe heveslisi subay ve hukukçuların savaş çığlıklarının boy gösterdiği ve gazete manşetleri ile açıktan savaş ilan edildiği günlerden bu günlere gelinmiş olmasına rağmen hala utanmadan sıkılmadan birileri çıkıp Erbakan Hoca o günlerde dik duramadı derken, Cüneyt Özdemir'in 28 Şubat belgeseli ile ilgili olarak M Ali Birandı konuk ettiği tv programında sarf ettiği “Erbakan, 28 Şubat kararlarını imzalamamıştır” cümlesi suratlarında patlayan okkalı bir şamar olmuştur.
Afrika gezisinden dönüşte ziyaret ettikleri ülkenin en üst yetkilisinin Necmeddin Erbakan Hoca’nın siyaset ile ilgili olarak “ERBAKAN ERBAKA ED DÜNYA” cümlesini kulakları ile duyan atanmış il başkanlarının bile akılları başlarına gelmiyorsa, insan olan insana daha ne denilmelidir ki?
Gerçekten zaman ne çabuk geçiyor. Günler ne çabuk geride kalıyor.
Hesap günü nasıl da yaklaşıyor.
Biz Necmeddin Erbakan Hocanın görevini layıkıyla yaptığına şahadet ederiz.
Yanından kaçanların kaçaklığına da.
Hala Erbakan düşmanlığından medet umanların yanlışlıklarına da.
Erbakan Hocayı vefat yıldönümünde bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.
Mekânı Cennet Olsun.