Prof. Dr. Maya Arakon: Ortadoğu’da Türkiye’yi Sıkıntılı Bir Dönem Bekliyor

Süleyman Şah Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Maya Arakon, Türkiye’nin terör örgütü olarak nitelendirilen örgütlerin arkasında durmaması gerektiğini söyledi. Maya Arakon, “Belki de Türkiye’nin iyi niyetle yola çıktığı hesaplarının...

Süleyman Şah Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Maya Arakon, Türkiye’nin terör örgütü olarak nitelendirilen örgütlerin arkasında durmaması gerektiğini söyledi. Maya Arakon, “Belki de Türkiye’nin iyi niyetle yola çıktığı hesaplarının tutmayacağı öngörülebilir bir faktördü. Sanırım Türkiye şu anda bunun bedelini ödüyor, dış politikada geldiği noktada.” dedi.

Uludağ Üniversitesi tarafından düzenlenen 7. Sosyoloji Sempozyumu'nda ulusal ve uluslararası bağlamda Türkiye’de politik sistem değişimleri konusu ele alındı. Mete Cengiz Kültür Merkezi'ndeki sempozyumda ‘Ortadoğu Kontekstinde Türkiye’ tartışıldı. Sempozyuma katılan Süleyman Şah Üniversitesi'nden Prof. Dr. Maya Arakon, ‘Sıfır Sorun Politikasından Ortadoğu’da Çıkmaza: Yeni Osmanlıcı Politika Nasıl Çöktü’ konusunda sunum yaptı.

"SIKINTILI BİR DÖNEM TÜRKİYE’Yİ BEKLİYOR"

Sempozyum öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplandıran Prof. Arakon, Türkiye’nin ‘Ortadoğu’da sıfır sorun’ politikasının iyi niyetle çıkılan bir politika olmasına rağmen daha sonra çöktüğünü ifade etti. Arakon, şöyle konuştu: “Fakat tabi ki bölgesel dinamiklerin, coğrafi ve tarihi bir takım özelliklerin daha fazla dikkate alınması gerekiyordu. Sayın Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı döneminde uygulanan yeni Osmanlıcı politikanın daha önce denenmişliği vardı Özal ve Erbakan döneminde. Onların daha iyi analiz edinmesi gerekiyordu başarısız olmaması için. Fakat özellikle 2004’den sonra Ortadoğu’nun durumunda ve 2011’deki Arap isyanlarından sonra bunun geçerli olmayacağı zaten ortaya çıkmıştı. Belki de Türkiye’nin iyi niyetle yola çıktığı hesaplarının tutmayacağı öngörülebilir bir faktördü. Sanırım Türkiye, şu anda bunun bedelini ödüyor dış politikada geldiği noktada. Çünkü görünen o ki sınırda bir IŞİD tehlikesi, ciddi anlamda IŞİD’in Afrika’ya doğru yayıldığı bir döneme girdik şimdi. Batılı koalisyon güçlerinin de sıkıştırması ile Türkiye şu anda biraz daha sempati ile baktığı, belki de IŞİD hareketine ve Kuzey Irak’ta Esed muhalifi oluşumlara karşı belli bir pozisyon almak zorunda. Bu pozisyonun geçmişi itibariyle çok da kolay alınamayacağı bir noktadayız. Bu yüzden sıkıntılı bir dönem Türkiye’yi bekliyor diyebilirim.”

Türkiye’nin, öncelikle ne yapacağına karar vermesi gerektiğinin altını çizen Arakon, “Türkiye, 1949’dan itibaren kendi yerini batıya ait olarak çizdi, dış politikasında. Dolayısıyla bir NATO ülkesi olarak, Avrupa Birliği'ne aday bir ülke olarak bu ülkelerde ciddi anlamda terör örgütü olarak nitelendirilen örgütlerin arkasında durmaması gerektiği zaten ortada. Dolayısıyla yapılabilecek en önemli şey belki de batılı koalisyonla ciddi anlamda sıkı bir ilişki içinde çalışmak ve Ortadoğu’da Esed’den boşanacak olan güç boşluğunu dolduracak belki de farklı politikalar üretmesi gerekiyor. Yani kendisini bir model ülke ya da ağabey olarak empoze etmesi değil, belki kendisini bir kooperatif işbirliği içinde Ortadoğu’nun barışı için çalışan ve tabi ki bu anlamda Kürt realitesi ile de daha sıcak bir ilişki içinde bir dış politika çizgisi belirlemesinin faydalı olabileceğini düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

"ÇÖZÜM SÜRECİ ULUSLARARASI BOYUTA TAŞINMALI"

Prof. Dr. Maya Arakon, Türkiye’nin çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerinde de İngiltere ve İrlanda örneğindeki gibi konunun uluslararasılaştırılması gerektiğinin altını çizerek, şöye devam etti: “Sürecin şu an için uluslararasılaştırılması gereken noktaya geldik. Bunu bir arabulucu araya girsin anlamında değil, ama AB konseyi veya AGİT’ten bir gözlemcinin sürecin sağlıklı ilerlemesi açısından çok sağlıklı olacağını düşünüyorum. Çünkü çok çalkantılı bir döneme giriyor Türkiye, tam seçim öncesi döneme giriyor. Birçok vaat havada uçuşabilir ve seçimden sonra bunlar gerçekleşmeyebilir de karşılıklı olarak. Dolayısıyla bunu garanti altına almanın en önemli yolu da süreci uluslararası bir boyuta taşıyarak, bir gözlemcinin garantör niteliğinde veya sürecin sağlıklı ilerlemesi için bir şekilde belki bir baskı unsuru veya itici güç olarak araya sokulması veya ortaya çıkarılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.” dedi. Seçimler öncesinde sorunun çözüleceğine dair bir çok vaadin geçtiğini aktaran Arakon, ancak 6-7 aylık dönemde de bunun için pek ümitli olmadığının altını çizdi.

"ÖRGÜTÜN SİLAH BIRAKMASI İÇİN YASAL DÜZENLEME ŞART"

İktidar ve devletin kendisinin vaadettiği bir takım düzenlemeleri yapmadığının altını çizen Maya Arakon, şunları kaydetti: “Örgütün silah bırakması için öncelikle yasal düzenlemelerin ivedilikle çıkarılması lazım. Örgütlerin silah bırakması için ve siyasal alana entegre olabilmesi için belli yasal düzenlemelerin yapılması lazım. Onlar yapılmadığı sürece karşılıklı bir güven ortamı oluşmayacak. Karşılıklı bir güven ortamı ciddi önemli bu noktada. Dolayısıyla da bu yasal düzenlemeler gerçekleşmeden, eğer yasal düzenlemeler ivedilikle çıkarılsa, sürecin belki yoluna girmesi için umut doğabilir. Çünkü şu an yolundan çıktı. Ama bunu Nisan'a kadar olabilmesi için ivedilikle anayasal düzenlemelerinde yapılması lazım. Türkiye hala askeri bir anayasayla yönetiliyor. Bunun sivilleştirilmesi lazım ama maalesef mecliste böyle bir irade göremiyoruz şu anda.”

Bu sürecin 6 ayda toz pembe bir biçimde sonuçlanmasını beklemenin hayalcilik olacağının altını çizen Arakon, “Buradan çıkacak bir hayal kırıklığı ise Türkiye’nin kaldırabileceği bir hayal kırıklığı değildir. Türkiye bunu taşıyamaz, tekrar çatışmaların başlamasını taşıyamaz.” dedi. Her iki tarafın siyasetçilerine de büyük görev düştüğünün altını çizen Prof. Dr. Maya Arakon, sağduyulu bir şekilde oturup, yasal sürecin başlamasının sürecin tek garantisi olduğunu söyledi.

"KÜRT SORUNU ÇÖZÜLMEDEN ORTADOĞU’YA HUZUR GELMEZ"

İki tarafın da tabandan gelen baskılarla fevri hareket edip, yanlış kararlar alabildiğinin altını çizen Prof. Arakon, sözlerini şöyle noktaladı: “Bunun için de şu an öngörülen 16 kişilik bir uzmanlar veya süreç gözlemci heyeti düşünülüyor. Onun faydalı olacağını düşünüyorum. Çünkü iki tarafın da öncelikle sakinleşip, bu sorunun artık Türkiye’nin de artık bölgesel bir sorun olduğunu idrak etmesi gerekiyor. Bu sadece Türkiye halkı için değil, bütün Türkiye için değil, bölge için de ciddi önemli bir sorun. Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu’ya barış gelmeyecek. Bunu Avrupa birliği ülkeleri de Amerika da anlamış vaziyette.”

Ardından, oturum başkanı Ayşenur Kıdık’ın başkanlığında yapılan oturumda Ömer Özdinç de dünya sisteminde Otadoğu ile ilgili yeni tasarımlar konulu sunumunu yaptı. 3 gün sürecek sempozyumda Türkiye’nin Ortadoğu politikaları ele alınacak.

CİHAN

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Türkiye Haberleri