Para eşyaya değer(semen) olabilecek ve serveti biriktirmeğe yarayan bir ödeme aracıdır (1). Para, herkes tarafından ödemeler de kabul edilen umumi bir mübadele aracıdır. Para değer ölçüsüdür. Mübadeleye aracı olur, biriktirme aracıdır (2). Paralar madeni ve kağıt olmak üzere iki kısma ayrılır.
Bir ölçü birimi olan paranın değeri faizle işleyen bir ekonomide sabit kalamaz ve devamlı olarak değişikliğe uğrar. Fakat faizsiz bir ekonomide para önemli bir yer tutar ve değerini korur.
Kredi, eldeki para ile gelecekte ele geçecek paranın mübadelesi, para ile ödeme vaadinin değiştirilmesidir. Kredi veren para verip, ödeme vaadi almakta; kredi alan para alıp, ödeme vaadi vermektedir (3). Para ile kredi birbiriyle yakın ilişkisi olan iki kavramdır.
Hükümetler, ekonomi politikalarını yürütürlerken, para ve kredi konusunda değişik kararlar almaktadırlar. Bu kararlar, kimi zaman piyasada para hacminin genişletilmesi suretiyle iş çevrelerinin kredi kullanılmasını kolaylaştırırken, kimi zaman da para hacminin daraltılması suretiyle kredi kullanımının kısılmasını öngörmektedir.
Bir ekonomi için para ve kredi konusunda izlenecek yol dengeli bir para ve kredi politikası ile olur. Paranın piyasada az veya çok miktarda dolaşımı iki yönden de zararlıdır. Para ile oynamak, yani piyasadaki paranın belirli zamanlarda genişletilmesi ya da daraltılması değişik problemleri beraberinde getirir. Paranın, piyasadan belirli usul ve yollarla çekilmesi, para darboğazına yol açar. Piyasada baş gösteren para darlığı, emtia alım ve satımını menfi yönden etkiler. Bu durum ekonomik durgunluğa sebep olur. Piyasanın durgun olması ve nakit akışının ortadan kalkması, iş çevrelerini zor durumda bırakır. Sonuçta ticari senetler de büyük protestolar baş gösterir. Piyasadaki para hacminin genişletilmesi ise fiyat artışlarına sebep olarak enflasyonu körükler.
Bir ekonominin müdahaleci para politikaları ile düzeltilmesi mümkün değildir. Para değerinin düşürülmesi, para hacminin daraltılması veya genişletilmesi suretiyle ekonomiye yapılan müdahaleler olumsuz sonuçlar verir. Bunun açık misâlleri çokça görülmüştür.
Müdahaleci para politikasını öngören ekonomik uygulama, Arjantin’de İktisatçı Raul Prebisch tarafından 1955 yılında denenmiş, ancak bu politika ters sonuçlar vermiştir.
İktisatçı Raul Prebisch, yaptığı uygulamanın hatalı olduğunu yıllarca sonra kavrayabilmiş ve bu gerçeği şu şekilde dile getirmiştir:
“1955 yılındaki deneyim, benim için çok ciddi bir ders oldu. O yıllarda Arjantin bir tür sosyal enflasyon içindeydi. Buna geleneksel para politikaları ile çözüm bulunamayacağını ileriki yıllarda anladım.
Parasal politikalar konusunda vardığım sonuç şudur: Bugün birçok Latin Amerikan ülkesinde görülen durum, güçler ilişkilerinin bir sonucudur, bu olaylar yalnızca ekonomik yaklaşımlarla açıklanamaz ve bu sorunlar parasal çözümlerle aşılamaz. Bana göre, parasal yaklaşım doğru ve normal olan yoldan uzaklaşma anlamını taşır.
Fakat ne yapmak gerekiyor? Amerika Birleşik Devletleri’nde bile ne yapmak gerektiğinin bilinmediği, oldukça açık...”
Arjantin de 1955 yılı uygulamalarının kötü sonuçlarına rağmen, aynı ekonomik model 1976 yılında Jose Alfredo Martinez De Hoz, tarafından yine gündeme getirilmiştir. Arjantin’de 1976 yılında uygulamaya konan ekonomik program gereği, faiz hadleri serbest bırakılmış olup, kredi faizleri de % 85 gibi korkunç bir hadde çıkmıştır. 1980’lere gelindiğinde bu uygulama sonuçta iş sahalarının kapanmasına, yatırımların durmasına, bazı bankaların bile iflasına yol açmıştır. İşsizlik alabildiğine artmış ve ülke de umumi bir ekonomik iflas baş göstermiştir.
Türkiye'de uygulanan ekonomi politikaları sürekli olarak paraya müdahale edilmek suretiyle sürdürülmüştür. Kredi kullanımında ise belirli bir zümrenin faydalandığı görülmüştür. Para ve kredi politikası, ekonomik gelişme için itici bir güç olması gerekirken, Türkiye açısından gelişmeyi köstekleyen temel etkenler olmuştur.
----------------
(1) Bayındır, Abdülaziz, İslâm Açısından Enflasyon ve Çözüm Yolları, İlmi Tartışmalar Dizisi: 1, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1983, sh: 15
(2) Zarakolu, Prof. Dr. Avni, Para ve Kredi, İş Bankası Yayını, Ankara, 1981, sh: 1
(3) A.g.e. sh: 20
Bir ölçü birimi olan paranın değeri faizle işleyen bir ekonomide sabit kalamaz ve devamlı olarak değişikliğe uğrar. Fakat faizsiz bir ekonomide para önemli bir yer tutar ve değerini korur.
Kredi, eldeki para ile gelecekte ele geçecek paranın mübadelesi, para ile ödeme vaadinin değiştirilmesidir. Kredi veren para verip, ödeme vaadi almakta; kredi alan para alıp, ödeme vaadi vermektedir (3). Para ile kredi birbiriyle yakın ilişkisi olan iki kavramdır.
Hükümetler, ekonomi politikalarını yürütürlerken, para ve kredi konusunda değişik kararlar almaktadırlar. Bu kararlar, kimi zaman piyasada para hacminin genişletilmesi suretiyle iş çevrelerinin kredi kullanılmasını kolaylaştırırken, kimi zaman da para hacminin daraltılması suretiyle kredi kullanımının kısılmasını öngörmektedir.
Bir ekonomi için para ve kredi konusunda izlenecek yol dengeli bir para ve kredi politikası ile olur. Paranın piyasada az veya çok miktarda dolaşımı iki yönden de zararlıdır. Para ile oynamak, yani piyasadaki paranın belirli zamanlarda genişletilmesi ya da daraltılması değişik problemleri beraberinde getirir. Paranın, piyasadan belirli usul ve yollarla çekilmesi, para darboğazına yol açar. Piyasada baş gösteren para darlığı, emtia alım ve satımını menfi yönden etkiler. Bu durum ekonomik durgunluğa sebep olur. Piyasanın durgun olması ve nakit akışının ortadan kalkması, iş çevrelerini zor durumda bırakır. Sonuçta ticari senetler de büyük protestolar baş gösterir. Piyasadaki para hacminin genişletilmesi ise fiyat artışlarına sebep olarak enflasyonu körükler.
Bir ekonominin müdahaleci para politikaları ile düzeltilmesi mümkün değildir. Para değerinin düşürülmesi, para hacminin daraltılması veya genişletilmesi suretiyle ekonomiye yapılan müdahaleler olumsuz sonuçlar verir. Bunun açık misâlleri çokça görülmüştür.
Müdahaleci para politikasını öngören ekonomik uygulama, Arjantin’de İktisatçı Raul Prebisch tarafından 1955 yılında denenmiş, ancak bu politika ters sonuçlar vermiştir.
İktisatçı Raul Prebisch, yaptığı uygulamanın hatalı olduğunu yıllarca sonra kavrayabilmiş ve bu gerçeği şu şekilde dile getirmiştir:
“1955 yılındaki deneyim, benim için çok ciddi bir ders oldu. O yıllarda Arjantin bir tür sosyal enflasyon içindeydi. Buna geleneksel para politikaları ile çözüm bulunamayacağını ileriki yıllarda anladım.
Parasal politikalar konusunda vardığım sonuç şudur: Bugün birçok Latin Amerikan ülkesinde görülen durum, güçler ilişkilerinin bir sonucudur, bu olaylar yalnızca ekonomik yaklaşımlarla açıklanamaz ve bu sorunlar parasal çözümlerle aşılamaz. Bana göre, parasal yaklaşım doğru ve normal olan yoldan uzaklaşma anlamını taşır.
Fakat ne yapmak gerekiyor? Amerika Birleşik Devletleri’nde bile ne yapmak gerektiğinin bilinmediği, oldukça açık...”
Arjantin de 1955 yılı uygulamalarının kötü sonuçlarına rağmen, aynı ekonomik model 1976 yılında Jose Alfredo Martinez De Hoz, tarafından yine gündeme getirilmiştir. Arjantin’de 1976 yılında uygulamaya konan ekonomik program gereği, faiz hadleri serbest bırakılmış olup, kredi faizleri de % 85 gibi korkunç bir hadde çıkmıştır. 1980’lere gelindiğinde bu uygulama sonuçta iş sahalarının kapanmasına, yatırımların durmasına, bazı bankaların bile iflasına yol açmıştır. İşsizlik alabildiğine artmış ve ülke de umumi bir ekonomik iflas baş göstermiştir.
Türkiye'de uygulanan ekonomi politikaları sürekli olarak paraya müdahale edilmek suretiyle sürdürülmüştür. Kredi kullanımında ise belirli bir zümrenin faydalandığı görülmüştür. Para ve kredi politikası, ekonomik gelişme için itici bir güç olması gerekirken, Türkiye açısından gelişmeyi köstekleyen temel etkenler olmuştur.
----------------
(1) Bayındır, Abdülaziz, İslâm Açısından Enflasyon ve Çözüm Yolları, İlmi Tartışmalar Dizisi: 1, Ensar Neşriyat, İstanbul, 1983, sh: 15
(2) Zarakolu, Prof. Dr. Avni, Para ve Kredi, İş Bankası Yayını, Ankara, 1981, sh: 1
(3) A.g.e. sh: 20