Efendim hayâta ölçü, davranışlara biçim, inanışlara bir kalite katan Âlemlerin Övüncü Hz. Peygamber aleyhisselâm’ı yazılarımıza konuk etmeye büyük bir memnuniyetle devam ediyorduk ancak ne yazık ki bugün bu kutlu ay itibâriyle son yazımız. Üzgünüz, O’nunla yazılarımız âdeta bir rahmet deryâsına, gönüller bereket hazinesine dönüyordu. Rabb’im bizi ümmeti olarak O En Kâmil Ahlâkî değerlere sâhip Güzel Nebi’ye lâyık etsin inşaALLAH.
Bugünkü son yazımızda da, Efendiler Efendisi Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselâm’ın ehli kitaba olan tutum ve davranışları nasıldı? Ona bakmak arzusundayız. Bu seneki O’nu anlatan yazılarımız genellikle, ‘İnsan Hakları’ ağırlıklı oldu. Bugün bu konular üzerinde çok konuşulduğu için, biz de bu hususları araştıralım ve yazalım istedik. Güncel hususlarda da yazmak gerekiyor. Yüce İslâm’ın güncel konulardaki fikir ve inanışı nasıl? Bilgi sâhibi olmamız şart.
Geçen ki yazımızda, ‘kimse kimseyi zorla Müslüman yapamaz’, ‘bunun bir geçerliliği olmaz’ demiştik. Zira yürekten inanmamış insanın imânı geçersizdir. Aynen bunun gibi zorla imansızlığa sürüklenen kişinin durumu da aynıdır. Bizim kutsal kitâbımız Kur’ânu Azûmüşşan’da, ‘kendilerine kitap verilenler’i yâni Yahudi ve Hıristiyanları ‘ehli kitap’ olarak tanımlar.
Ehli kitaba olumlu olarak hitap edilerek, Şerefli Kitâbımız’da, onlardan peygamber aleyhisselâm’ı tasdik etmeleri istenmiştir: “Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gerçekten başkasını söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allâh'ın resûlüdür, (o) Allâh'ın, Meryem'e ulaştırdığı ‘kün: Ol’ kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gönderilmiş yâhut teyit edilmiş, yâhut da Cebrâil tarafından üfürülmüş bir ruhtur.) Şu halde Allâh'a ve peygamberlerine iman edin. ‘(Tanrı) üçtür’ demeyin, sizin için hayırlı olmak üzere bundan vazgeçin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, çocuğu olmaktan münezzehtir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.” (Nisa, 171)
Diyânet Vakfı meal açıklaması; Hıristiyanlar bir türlü Allâh’ın birliği (tevhid) inancına gelememiş, Allah ile peygamberini birbirinden ayıramamışlardır. Hz. Musa ve Hz. İsa, ehl-i kitaba tevhid inancını getirdiği halde, sonradan sapan bu toplumlar Hatemü’l-Enbiyâ’nın sağlam ve aydınlatıcı açıklamalarına rağmen, çoğu itibâriyle, gerçeği kabul etmemişlerdir. Hıristiyanlar: ‘Allah, baba, oğul ve ruhu’l-kudüs’ten ibâret olmak üzere üçtür’, yâhut ‘Allah üç unsurdan meydana gelmiştir, bunların üçü de birbirinin aynıdır, her biri tam ilahtır ve üçü birden bir tek tanrıdır’ diyerek çelişkiye düşerler. Yukarıdaki âyetler onları, gerçek Allah inancı üzerinde aydınlatmak üzere gelmiştir. Âyette Hz. İsa için, ‘Allah’tan bir ruh’ ve ‘Allah’ın kelimesi’ denilmiştir. Âl-i İmran sûresinin 45-47. âyetlerinde ikinci vasıf açıklanmış, bundan maksadın, Allâh’ın ‘Ol’ demesinden ibâret bulunduğu bildirilmiş, Hz. İsa’nın mûcizevi bir şekilde yaratıldığı beyan edilmiştir. Meryem sûresinin 17. âyetinden itibâren de birinci vasıf açıklanmış, ‘Ruh’un, Cebrâil olduğuna işâret edilmiştir.
Peygamberimiz aleyhisselam, ehli kitap ile ilgili âyetlerden hareketle, onlara karşı iyi davranılmasını, adâletli olunmasını istemiş ve hatta Mekke’den Medine’ye hicret edilince, o bölgelerde yaşayan gayri İslâmi unsurlarla çeşitli anlaşmalar yapmış, herkesin bu anlaşmalara sâdık kalmasını istemiş ancak böylece karşılıklı dostluk içerisinde yaşabileceklerinin teyidini vermiştir. (İbni Hişam, ‘Es-Siretü’n-nebeviyye, Kahire, 1979, I.c, s.172-175) Târih boyunca Müslümanlar her dâim ehli kitaba dâima açık yüreklilikle, hoşgörüyle muamele etmiş, can-mal, fikir ve inanış ve de ibâdetlerde hep müsamahakar davranmışlardır. Hiçbir şekilde adâlet ve doğruluktan ayrılmamışlar, onlara karşı kötülük ve haksızlık yapmamışlardır. Müslümanların arasında yaşadıkları zaman da onların istifâde ettikleri her türlü haktan yararlanmışlarıdır.
Hatta İnsanlığın Efendisi Peygamberimiz aleyhisselam ihtiyaç sâhibi muhtaç ve düşkün gayrı Müslimlere yardım dahi etmiştir. Hz. Ömer (r.a) yoksul ve yaşlı bir gayrimüslime hazineden maaş bağlatmıştır. İlerleyen yıllarda fakir gayrimüslimlere devlet bizzat yardım etmiştir.
Aynı zamanda Hz. peygamber aleyhisselam, Müslümanların güvencesi altındaki bir gayrimüslimin haksız yere öldürülmesi durumunda bunu yapan kişinin cennet kokusu duymayacağını bildirmiştir. (Buhârî, Diyât 30) Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam ehli kitap ile savaş da yapmıştır ancak her seferinde bu savaşlara onlar sebep olmuştur. Şu hakikati yine bu yazımızda da vurgulayalım, târih boyunca Müslümanların ehlikitaba karşı gösterdikleri hoşgörü ve saygıyı onlar asla Müslümanlara göstermemişlerdir. Müslümanlar kendi idâresi altında bulunan beldelerde hiçbir şekilde orada daha önce yaşayan teb’anın inanışlarına, kültürlerine, örflerine müdahale etmemişler, onları kendilerine benzetmeye çalışmamışlardır. Ama ne geçmişte onlar böyleydiler ne de şimdi. Meselâ, Cezâyir’de Cezâyirliler Osmanlı hükümranlığından sonra Fransa’nın sömürgesi olmuşlar. Fransız olmadıkları halde Cezâyirli Müslümanlar küçüğünden büyüğüne Fransızca konuşmak zorunda bırakılmışlardır…
Geçmişten bu yana tüm Batı Hıristiyan dünyâsının katıldığı meşhur Haçlı seferlerinde, Sicilya ve Endülüs’te yaşadığı devirlerde en ihtişamlı bir medeniyeti Batı’ya getirmiş bir devletin (Endülüs Emevi Devleti) kökünü kurutacak şekilde Müslüman kıyımı yapıldığı târihi bir gerçekliktir. Bu zulümkarlıklar şekil ve metot değiştirerek hatta artarak hâlâ sürmektedir. Son senelerde sözüm ona bir numaralı ‘hümanist’ geçinen Batı’nın, İslam dünyâsı üzerindeki sömürgeci ve baskıcı tutumları artık ayyuka çıkmıştır. Cehâletin yüz karası Batı ile medeniyetin temsilcisi İslam ve onun Hak Elçisi Hz. Peygamber’in ölçüleri bir olabilir mi?
Mevlîdi Nebi’nin hayâtının güzelliğine, davranışlarının mükemmelliğine hayran olmamak elde değil. Ölçüleri sunduk. Karar sizin. Bizim tercihimiz açık ve besbelli. Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam bize rehber ve örnek olarak yeter gerisi angarya…
Efendim hayırlı Cumâlar.