Dünyada ve ahiret hayatında biricik önderimiz olan Aziz Peygamberimiz(sav) 1400 yıl öncesinden Ashab-ı Kiramı(ra) aracılığıyla ümmetine Müslümanların nübüvvet nurundan uzaklaştıkça, kendilerinden önceki kavimlerin yaptıkları hataları tekrar edeceklerini bildirmiştir.
Sahih-i Müslim'de 4822 noda kayıtlı Hadis-i Şerifte Ebu Saîd Hudrî (ra) Allah(cc) Rasûlü’nün (sav) şöyle buyurduğunu bildirmiştir: "Şüphesiz ki sizler, kendinizden önce gelen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına muhakkak uyacaksınız. O kadar ki şayet onlar bir kelerin deliğine girseler, siz de muhakkak onların arkasından gideceksiniz." Biz: Ey Allah(cc)'ın Resulü(sav)! Bunlar Yahudilerle Hristiyanlar mıdır diye sorduk. Allah Resulü(sav): "Başka kim olacak" buyurdu.
Galiba bu zaman o zaman.
Kendilerine Müslüman hem de muvahhid Müslüman diyen sözde okumuş cahiller topluluğu geçmişte tıpkı Yahudilerle Hristiyanların kendilerine gönderilen peygamberlerinin(as) rehberliğini red ettikleri gibi, kendileri de Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav)in de rehberliğini ve kılavuzluğunu red ederek, sahih sünnet ve hadisleri de tamamen yok sayarak eksik akıl ve sakat bir mantıktan doğan indi düşünceleri ile Kuran-ı Kerimden garip olduğu kadar bir takım uçuk kaçık neticeler de doğuran kendilerine özel manalar çıkarmaya başlamışlardır.
Bizim zamaneler, yani okumadan âlim, yazmadan kâtip olduğunu zanneden, her şeyden önemlisi de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluverdiği zehabına kapılan çakıldaklı müçtehitler de ne yazık ki hadisi şerifte tarif edilenler sınıfına girmekte oldukça acele etmektedirler.
Geçen yazıda da bahsettik.
Kimi kendini Peygamberimizin(sav) arkadaşı olduğunu iddia etmekten geri kalmaz.
Kimisi Rasulullahı(sav)Rabbimiz(cc) ile insanlar arasında sadece basit bir bağlantıyı sağlayan bir ara kablosu gibi görür.
Kimi biraz daha ileri gider ve Hz. Peygamberimiz sadece bir postacı veya kargo taşıyıcısı gibi görmek ister.
Kimisi Hz. Peygamber(sav) olmasa da Allah(cc) ın kitabını göndereceğini ve insanların bunu rahatlıkla anlayabilecekleri ve hayatlarına uygulayabileceklerini zan eder.
Hatta edepsizlikte sınır tanımayan bir diğer gurup gafil ise, Kuran-ı Kerimi kendilerine doğrudan Allah’ın(cc) öğrettiğini ileri sürerler.
Temeli Haricilik ve Mutezileye dayanmakla beraber son yüzyılda İngiliz işgali altındaki Hindistan’da ortaya çıkan bu sapık düşünce ne yazık ki son zamanlarda yine dış mihraklara hizmet edenlerce yeniden gün yüzüne çıkarmaya çalışılmaktadır.
Yıllardır ülkemizde türlü şekillerde oynanan oyunlardan biri olan ve muazzez dinimizi dejenere ederek ortadan kaldırmaya çalışan dış kaynaklı medeniyetler ittifakı adlı Peygamber siz din anlayışının taşeronları ile onların gönüllü ırgatları sanki bu aralar değişmiş gibi görünmektedir.
Sanki bu defa memleketimizdeki değişen şartlara göre yeniden biçimlendirilerek şartlara uydurulmuş hale getirilmiş bir misyonerlik faaliyeti de diyebileceğimiz bu çalışma ile kendilerine Kuran Müslümanı adını takan edep ve daha önemlisi bilgi yoksunu bu güruh, Kuran-ı Kerimi kafalarına göre yorumlamaları mümkün olsun diye Peygambersiz bir dinin çığırtkanlığını yapmaktadırlar.
Son dönemlerde Mealcilik adı altında, Hz. Peygamberimizi(sav) ve onun Kuran hükümlerini hayata uygulayışı olan sahih sünnet ve hadislerini devre dışı bırakan bir anlayış ile kendileri ne kadar aksini iddia ederlerse etsinler, Kuran anlaşılamaz, daha doğrusu Hz.Peygamber’i(sav) ve sünneti ile hadislerini yok sayarak bu din asla yaşanamaz.
Kişileri ve toplumu dini hayatın temel disiplinlerinden kurtararak neredeyse başıboş bırakan ve ne kişisel, ne de toplumsal bir mükellefiyet de yüklemeyen bu yeni din anlayışı olsa olsa son yıllarda daha da sekülerleşen bir hayat tarzının isteği bir bağdaşan bir din olabilir.
1400 yıllık islam tarihinde bu ve benzeri aşırılıklar geçmişte de olmuş ve bunların topyekûnu selefimiz Ehl-i sünnet Âlimleri(rha) tarafından tarihin çöplüğüne bir daha geri gelmemek üzere gömülmüştür.
Bu sebeple Selefimizin(rha) yaptığı çabalar doğrultusunda, Allah’ın(cc) kıyamet gününe kadar insanlığa doğru yolu gösterecek olan sağlam ipi Kur'an mesajına ilk muhatap olan insan olarak Ümmetinin önceki ve sonraki hayatlarına örnek olacak şekilde uygulayıcı olan Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav)in rolünü ve örnekliğini Kuran ifadeleri doğrultusunda doğru kavramak, yaşamak ve ilahi mesajı bu övülmüş örnek uygulama doğrultusunda günümüz insanına yeniden örneklendirmek gibi bir yükümlülüğümüz vardır.