Nereden bilecekti ki… Norveç’ten kalkıp gelecek, Konya’nın Mobilyacılar üst geçidinde yaşamının zindan olacağını…
Bilseydi gelir miydi?
Bilseydi o arabaya biner miydi?
Poljac 26 yaşında gencecik bir sporcu… Konyaspor’a da büyük umutlarla gelmiş, ama umduğu gibi olmamıştı Konyaspor serüveni… Konyasporla birlikte Poljac’da Bank Asya’nın yolunu tutmuş, kaderine rıza göstermişti…
Üzülmüştür muhakkak…
Bizim üzüldüğümüz gibi…
Futbolun içerisinde bunların olduğu bilinciyle yeni ufuklara yelken açtı… Dahası işine dört elle sarılarak, sorumluluk aldı… Yeşil-beyazlı ekibin başarısında da başarısızlığında da öyle ya da böyle ismi hep ön plana çıktı…
Elinden geldiğince iyi işler yapmaya çalıştı… Bizimle sevindi bizimle üzüldü… Attığı her golden sonra içimizden biri gibi sevindi, üzüldü…
Keşke o kaza olmasaydı, keşki Poljac dün sahada olabilseydi, keşke arkadaşları ile bu sevinci ya da üzüntüyü birlikte yaşayabilseydi…
Ama, olmadı işte…
Umarım biran önce sağlığına kavuşur, ayağa kalkar ve meşin yuvarlağın arkasından koşar… Doktorlar her ne kadar umut vermese de, Poljac ayağa kalkmak için direnecektir…
xxx
Geçen hafta kaleci Recep, bu hafta da Poljac ile üzülen Konyasporlu futbolcular, bu ruh haliyle çıktılar dünkü Hacettepe maçına… Ancak, hayatın devam ettiğini bilecek kadar da profesyonel olduklarını, insanların kendilerinden beklenti içinde olduğunun da farkındaydılar…
Ancak…
Yine beceremediler… Yine sınıfta kaldılar… Hele de rakibi küçümser bir havada çıktılıkları maçta ters köşeye yattılar… Rakibi “çantada keklik” görme yanlışı, sonucu pahalı bir fatura çıkardı kendilerine… Her rakibe saygı göstermek, her maça aynı ciddiyet ve doğru futbol aklı ile hazırlanmak gerekiyormuş…
Kim bilir belki de hazırlanmışlardır…
Maçın geneline bakıldığı zaman konuk takımın daha istekli, daha kazanma arzulu ve sahada daha takım gibi durduğunu söylemek mümkün… Ve kazanmayı da hak eden taraf oldu Hacettepeliler…
Hakem konusuna geleceğim…
Önce Haluk, sonra Ömer’in beceriksizlikleri sonrasında geldi Hacettepe’nin golü… Ufukhan’ın da kırmızı kart görmesine neden oldular yaptıkları tarihi hatayla… Sonrasında da gerek bireysel gerekse de takım olarak sapır sapır döküldüler maç boyunca… Maçın tamamında akılda kalan bir tek pozisyonu yoktu Konyaspor’un… Ama özellikle hücumda Ferdi, Erdal ve Tayfun’un yokları oynaması sonrası, mağlubiyet kaçınılmaz oldu…
Skor dezavantajına düşen Konyaspor’un, oyunu döndürebilme maharetinin olmadığını gördük bir kez daha… Çünkü, çakılı savunmaların dengesini bozarak onları hataya sürükleyecek fizik gücü yüksek bir uç santrafor yok Konyaspor’da…
Örneğin Karabüksporlu Emeneke gibi…
Aslında Ziya Doğan’ın da yapacağı fazla bir şey yok… Dünkü sokak futbolundan sonra büyük bir ihtimalle Ziya Hoca’da “Ben nereye geldim” diye kendi kendine sitem etmiştir…
Çünkü, futbolun “F”sinden bile anlamayan insanların midesinin bulandığı dünkü rezaletten sonra futbolla yatıp kalkan bir insanın böyle bir şey dememesine şaşarım…
Hakem konusuna gelince…
Başta 31’deki penaltı ve kırmızı kart olmak üzere, maçın bazı bölümlerinde bütün takdir haklarını konuk takım adına kullandı Aytekin Durmaz… Özellikle penaltı pozisyonun da yardımcı hakem Şeref Basmacı’da Durmaz’ı durduramadı… Dahası yangına benzinle gitti… Ancak, 2-0’lık rezilliği tamamen hakeme çıkarmak abesle iştigalden başka bir şey değil… Tıkır tıkır giden Konyaspor’un tekerine çomak sokanlar önce aynaya bakmalılar…
Ve son sözüm; Sahanın içindeki ve şeref tribünündeki canlı bombalara… Konyaspor’un sahası kapanırsa bunun sorumlusu sizlersiniz…
Unutmayın.
Bilseydi o arabaya biner miydi?
Poljac 26 yaşında gencecik bir sporcu… Konyaspor’a da büyük umutlarla gelmiş, ama umduğu gibi olmamıştı Konyaspor serüveni… Konyasporla birlikte Poljac’da Bank Asya’nın yolunu tutmuş, kaderine rıza göstermişti…
Üzülmüştür muhakkak…
Bizim üzüldüğümüz gibi…
Futbolun içerisinde bunların olduğu bilinciyle yeni ufuklara yelken açtı… Dahası işine dört elle sarılarak, sorumluluk aldı… Yeşil-beyazlı ekibin başarısında da başarısızlığında da öyle ya da böyle ismi hep ön plana çıktı…
Elinden geldiğince iyi işler yapmaya çalıştı… Bizimle sevindi bizimle üzüldü… Attığı her golden sonra içimizden biri gibi sevindi, üzüldü…
Keşke o kaza olmasaydı, keşki Poljac dün sahada olabilseydi, keşke arkadaşları ile bu sevinci ya da üzüntüyü birlikte yaşayabilseydi…
Ama, olmadı işte…
Umarım biran önce sağlığına kavuşur, ayağa kalkar ve meşin yuvarlağın arkasından koşar… Doktorlar her ne kadar umut vermese de, Poljac ayağa kalkmak için direnecektir…
xxx
Geçen hafta kaleci Recep, bu hafta da Poljac ile üzülen Konyasporlu futbolcular, bu ruh haliyle çıktılar dünkü Hacettepe maçına… Ancak, hayatın devam ettiğini bilecek kadar da profesyonel olduklarını, insanların kendilerinden beklenti içinde olduğunun da farkındaydılar…
Ancak…
Yine beceremediler… Yine sınıfta kaldılar… Hele de rakibi küçümser bir havada çıktılıkları maçta ters köşeye yattılar… Rakibi “çantada keklik” görme yanlışı, sonucu pahalı bir fatura çıkardı kendilerine… Her rakibe saygı göstermek, her maça aynı ciddiyet ve doğru futbol aklı ile hazırlanmak gerekiyormuş…
Kim bilir belki de hazırlanmışlardır…
Maçın geneline bakıldığı zaman konuk takımın daha istekli, daha kazanma arzulu ve sahada daha takım gibi durduğunu söylemek mümkün… Ve kazanmayı da hak eden taraf oldu Hacettepeliler…
Hakem konusuna geleceğim…
Önce Haluk, sonra Ömer’in beceriksizlikleri sonrasında geldi Hacettepe’nin golü… Ufukhan’ın da kırmızı kart görmesine neden oldular yaptıkları tarihi hatayla… Sonrasında da gerek bireysel gerekse de takım olarak sapır sapır döküldüler maç boyunca… Maçın tamamında akılda kalan bir tek pozisyonu yoktu Konyaspor’un… Ama özellikle hücumda Ferdi, Erdal ve Tayfun’un yokları oynaması sonrası, mağlubiyet kaçınılmaz oldu…
Skor dezavantajına düşen Konyaspor’un, oyunu döndürebilme maharetinin olmadığını gördük bir kez daha… Çünkü, çakılı savunmaların dengesini bozarak onları hataya sürükleyecek fizik gücü yüksek bir uç santrafor yok Konyaspor’da…
Örneğin Karabüksporlu Emeneke gibi…
Aslında Ziya Doğan’ın da yapacağı fazla bir şey yok… Dünkü sokak futbolundan sonra büyük bir ihtimalle Ziya Hoca’da “Ben nereye geldim” diye kendi kendine sitem etmiştir…
Çünkü, futbolun “F”sinden bile anlamayan insanların midesinin bulandığı dünkü rezaletten sonra futbolla yatıp kalkan bir insanın böyle bir şey dememesine şaşarım…
Hakem konusuna gelince…
Başta 31’deki penaltı ve kırmızı kart olmak üzere, maçın bazı bölümlerinde bütün takdir haklarını konuk takım adına kullandı Aytekin Durmaz… Özellikle penaltı pozisyonun da yardımcı hakem Şeref Basmacı’da Durmaz’ı durduramadı… Dahası yangına benzinle gitti… Ancak, 2-0’lık rezilliği tamamen hakeme çıkarmak abesle iştigalden başka bir şey değil… Tıkır tıkır giden Konyaspor’un tekerine çomak sokanlar önce aynaya bakmalılar…
Ve son sözüm; Sahanın içindeki ve şeref tribünündeki canlı bombalara… Konyaspor’un sahası kapanırsa bunun sorumlusu sizlersiniz…
Unutmayın.