Prof. Dr. Hakkı Gökbel Yazı İşleri Masası'nda

Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakkı Gökbel, “Üniversite olarak hedefimiz dünyada ilk 500'e, Türkiye'de ise ilk 5'e girmeyi hedefliyoruz. Selçuk Üniversitesi, İstanbul, Ankara ve İzmir'deki üniversitelerden sonra Anadolu'nun birincisi” dedi

Selçuk Üniversitesi Rektörü Hakkı Gökbel, Merhaba Gazetesi’nin Yazı İşleri Masası’na konuk oldu. Prof. Dr. Hakkı Gökbel, Merhaba Gazetesi İmtiyaz Sahibi Rifat Tankut, Genel Yayın Yönetmeni Kerem İşkan, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İbrahim Büyükeken, Spor Yazı İşleri Müdürü Recep Çınar, Sayfa Editörü İbrahim Başcı, Muhabir Halid Şen, Mehmet Akif Sütçü, Adem Demirel ve Berkhan Parlak'ın sorularını yanıtladı. Gökbel, Selçuk Üniversitesi’nin ilk 500 hedefi ve projeler hakkında bilgi verdi.



“BİZ ANADOLU’NUN EN İYİSİYİZ”

Kerem İşkan: Üniversitemizin sıralamalarına baktığımızda Dünya’nın, Türkiye’nin ve bölgenin neresindeyiz? Selçuk Üniversitesi’nin avantajlarını sayacak olursak ilk
3’te ne var. Dezavantajlarını sayacak olursak ilk üçte ne var?


Biz ilk 500’e girmeyi hedefleyen bir üniversiteyiz. Baktığımız zaman dünyada sıralamaları yapan 8 kuruluş var. Bu 8 kuruluşun bazıları ilk 400'ü sıralıyor. Bazıları ise 2 bin sıralıyor. Biz ilk 400’den sonrakilerin sıralamalarında yer alıyoruz. Kesinlikle ikinci 500’te yer alan bir üniversiteyiz. Biraz daha net bir rakam verecek olursam. SCIMAGO Endüstrisi sıralamasına göre dünyada 676. sıradayız. Dünyada 23 bin kusur üniversite olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla ilk bin demek yüzde 3-4’ün arasında bulunmak demek oluyor. Gelişmiş ülkelerde üniversiteler çok iyi durumda. Amerika’da 4 bin 300 civarında üniversite var. Bizim önümüzde 600-800 üniversite var. Bunların 300-400’ü Amerika’dan olsa Amerika’daki 4 üniversiteden daha iyi durumdayız. Birçok üniversiteden daha iyi bir üniversiteyiz. Kesinlikle ilk bindeyiz. Bazen bölüm bölüm sıralamaları ayırıyorlar. Sağlık, çevre ve ziraat ile mühendislik gibi ayrı sıralama yapıyorlar. Bunlara göre bakıldığında ilk 500’deyiz. Sağlık, çevre ve ziraatte ilk 500’deyiz. Türkiye’ye baktığımızda ise 2013 yılı çok verimli bir yıl oldu. Öncelikle 2013 yılının Mart ayında 2 ayrı açıklama yapıldı. Birincisi üniversitelerde bilgi birikimi var. Bunu sanayilere aktarma problemler yaşıyoruz. Biz Türkiye olarak bazı gelişmiş ülkeler kadar iyi yapamıyoruz.  Bundan dolayı Teknoloji Transfer Ofisi kuruldu. Devlet, 10 üniversiteye 10 yıl süreyle ve yılda 1 milyon lira para vereceğini açıkladı. Türkiye’den bu 10 üniversite arasında bizde yer aldık. Bu 10 üniversiteye baktığımızda 9’u İstanbul, Ankara ve İzmir’deki üniversiteler yer alıyor. Anadolu’dan ise sadece Selçuk Üniversitesi yer alıyor. Aynı açıklamada Teknokentler sıralandı. Türkiye’de 50 civarında Teknokent var. Bunların 39’u kuruluşunu tamamlamış durumda. Konya Sanayi Odası, Konya Ticaret Odası, Konya Ticaret Borsası’nın ve Organiza Sanayi’nin ortak olarak bulunduğu Konya Teknokent ilk 10’da yer aldı ve 7’inci sırada şuan. Bu yıl yaklaşık birkaç önce tekrar açıklama yapıldı ve geçen yıldan bu yıla bir basamak yükselerek 6’ncı sırada yer aldık. Dolayısıyla Türkiye’nin en iyi Teknokentlerden birisiyiz. Geçen yıl başka bir sıralanma yayınlandı. Girişimcilik ve Yenicilikçilik Endeksi’ne göre biz 2012 yılında 16’ncı sıradaydık. Geçen yıl 11’inci sıraya yükseldik. 180 üniversite arasında ilk 50’ye girilebiliyor ama önlere geldikçe bu imkan daralıyor. Önümüzdeki üniversitere baktığımızda 10 üniversitenin 10’uda İstanbul, İzmir ve Ankara’daki üniversitler... Anadolu üniversitelerinden hiç biri bizim önümüzde yer almıyor. Girişimcilik ve yenilik açısından Selçuk Üniversitesi Anadolu’nun bir numarası. Başka bir sıralamaya göre Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin hazırladığı URAP’ın Dünya sıralamalarına göre biz ikinci 500’deyiz. Türkiye sıralamasına baktğımızda ise 18’inci sıradan 14’e yükseldik. 2012 yılında 18’inci, 2013’te ise 14’üncü sıradayız. Önümüzdeki üniversitler yine İstanbul, Ankara ve İzmir’de, sadece 50’ye yakın üniversite İstanbul’da var. 19 üniversite Ankara’da var. 9 üniversitede de İzmir’de var. Dolayısıyla 80’in üzerinde üniversite var ama bunların 13’ü üzerindeyiz. Biz Anadolu’nun en iyisiyiz. Bizden daha çok önce kurulan Anadolu Üniversiteleri olmalarına rağmen biz en sıradayız. Arama konferansı gerçekleştirdik. Göreve geldiğim 6’ncı ayında yaptık ve bana en erken arama konferansı gerçekleştiren rektör olduğum söylendi. Biz üniversite ile ilgili olarak bilgim var ama akıl akıldan üstündür. Biraz daha bilgimiz artması için bunu gerçekleştirdik. Toplantıya katılamanları da anketler düzenledik. Sonrasında hefedlerimiz netleşti. Selçuk Üniversitesi fırsatları değerlendirdiğinde Dünyada lk 500’e girer. Türkiye’de ilk 5 hedefi koyuldu. Bana göre ilk 5’e girmek, Dünyada ilk 500’e girmekten çok daha zor. Çünkü sıralamalara baktğımızda ilk 400’de 4-7 üniversite var. Dolayısıyla biz 7 ve 8’inci sırada olduğumuzda ilk 500’e çok rahat girmiş olacağız. İlk 10’a büyük ölçekte girdik. Bazı sıralamalarda ilk 10’dayız. Bunu inşallah kalıcı hale getireceğiz.  Selçuk Üniversitesi’nin geçmişine baktığımızda çok eski değiliz ama çok da genç değiliz. Konya’da bir avantaj çünkü öğrenciler arasından çok rahat bir şehir. Türkiye’nin neredeyse merkezinde ve ulaşımı oldukça kolay.  Öğretim üyelerimiz ve elamanlarımız büyük bir avantajımız var. Oldukça değerli ve kaliteli hocalarımız var. Çok ciddi değerimiz ve artımız bu. Dünya’da iyi bir üniversite olmak için her şeyden önce akademik kadronun iyi olması gerekiyor. İkincisi iyi öğrencilerin size gelmesi gerekiyor. Üçüncüsü mali kaynağınızın iyi olması gerekiyor. Dörncüsü ise iyi bir yönetimin olması gerekiyor. Bu dördü sağlandığı zaman çok iyi bir üniversite oluyorsunuz. Bunlar birbirini zaten çekiyor. Öğretim elamanı kadromuza güveniyoruz. Mali açıdan kaynaklarımızı genişletmeye çalışıyoruz.



İbrahim Büyükeken: Haber yapmak istediğimizde üniversitedeki akemisyenlerden görüş almak istiyoruz ama hocalarımız konuşmak istemiyorlar. Hocalar üzerinde mobbing mi var? Öte yandan üniversite sanayi iş birliği de ne durumda?

Mobbing kesinlikle yok. Bunun göstergesi olarak bir şikayet de olmadı. Akademisyenler kendi uzmanlığı ile ilgili bilimsel açıklamalar yapabilirler. Bunda hiçbir engel yok ama Disiplin Yönetmeliği’nde bazı değişiklikler yapıldı. Kendi alanlarıyla ilgili olmayan siyasi konularda konuşmak için üst makamlardan izin almak zorundalar. Biz bunun dışında bir şey yapmıyoruz. Hocalarımız demeç verecekleri ve televizyon programlarına katılacaklarında destek veriyoruz. Hocalarımızın bilgi birikimi var. Bunu Konya’ya ve Türkiye’ye aktarmalıdır.  Şunada 2 bin 700 akademisyenimiz var. Hepsinin tavrı aynı olmayabiliyor. Bazıları önde gözükmeyi seviyor ve birçoğunun demeçlerinin kullanıldığını görüyoruz. Mobbing olsa hepsine yapılır. Ben özellikle akademik konuda kendi alanlarında halkı bilgilendirmek istiyorlar.

Sanayi üniversite iş birliği ile ilgili son yıllarda gelişmeler var. Bunun en iyi örneği Teknokent’ler ve Teknoloji Transfer Ofis’leri. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ciddi anlamda bunlara destek veriyor. Bizim de bir takım çalışmalarımız oldu. Organize Sanayi’de bulunan bir binayı 2012 yılında devraldık. 10 bin metrekareden biraz daha büyük bir alan. İçerisindeki araç-gereçleri de devraldık. Yıllardır konuşulun ama hayata geçirilemeyen bir projedeydi. O binada şuanda sanayiye yönelik çeşitli araştırmalar yapılıyor. Özellikle panetn alma üzerine ciddi çalışmalarımız oldu. Yakın zamana kadar araştırma yapıyorduk ama o araştırmanın ne gibi faydalar verdiği konusunda çok ilgili değildik. Artık bunu miktarda değiştirip toplumun faydası için kullanmaya başladık. Bunun için patenti destekliyoruz. 2012 yılı içerisinde 20’nin üzerinde patent başvurusu olurken geçen yıl bu oran 80’e kadar çıktı. Aradaki fark 3 kat arttı. Bugün itibariyle de 110’u geçti. Son derece kaliteli çalışamalar olduğunu dünya onayladı bgeçen hafta Cenevre’de yapılan bir toplantıda dünya çapında panent başvurları değerlendirildi. Bizim Tıp alanında yaptığımız başvuru altın madalyata layık görüldü. Bu da yine üniversite sanayi iş birliğini geliştirme açısından ciddi bir örnek oldu. Biz çeşitli protokollar imzalayarak Konya içerisinde bulunan bazı oluşumları destekleyerek gelişmeye katkı sağlıyoruz.  Bizim Doğal Ürünler Araştırma ve Uygulama Merkezi’miz var. Bu merkez Türkiye’de tek örnek. Çünkü Kalkınma Bakanlığı üniversitenin merkezine para desteği veriyor. O merkez de özel firmanın içerisinde kuruluyor. Bunun başka bir örneği yok. Helvacızade’nin içerisinde bir oluşum meydana geliyor. Altyapıyı ve binayı onlar hazırlıyor. Kalkınma Bakanlığı da bize yaklaşık 8 milyon lira para verdi. Biz de bu merkezi kuracağız ve Türkiye’deki boşluğu dolduracağız. Araştırmaları biz yapacağız ve işletimi bize ait. Firma da yeri tahsis ederek çalışmaların içerisinde bulunuyor. Devlet de mali açıdan destek veriyor.



İbrahim Başcı: Konya’ya ikinci üniversite kurulurken Selçuk Üniversitesi’nin bazı fakülteleri alındı. Necmettin Erbakan Üniversitesi’nin açılması Selçuk Üniversitesi’ne zarar mı vermiştir? Yoksa bazı birimleri Selçuk Üniversitesi’nden kurtarmış mıdır?

Üniversite kurulurken bu yapılmadı. Kuruluşundan sonra yapılmış olsaydı farklı olabilirdi. 2010 yılında Konya Üniversitesi adıyla kurulduktan yaklaşık 1 buçuk yıl sonra Selçuk Üniversitesi’nin 3 fakültesi alınıp, şimdiki adıyla Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne bağlandı. Bu bağlanmada arzulanan hedeflere ulaşıldı mı? Faydalı mı oldu? Selçuk Üniversitesi’ne zarar mı verdi? Bunu zaman gösterecek. Fakat 2012 yılını biz bu işlemlerle geçirdik. Çünkü bu ayrılan 3 fakülte Selçuk Üniversitesi’yle organik ilişkileri olan fakültelerdi.  Orada çalışan elamanların kadroları bizdeyi. Konya Üniversitesi o dönemde bir tane bile öğrencisi olmayan üniversite olduğu için birden bire üzerine 10 binden fazla öğrenci bağlanınca biz bir şekilde destek vermek zorunda kaldık. Baktığımızda devlet araştırmalara doğrudan doğruya para vermiyor. Döner sermaye gelirlerini kullanmamızı istiyor. Bizim 2011 yılında gelirlerimizin yüzde 65’ini oluşturan Meram Tıp Fakültesi ayrıldığı için gelirlerde ciddi bir azalma oldu. Bu ciddi bir handikaptı ve araştırmalarımızın bazıları kesilebilirdi. Biz de bundan dolayı bazı tedbirler aldık. Dış projelere yöneldik ve Selçuk Üniversitei Tıp Fakültesi’ni daha hızlı geliştirmeyi gayret ettik.  Selçuk Üniversitei Hastanesi’ne de Meram Tıp destek oluyordu. O destek de kesilince zor oldu. Ama biz 2012 yılı içerisinde Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ciddi anlamda geliştirdik. 2012 yılı içerisinde hastaya verdiği hizmet ve ciro yüzde 50 arttı. Öğretim üyesi sayısı ise sadece yüzde 5 arttı. Böylece biz parayı bir şekilde telafi ettik.



Mehmet Akif Sütçü: Dünyada ve Türkiye’ye baktığımızda üniversitelerin ön plana çıkan fakültelerinin olduğunu görüyoruz. Selçuk Üniversitesi’nde de bu şekilde ön plana çıkan fakültesi var mı? Buna bağlı olarak da yeni yeni gelişen fakültelerimiz hangisi?

Selçuk Üniversitesi çok köklü bir üniversitedir. Çok önceden kurulmuş ve tıp fakülteleri olduğu gibi yeni kurulmuş fakülteleri de var. Bu açıdan biz diğer üniversitelere benzeniyoruz. İstanbul Teknik Üniversitesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne baktığımızda birimleri oturmuştur. Neredeyse yeni kurulmuş bir fakültesi yoktur. Ama bizde öyle değil. Yeni Spor Fakültesi kuruluyor. Turizm Fakülteleri yeni kuruldu. Yaklaşık olarak 4 buçuk yıl önce fakülte sayımız 15-16’ya çıkmıştı. Şimdi ise 21 fakülte var. 6 tanesini de Necmettin Erbakan Üniversitesi’ne aktardık. Aktarılmış olmasaydı 27 fakülte olacaktı.  Bazıları kurumsallaşmasını tamamlamış bazılarının ise desteğimiz devam ediyor.

Hâlid Şen: Konya'da 3 yeni üniversite kuruldu. Türkiye çapında da ard arda yeni üniversiteler kuruluyor. Altyapı oluşturulmadan bu  kadar üniversite kurulması doğru mu, bu nitelikte bir sıkıntı oluşturur mu?

Üniversitelerin kuruluş dönemlerine baktığımız zaman, bazı dönemlerde arka arkaya üniversiteler kurulmuş. Mesela 1992'de 22 üniversite kurulmuş. O döneme kadarki üniversite sayısı çok fazla değilken bir günde 22 üniversite kurulmuş. Şimdi o üniversitelerin pozisyonlara baktığımızda, hakikaten belirli yerlere gelmiş, kalitelerini ispatlamış üniversiteler olmuşlar. Mesela ben Ege Üniversitesi mezunuyum, 1955'te kurulmuş, kuruluşları ile ilgili fotoğraflar var, ellerinde imkanlar yok, barakalarda felan zor şartlarda kurulmuş. Sonrasında kendilerini tamamlamışlar. Amerika'daki üniversitelere baktığımız zaman isim yapmış, çok kaliteli okullar var ama çok kalitesiz, geri kalmış üniversiteler de var. Bizde de böyle bir ayrım olacak. Şimdi 180 üniversite var, bu üniversitelerden bazıları dünya sıralamalarında ön sıralarda yer alacak, bazıları da eğitim yükünü alacak, nitelikli iş gücünü yetiştirecek. Ama benim isteğim bunun biraz daha planlı olarak yapılması. Üniversitelerin kendisinin karar vermesinden daha çok, üniversitenin pozisyonuna bakarak bir tercihte bulunulması gerekiyor.

Ferdi Ünal: Geçmişe baktığımızda bahar şenliklerinde bazı sıkıntılar yaşandı. Bahar şenliklerinde yaşanan bazı görüntüler yüzünden Üniversite yönetimi de eleştirilmişti. Bu yılki şenlikler nasıl olacak?

Bahar Şenlikleri’nin ismini Kültür ve Sanat Festivali olarak değiştirdik. İlkini 2012 yılında yaptık. Daha seviyeli hale getiriğimize inanıyorum. Yılda aynı şekilde seviyeli olacak. Kötü örneklerin oluşmasına izin vermemiz düşünülemez. Zamanında maalesef birkaç olumsuzluklar olmuş ama benim dönemimde böyle bir şey olmayacak. 2013 yılındakini Reyhanlı’daki olaylardan dolayı iptal ettik. Bu yıl başka bir düşüncemiz de var. ÜNİKOP çatısı altında bütün üniversitlerin bir araya gelerek daha güçlü bir şekilde yapılması söz konusu oldu. Daha netleşmedi ama seneye bunu düşünüyoruz.

Adem Demirel: Üniversite gelişiyor ve öğrenci sayısı artıyor. Bu beraberinde bir yurt ihtiyacı da oluşturuyor. Özel yurtlar pahalı olduğu için herkesin gitme imkanı olmuyor. Yurt açığını kapatmak için ne gibi çalışmalar yapacaksınız?

Bazı fakülte ve bölümlerimiz ayrılmasına rağmen şu anda 74 bin öğrencimiz var, bunların 57 bine yakını Konya merkezde. Bazı ilçelerimizde yurt sıkıntısı oldukça fazla. O ilçelerimizin bazılarında Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurt kurma aşamasında. Konya merkezdeki duruma baktığımızda ise Türkiye'nin başka yerlerine göre daha iyi olduğunu görüyorum. Başka illerde bakıyorum, hem yurt yok, hem de öğrencinin kiralayabileceği yerler yok. Konya'da bu manada ciddi bir problem yok, gelişmeler de var. Bizim kendimizin 2 bin 500'ün üzerinde kapasitesi olan yurtlarımız var, Kredi Yurtlar Kurumu'nun kampüs içerisinde yurtları var ve bunların kapasitesi son 1 yıl içerisinde arttı. 350 kişi kapasiteli yeni bir bloğu da devreye soktuk. KYK'da 1000 kişi kapasiteli yeni bir bloğu devreye soktu. Yeni düzenlemelerle KYK merkezdeki yurtların kapasitelerini de bir miktar artırdı. Şu an elbette bire bir cevap verilemiyor ama ilerde olur mu bilemeyiz. O yüzden özel yurtlar gerçeği öyle veya böyle var. Bu hemen hemen her yerde böyle. Konya nüfusunun yaklaşık olarak yüzde 8'i öğrenci. Düşük bir oran değil bu. Buna rağmen çok ciddi bir sıkıntı olmamakla birlikte elbette yapılacak olan şeyler var.    

Berkhan Parlak: Özellikle yurt dışından gelen öğrencilerle yaptığımız görüşmelerde ve genel olarak Üniversite'nin sosyal faaliyet noktasında yetersiz olduğu yönünde bir şikayet var. Sizce üniversitenin sosyal faaliyet alanları yeterli mi? Sosyal faaliyetlerin geliştirilmesi için herhangi bir çalışma yapıyor musunuz?
   

Merkez için konuşursak, tüm ilçeleri gezdim, orda da tam tersini söylüyorlar, Konya'daki sosyal faaliyetlerden biz de istiyoruz diye. Yurt dışından Erasmus'la gelen öğrenciler sosyal faaliyetlere ayrı bir önem veriyorlar. Çünkü geldikleri üniversitelerde sosyal faaliyetler çok fazla. Türkiye boyutunda baktığımız zaman, Selçuk Üniversitesi sosyal faaliyetler noktasında diğer üniversitelerden geri değil, hatta pek çok üniversiteden de öndeyiz. Bir ara sayımını yaptık, Üniversite'mizde bir yılda 500'den fazla sosyal faaliyet yapılmış. Sosyal faaliyetlerin büyük çoğunluğu öğrenci toplulukları üzerinden gerçekleştirilyor. Toplulukların sayısı 60'ın altındaydı, şu an 80'in üzerine çıkardık. Bu topluluklar her yıl en az 4 etkinlik yapmak zorunda. En az zaten 320 etkinlik yapılıyor ki bazıları 4'ten fazla etkinlik yapıyor. Üniversitemizde sosyal alan sıkıntısı var. Gönül daha fazla istiyor, bu yönde gayret ediyoruz. Yeni kafeterya binamızı yapıyoruz. Eski bina sadece öğrencilere ayrılacak. Bunun dışında müze yapımı devem ediyor. Bu bina içinde de sosyal faaliyet alanları olacak. Kampüs içerisine 153 bin fidan dikeceğiz. Artık anlayış değişiyor. Bologna sisteminde sosyal faaliyetler de dersten kabul ediliyor. Türkiye artık buna geçmek üzere, bu yüzden sosyal faaliyetlere önem vermek zorundayız. Sosyal faaliyetlerin artması için hemen hemen her gün topluluklar ile ilgili soruyorum, takip ediyorum. Spor faaliyetlerinde çok ilerideyiz. Kendi kampüsü içerisinde, kendi ismiyle takımını oynatan, herhangi bir spor branşında bu seviyede yapan başka bir üniversite yok.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Medya Haberleri