1960’lı yıllara gelindiğinde dünya sanayilerinde petrol kullanımı ağırlık kazandı. Çeşitli ülkeler petrol aramalarına ağırlık vererek bu yeraltı madeninden yararlanma yolunu seçtiler. Orta Doğu’da; Kuveyt, İran, Irak gibi ülkeler yanında Suudi Arabistan’da da çok zengin petrol yataklarına rastlandı. Suudi Arabistan’da, Amerika’nın uyguladığı metotlarla petrol çıkarıldı. Çıkarılan petrolün rafinerilerde işletilmesi yerine, hammadde olarak dışarıya ihracı yapıldı. Suudi Arabistan petrolünün ilk alıcısı Amerika Birleşik Devletleri olmakla birlikte, Avrupa Ülkeleri ve Japonya gibi ülkelerde müşteri oldular. Bu ülkeler petrol karşılığında bir kısım para öderlerken, genellikle emtia takası şeklinde Suudi Arabistan ham petrolünü ülkelerine çektiler.
Suudi Arabistan’da 1970’li yıllarda aniden artan yüksek petrol gelirleri, başta Batılı ülke mallarının ithaline sarf edilirken, ülkede alt yapı alanlarının imarına da yönelmiştir. Yol, köprü, mesken vs... Fakat altyapı alanlarına sarf edilen paralar ve öngörülen harcamaların çoğu yersiz ve israf edici oluyordu. Sanki petrol gelirlerinin hiç tükenmeyeceği veya petrol ihracatının her zaman ilk dönemde olduğu gibi canlı olacağı düşünülerek israf devamlı körükleniyordu. Bu hal Suudi Arabistan’da israfın boyutlarını en yüksek noktalara ulaştırıyordu. Gerek lüks ve konfor yapılı içi ve dışı mermer kaplamalı binaların yapımı, gerekse yersiz araba ve eşya kullanımı, halk arasında israfın yaygınlaşmasına neden oluyordu. Her şehre kurulan lüks ve görkemli kraliyet sarayları ise başka bir israfın sergilenişi idi.
Bu kadar petrol gelirine sahip olan bir ülkede, üretime dönük yatırım yapmaya gidilmemiştir. Sadece su arıtma tesislerinin kurulması ve son zamanlarda da tarım alanlarının geliştirilmeye çalışılması ülke için olumlu bir ekonomik gelişmedir. Ancak bu kadar imkân içinde bu yapılanlar devede kulak mesabesindedir.
Bugün Suudi Arabistan’daki ekonomik israfın boyutları dikkatlice incelenecek olursa, sadece telef olan ve kısa zamanda kullanımdan vazgeçilip, çöplüklere atılan araba ve yedek parçaların ekonomik değerinin bir ülke ekonomisini ayağa kaldıracak kadar çok olduğudur.
Peki bütün bu israfa sebep nedir?
Elbette ki israfa sebep, dış güçlerin Suudi Arabistan ekonomisi üzerinde oynadığı oyundur. Batılılar tarafından Suudi Arabistan bir açık pazar haline getirilmiştir. Cidde şehri başta olmak üzere diğer şehirler de kurulan mağazalarda bütün Japon ve Batılı ülkelerin malları sergilenmektedir. İşte bütün bu sebeplerle Batılılar, mallarının satımı için Suudi Arabistan’ı bir pazar yapmışlardır. Bununda ötesinde Suudi Arabistan, kendi ülkesine yatırım yapmak yerine Amerika, Avrupa ve Japon sanayi işletmelerine ortak olarak, bu ülkelerin sanayilerini finanse etmiştir.
1981’de 104 milyar dolar tutarında ham petrol satışı gerçekleştiren Suudi Arabistan, bugün bir ekonomik bunalım içindedir. Buna sebep yüksek boyutlu israf, yersiz harcamalar ve yatırımlardır. 1980’li yıllara kadar dünyanın en fazla petrol ihraç eden ülkelerden biri olan Suudi Arabistan’ın ekonomik durumunun bir bunalım içinde olduğu görülmektedir.
Batılı emperyalist ülkeler özellikle Amerika, uyguladığı sinsi politikalarla Suudi Arabistan’ın zenginliklerini sömürürken, ekonomisini de bunalıma sürüklemiştir.
Suudi Arabistan’da 1970’li yıllarda aniden artan yüksek petrol gelirleri, başta Batılı ülke mallarının ithaline sarf edilirken, ülkede alt yapı alanlarının imarına da yönelmiştir. Yol, köprü, mesken vs... Fakat altyapı alanlarına sarf edilen paralar ve öngörülen harcamaların çoğu yersiz ve israf edici oluyordu. Sanki petrol gelirlerinin hiç tükenmeyeceği veya petrol ihracatının her zaman ilk dönemde olduğu gibi canlı olacağı düşünülerek israf devamlı körükleniyordu. Bu hal Suudi Arabistan’da israfın boyutlarını en yüksek noktalara ulaştırıyordu. Gerek lüks ve konfor yapılı içi ve dışı mermer kaplamalı binaların yapımı, gerekse yersiz araba ve eşya kullanımı, halk arasında israfın yaygınlaşmasına neden oluyordu. Her şehre kurulan lüks ve görkemli kraliyet sarayları ise başka bir israfın sergilenişi idi.
Bu kadar petrol gelirine sahip olan bir ülkede, üretime dönük yatırım yapmaya gidilmemiştir. Sadece su arıtma tesislerinin kurulması ve son zamanlarda da tarım alanlarının geliştirilmeye çalışılması ülke için olumlu bir ekonomik gelişmedir. Ancak bu kadar imkân içinde bu yapılanlar devede kulak mesabesindedir.
Bugün Suudi Arabistan’daki ekonomik israfın boyutları dikkatlice incelenecek olursa, sadece telef olan ve kısa zamanda kullanımdan vazgeçilip, çöplüklere atılan araba ve yedek parçaların ekonomik değerinin bir ülke ekonomisini ayağa kaldıracak kadar çok olduğudur.
Peki bütün bu israfa sebep nedir?
Elbette ki israfa sebep, dış güçlerin Suudi Arabistan ekonomisi üzerinde oynadığı oyundur. Batılılar tarafından Suudi Arabistan bir açık pazar haline getirilmiştir. Cidde şehri başta olmak üzere diğer şehirler de kurulan mağazalarda bütün Japon ve Batılı ülkelerin malları sergilenmektedir. İşte bütün bu sebeplerle Batılılar, mallarının satımı için Suudi Arabistan’ı bir pazar yapmışlardır. Bununda ötesinde Suudi Arabistan, kendi ülkesine yatırım yapmak yerine Amerika, Avrupa ve Japon sanayi işletmelerine ortak olarak, bu ülkelerin sanayilerini finanse etmiştir.
1981’de 104 milyar dolar tutarında ham petrol satışı gerçekleştiren Suudi Arabistan, bugün bir ekonomik bunalım içindedir. Buna sebep yüksek boyutlu israf, yersiz harcamalar ve yatırımlardır. 1980’li yıllara kadar dünyanın en fazla petrol ihraç eden ülkelerden biri olan Suudi Arabistan’ın ekonomik durumunun bir bunalım içinde olduğu görülmektedir.
Batılı emperyalist ülkeler özellikle Amerika, uyguladığı sinsi politikalarla Suudi Arabistan’ın zenginliklerini sömürürken, ekonomisini de bunalıma sürüklemiştir.