Bugün sevgiyi, sevdâyı, aşkı, muhabbeti yeniden tanımlamak gerekiyor. Birçok şeyin içinin boşaltıldığı, pek çok değerin sufli arzulara kurban edildiği bir dünyâda yaşıyoruz. Ferdî, fikri, ahlâkî, siyâsî çöküntü içerisinde olan insanlık ve modern dünyânın çökmeyen, buhran çağrıştırmayan, ölmeyen dâim diri duracak prensiplere ve rehbere ihtiyâcı var. Her asırda geçerliliğini yitirmeyen bu ölmez değerlerin adresi “İslam” dır. 1400 küsur sene öncesinin ve sonrasının değişmez rehberi ise İslâm’ın hak peygamberi Hz. Muhammed aleyhisselam’dır.
O kutlu rehber şahsın adının en çok anıldığı bir mübârek Şaban ayında, içinde O’nun anıldığı bir yazı takdim etmek istiyoruz sizlere… Her şeyde olduğu gibi sevgide de maddi temaların öne çıkarıldığı bir devirde Peygamber sevgisinden ve sevdâsından buketler sunmak dileğindeyiz tüm insanlığa.
Sevginin sâhibi önce etrâfı güzelliklerle donatarak her güzelde aslını görmeyi murad ederek insanı yarattı. Kendi güzelliğinin ve sanatının bilinmekliği için de sevgiyi vâr etti. Sevgi ve muhabbet, sevgiyi vâr eden için vâr oldu. Dolayısıyla sevgi ve muhabbetin merkez noktası Hz. Allah Celle ve Âlâ’dır. O’da kendi sevgisini en güzel kulunda odakladı ve son Peygamberini çok sevdi, O’nun ismini kendi isminin yanına koydu. Sevgiyi yaratan ve sevginin yüzde birini yeryüzüne bahşeden yüce Yaratıcı Habibini çok sevdi bunun neticesinde de O’nu âlemlere sevdirdi.
Peygamberimizin sahabe arkadaşları hakiki sevgiyi O’nda tanıdılar ve O sevgi Peygamberine eşi, benzeri görülmemiş bir muhabbetle bağlandılar, yoluna öldüler, yolunda (olgun mü’minler) oldular. Ashab sevginin merkezine Peygamberini oturttu. Onlar peygamberlerine öyle sevdiler ki, O aleyhissalâtu vesselam neyi yap dediyse yaptılar neyi yapma dediyse ondan kaçındılar. Peygamberin etrâfında pervâne oldular. Zirveleşen sevgilerinin emsalsiz misallerini sergilediler.
Daha küçük bir çocukken O’na imân eden amcaoğlu Hz. Ali, Peygamberimiz aleyhisselam hicret etmek üzere yola çıktığında öldürülme ve ölme pahasına O’nun yatağına yatarak elleri yalın kılıç ölüm kusan Mekkeli müşriklere karşı duran bir samimi Müslüman olarak sevginin gücünün neler yapabileceğini bizlere göstermiş oldu.
Saklandıkları Sevr mağarasında Peygamber aleyhisselâm’ın istirahat etmesi için yatırdığında etraftaki haşeratların O’na zarar vermemesi adına gördüğü deliği kapayan en sonunda da kalan son deliği kapatacak bir şey bulamayınca elini o deliğe siper eden fakat o delikteki yılanın elini sokmasının neticesinde gözlerinden sicim gibi yaşlar akıtan ve bunu Peygamberimize belli etmeyen sessiz sessiz o acıya katlanan sâdık dost Hz.Ebu Bekir’in sergilediği eşsiz sevgi, kâinâtın rehberine duyduğu muhabbetin ne denli kuvvetli olduğunu bizlere anlatmış oluyor.
Uhut savaşında âlemlerin güneşi, hidâyetin öncüsü Peygamberimiz aleyhisselâm’a bir şey olmasın diye müşriklerin tüm saldırı oklarına göğsünü siper eden, atılan oklarla vücûdu delik deşik olan, en son kollarını kaybedinceye kadar O’nun yolunda çarpışarak şehid düşen Mus’ablar, Talha bin Ubeydullahlar sevginin gücünün nasıl olması gerektiğini bizlere gösteriyor. Yine ayni muharebede babasını, kardeşini ve evlatlarını O’nun yoluna şehid veren ama Peygamberinin sağ olup olmadığını merak eden, O’nun sağ olduğunu öğrendikten sonra da kendi acılarını bağrına gömerek sevinen o büyük İslam anası Hz.Sümeyra’daki muhabbet acaba nasıl bir sevgiydi?
Şurası muhakkak ki her devirde seven ve sevilenler olacaktır ve bu gerçek böyle de devam edecektir. Ancak hakiki sevgi hakikatli olanlara sarf edilen sevgidir. Böyle sevgiler bâkîdir. Bâkî olana duyulan sevgiler aslîdir geçerliliğini sonsuza dek sürdürür. Hak sevgisi ve Peygamber sevgisi ilâhî kökenli kutsî sevgilerdir. Geçici dünyânın üç kuruş etmeyen varlıklarına gösterilen aşırı ilgi ve alâka insanı hakikat bilgisinden uzaklaştırır.
Dünyâda sevgiyi en çok hak eden kişi sevgili Peygamberimizdir. O’na Sevgili arkadaşları derin bir ilgi ve alâkayla, gösterdikleri muhabbetle canlarını ortaya koyacak şekilde sevmişlerdir. Onlar da O Rasul sevgisiyle göklerde yücelmişler, yaşadıkları devri saadet asrına çevirmişler sonuçta cennet yıldızları olmuşlardır. Ve yine onlar Peygamber sevgisinin gücüyle nice aşılmaz engelleri aşmış, kendilerinden kat kat üstün olan zâlimlere meydan okumuşlardır. Bugün de ayni sevgi gücüyle ayni şeyler neden yapılmasın?
Şaban ayında O’nun sevgi ve muhabbetinin gücünü tüm yüreğimizde hissetme temennisiyle…