Peygamberlerin (as), Hz. Allah (cc) tarafından insanlar arasında elçi olarak görevlendirilen, Hz. Allah'ın (cc) emirlerini ve yasaklarını bildirip insanlara doğru yolu gösteren elçiler olduğunu kabul ettikten sonra elçilerin görevlerini yaparken sahip oldukları sıfatları yok saymak yapılabilecek en büyük yanlışlardan biridir.
Peygamberleri ahlaki güzelliğe sahip seçilmiş insanlar olarak kabul ettikten sonra yine onlarda bulunması gereken temel özellikleri yok farz etmekte yine büyük bir hata hatta bühtandır.
Zamanımızda bazı Müslüman geçinen okumuş yazmış insanlar ve hatta üniversite öğretim görevlileri maalesef Peygamberlerde (as) bulunması gereken temel sıfatları ya yok kabul etmekte ya da önemsememektedirler.
1400 yıldır Müslümanlar Peygamberlerin (as) sıfatları olarak ortak kabulleri ile
- Doğruluk sahibi olarak Sıdk,
- Güvenilir olarak Emanet
- Günahtan korunmuş olmak anlamında İsmet
- Yüksek zekâ sahibi olarak Fetanet
- Vahyi açıklamak olarak tebliğ ve tebyin
- Zulüm ve haksızlığı ortadan kaldıran olarak Adalet
ve dünyada da Ahirette de devam eden Peygamberlikleri nedeniyle Emnül-azl gibi bir takım özel sıfatlara sahiptirler.
Peygamberlerin (as) özellikle de bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) in bu ve başka özel sıfatlarından son zamanlarda en çok saldırıya uğrayan sıfatı ne yazık ki tebliğ ve beyan sıfatı olmaktadır.
Nübüvvet ve risaleti, Nebi ile Rasulü birbirinden farklı veya muhalif gören zihniyet tebliğ ve tebyin sıfatlarını da birbirinden ayrı gibi göstererek Hz. Peygamberimizin (sav) sıfatlarını eksiltmeye hatta yok etmeye çalışarak hem bizim Peygamberimizi (sav) hem de diğer Peygamberleri vasıfsızlaştırmak ve kendileri gibi sıradan bir insan seviyesine indirmek istemektedirler.
Hâlbuki Peygamberlerin (as) elçilik görevlerinde tebliğ ve tebyin birbirlerinden asla ayrılmayacak görevlerdir.
Hz. Allah’ın (cc) kendilerine iletmiş olduğu mesajları Peygamberler (as) insanlara hem iletirler hem de açıklarlar.
Hz. Allah’ın (cc) kendileri aracılığı ile ilettiği mesajları taşıma ve iletmek bir yana onları en iyi anlayacak ve bunu insanlara en güzel şekilde aktaracak olan Peygamberlerdir. (as)
Çünkü Peygamberler (as) bazılarının ifade ettiği gibi postacı veya ara kablosu değildirler.
Hz. Allah’ın (cc) mesajını önemli olduğu kadar mesajı ileten Peygamberlerde (as) önemlidir.
Eğer böyle olmasa idi Peygamberlere (as) ve Peygamberimize (sav) gerek kalmaz ve Cenab-ı Allah (cc) Rasullere ve Nebilere (as) gerek kalmadan da ilahi mesajları ve son mesaj olan Kur’an-ı Kerim’i insanlara gönderebilirdi.
Gelen mesajın örneklendirerek hayata uygulamasında Peygamberlerin (as) ve Peygamberimizin (sav) örnekliği insanlar için en az mesaj kadar önemlidir ve bu açıdan Rasul ve Nebilerin (as) tebliğ ve tebyin sıfatları son derece önemli bir yer teşkil etmektedir.
Hz. Peygamberimizin (sav) Kur’an-ı Kerim’i bizlere ulaştırmak ve açıklamak ile görevli oluşu
Nahl Suresi 44. Ayeti hükmü ile “İnsanlara beyan etmen (açıklaman) için sana da zikri (Kur’an-ı Kerim’i) indirdik.” şeklindeki ayet başta olmak üzere bu gerçek Kur’an’da birçok yerde zikredilmektedir.
En basit konularda bile birilerine danışma ihtiyacında olan günümüz insanı maalesef konu din ve Kur’an olunca en başta Hz. Rasulullah (sav) olmak üzere bir bilene danışma ihtiyacı hissetmiyorlar.
Özellikle kendilerine Kur’an talebesi gibi laflarla bedavadan unvan bulma peşinde olan ve Sadece Kur’an diyerek Hz. Peygamberimizin (sav) sözlerini, açıklamalarını basite alan ve daha da ileri giderek reddederek Efendimizi (sav) postacılığa layık gören güruh kendilerini din konusunda ciltler dolusu kitap yazmaya layık görürlerken Hz. Peygamberimizi (sav) tebliğ ettiği din ve o dinin kitabı olan Kur’an-ı Kerim hakkında herhangi bir açıklamada bulunmaya yetkili bulmamaktadırlar.
Başta Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) olmak üzere tüm peygamberlerin sıfatlarını yok ederek ortaya koymak istedikleri Peygambersiz bir din; sahih bir din değildir. Olsa olsa İnsanların hevalarından ürettikleri bir düşünce sistemi olur.
Ve bu düşüncelerin din olarak Allah (cc) katında hiçbir geçerliliği yoktur.