Özgen Küçükkoner: Annemin babası olan dedem, sizinde büyük dedeniz Mehmet Muhlis Koner çok yönlü bir insandı. Öğretmen, idareci, gazeteci, yazar ve siyasetçi yönleri vardı. İdareci olarak Millî Eğitim Müdürü, gazeteci olarak “Selçuk” isimli gazete sahibi ve başyazarı siyasetçi olarak defalarca yaptığı Belediye Başkanlığı görevlerini söyleyebilirim. Siz en çok O’nun kültür hayatına etkilerini sorduğunuza göre o zaman bunlardan bahsedeyim.
Dedem rahmetlinin Konya kültürüne çok büyük hizmetleri olmuştur. Birçok gazetelerde mesela Babalık, Ekekon, Öğüt, Yeni Konya gazetelerinde başyazardır. Ankara’da yayınlanan “Din Yolu” dergisinde de yazıları çıkmıştır. Bu dergide dînî ve tasavvufî konuları işlemiş, gazetelerde ki yazıları ise daha çok siyasi ve içtimai konular olmuştur. Gördüğü yanlışları dile getirip, bunların düzeltilmesini istemiş, içtimai yaralara parmak basmış, eğitimin önemini vurgulamıştır.
Kendisinin birçok kitapları vardır. Bunlardan felsefi sahadaki fikirlerini “Görüşlerim”, eğitime ait görüşlerini topladığı “Maarif”, Konya ve çevresindeki tarihî eserlerini fotoğraflarıyla birlikte tanıtıldığı “Konya Rehberi”dir (Bu kitabı üç arkadaşıyla birlikte hazırlamıştır. Eski harflerden Bugünkü harflere çevirisini ise Av. M.Ali Uz yapmıştır). Ayrıca “Ayaşlı Şakir” isimli bir eseri ve henüz yayınlanmamış “Rete ve Ben” isimli bir romanı da vardır. Tüm bunlar içinde ise en önemlisi ve en hacimlisi, gece gündüz çalışarak yedi yılda hazırladığı “Mesnevî’nin Özü”dür. Bu eser Hazreti Mevlânâ’nın meşhur eseri “Mesnevî”den seçilen beyitlerin tercümesi ve bunların bugünün gençlerinin anlayacağı bir dille açıklanmasından meydana gelmiştir. İki cilt olup toplam 921 sahifedir.
F. Küçükkoner: Zaman zaman dedeniz Muhlis Koner’den etkilendiğinizi ifade edersiniz. Kültür hayatınızda bunun ne gibi etkileri oldu?
Ö. Küçükkoner: Evet rahmetli dedemden çok etkilendim. O’ndan çok şeyler öğrendim. Gazetelerde makale yazma heves ve arzusunu, kitap yayınlamayı, ülke sorunlarıyla ilgilenmeyi, araştırma ve okumayı ve daha pek çok şeyi hep rahmetliden öğrendim. Kendisi, ilk torunu olmam hasebiyle beni çok severdi. Ben hep O’nun yanında bulundum. İlk, orta ve lise tahsilim süresince hep aynı evde yaşadık. Ankara Hukuk Fakültesine gidince mecburen ayrıldık. Bunda biraz da anne-baba evimizin okullara uzak olması da etkili olmuştur.
Bana devamlı olarak okumayı, çalışmayı, vatan ve millet sevgisini telkin etmiştir. Kendisiyle genellikle tarihî konuları konuşurduk. Bana bilinenlerin dışında hatırladığı tarihî olayların perde arkalarını anlatırdı. Bunlar çok önemli konulardı.
Yeni Konya gazetesinde yayınlanacak yazılarını matbaaya ben götürürdüm. Böylece iilk kez matbaayı ve gazeteyi tanımış oldum.
O’nu ne yazık ki, yirmi iki yaşımdayken ebediyete uğurladım. Biraz daha yaşasaydı O’ndan daha pek çok şey öğrenecektim. Ama ne yapalım ki taktir böyleymiş. O’nu çok erken kaybettim. Her zaman kendisini rahmet ve minnetle hatırlarım. Tekrar tekrar Allah ganî ganî rahmet eylesin diyorum.
F. Küçükkoner: Dedeniz gibi sizinde kitap çalışmalarınız oldu. Buna nasıl başladınız? Nasıl devam etti? Bundan sonra neşredeceğiniz kitaplar var mı?
Ö. Küçükkoner: Evet… Gençliğimden hatta çocukluğumdan beri sosyal olaylara ilgi duymuşumdur. Yurt ve çevre sorunlarıyla ilgilenmişimdir. Bunun tabi bir sonucu olarak da bu konudaki duygu ve düşüncelerimi aksettirmek için ne yapmam lazımdı? Bir gazete sayfalarında yazı yazmak … İşte benim yazı hayatım böyle başladı. İlk kitabım olan “Köşe Yazılarım” 2003 yılında yukarıda zikrettiğim gazetelerde çıkan ve güncelliğini hâlâ koruyan konulardan seçilmiş makalelerimden oluşmaktadır. Diğer bir kitabım ise “Hayatın İçinden” ismini taşır. 2006 yılında yayınlanan bu kitabımda toplumsal olaylar göz önüne getirilmiş, bunlara çare bulunması istenilmiştir. Üçüncü kitabım “Konuşa Konuşa”, değerli gazeteci dostum İhsan Kayseri’yle birlikte karşılıklı olarak, tıpkı şimdi sizinle yaptığımız gibi bir röportajdan oluşmaktadır. Bu arada hatıralara da yer verdik ve diğer iki kitabımdaki çok beğendiğim bazı makaleleri de kitap içine aldık.
Şimdi ara sıra Merhaba gazetesinin Akademik Sayfalarında, Memleket gazetesinin aylık “Dergi”sinde makaleler yayınlıyorum. Bunlar da güncel ve siyasi konular dışındaki toplumsal olaylara aittir. Mesela en çok folklor, edebiyat, kısmen dini ve kısmen de hukuki konulardır. Bunlardan başka yayınlamayı bekleyen bir takım hikâyeler hazırdır. Ancak asıl maksadım tüm bu sorunları işleyen ve sanki topluma tuttuğum aynadaki gördüklerimi yansıtan bir roman yazmaktır. Şu andaki düşüncem budur. Allah kısmet ederse bunu başarabilirsem kendimi bahtiyar hissedeceğim. Konya’ma ve yurduma karşı olan borcumun hiç olmazsa bir kısmını ödemiş olacağıma inanıyorum.
F. Küçükkoner: Sizce Konya bugün kültür hayatının neresinde ve bu konuda neler yapılabilir?
Ö. Küçükkoner: Bugün Konya’mızın kültür hayatı 20-30 yıl öncesine göre çok ilerlemiştir. Eskiden 2-3 tane günlük gazete yayınlanırken bugün maşallah 6-7 tane gazete yayınlanmaktadır. Ayrıca 4-5 tane televizyon kanalı vardır. Her gün sürekli yayın yapmaktadır. Bu arada Konya’mızın kültür hayatını etkileyen en önemli unsurlardan biriside gözbebeğimiz Üniversitemiz ve ona bağlı enstitülerdir. Üniversite hocalarının yayınları, konferansları, bildirileri kültür hayatımızı canlandırmakta ve renklendirmektedir. Belediyelerimizin bu konudaki önemli katkılarını da unutmamak gerekir. Buna rağmen gençlerimiz maalesef, istisnalar dışında, okumamakta, ülke sorunlarıyla hiç ilgilenmemekte, değerli vakitlerini ya bilgisayarda oyun oynayarak ya da internet cafelerde laf üreterek heba etmekte, kütüphaneler bomboş durmaktadır. Bunda birazda istikbal endişesi, ilerde iş bulamama korkusu etken oluyorsa da bundan kurtulmanın yollarını aramaları gerekir.
F. Küçükkoner: Kırk yıldan fazla bir zamandan beri avukatlık mesleğini sürdürüyorsunuz. Mutlaka mesleğinizle ilgili ilgi çekici bir hatıranız vardır. Anlatır mısınız?
Ö. Küçükkoner: Neden olmasın… Ancak 45 yıl içinde öyle acı ve öyle tatlı hatıralarımız var ki, bunlardan hangisini anlatacağıma karar vermem çok zor. Ama hiç unutamadığım biri var ki onu anlatayım: “Tahminen bundan 20-25 yıl önceydi. İstanbul’daki bir arkadaşım telefon etti. Konya’daki bir esnaf İstanbul’daki bir tüccardan mal almış, bedelini ödeyememiş. Malları Konya’da haciz edilip bir depoya konulmuş. İstanbul’daki arkadaş bunları anlattıktan sonra bana “Bugün o malların satışı var. Vekâletnamede gönderdim. Bir zahmet satış sırasında bulun da bir problem olmasın” dedi. Ben de hatır için satış memuru ile tellal pazarındaki belediye mezat salonuna gittik. Tellal bağırmaya başladı. Satılacak mallara bir göz attım. Hepsi çok nadide, çok güzel tuhafiye mallarıydı. Borç tutarı üç bin liraydı. Fakat alıcılar sadece üç yüz lira veriyorlardı. Satıldığı taktirde borç bitmeyecek, borçlunun bu değerli malları da elden gitmiş olacağından borçlu çok mağdur olacaktı. Bu durumu görünce ben satışı durdurdum. Bunda alacaklının bir zararı olmayacaktı. Çünkü mallar muhafaza altında olduğundan ikinci bir defa daha satılabilirdi. Faiz de işleyeceğinden alacaklının zararı olmayacaktı. Belki ikinci satışta daha fazlasına satılır, o zaman da hem alacaklı alacağının daha fazlasınız almış olur, borçlu da borcunun büyük bölümünden kurtulurdu. Durumu İstanbul’daki arkadaşıma söylediğimde pek memnun olmadı ama “sen öyle takdir etmişsin, öyle olsun” dedi.
Aradan yıllar geçti. Bir gün büroma bir şahıs geldi ve bana “Beni tanıdın mı?” diye sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. O durumu anlattı. O zaman olayı hatırladım ve kendisine sonuçta ne olduğunu sordum. Adam anlatmaya başladı: “O gün ben orada bir köşede oturuyordum. Tellal bağırdıkça ve 300 lira fiyat verildikçe içim cız ediyor, ağlıyordum. Sen satışı durdurunca rahat bir nefes aldım” “Peki sonra ne oldu?” dedim. Ben borcumu ödedim, mallarımı geri aldım. Şimdi bakkallık yapıyorum, işlerim çok iyi. Eğer iznin olursa sana gazete ile teşekkür etmek istiyorum, onun için geldim, dedi. Çok duygulandım. Kendisine “gazete ile teşekkür etmene gerek yok. Şimdi böylece teşekkür etmiş oldun, bu bana yeter. Ayrıca biz avukatlara teşekkür ilânı yasaktır, iyi ki benden habersiz böyle bir iş yapmamışsın, dedim. Çay içtik ve ayrıldık Şimdi o şahsın fabrikası var. Ara sıra gelir konuşuruz. O yine kapıdan girerken “beni tanıdın mı?” der hep beraber gülüşürüz.
F. Küçükkoner: Son olarak da üniversite sınavlarında en çok tercih edilen mesleklerden birisi de hukuk ve avukatlıktır. Ben de merak ediyorum avukatlık nasıl bir meslektir? Siz kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?
Ö. Küçükkoner: Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ederler. Yargı çevrelerinde ve diğer devlet organlarında bir başkasını temsil yetkisi yalnız avukatlara aittir. Yani bir kimseyi başka bir şahıs, çok az istisnalar dışında, temsil edemez. Bu temsilcinin mutlaka avukat olması lazımdır. Benim meslek hayatım, yani Adalet Bakanlığından ruhsat aldığım tarihten itibaren yaklaşık kırk beş yılı geride bırakmaktadır.
F. Küçükkoner: Hatırladığım kadarıyla pek yakınlarda sizin bu kırk beş yıllık meslek hayatınız bir törenle kutlandı. Biraz da bu törenden bahseder misiniz.
Ö. Küçükkoner: Doğru hatırladınız. Bu töreni Aydınlar Ocağı Başkanı sayın Dr. Mustafa Güçlü ile duayen gazeteci Sayın İhsan Kayseri tertip ettiler. Birçok tanıdığımın ve meslektaşımın iştiraki ile bu toplantı Hekim evinde yapıldı. Benim için unutulmaz anılardan biridir. Hele bu toplantıda söz alıp benden bahseden dostlarımın o güzel sözleri benim için ödüllerin en büyüğüdür. Yine bu toplantıyı kıymetli dostum Sayın Recai Kıcıkoğlu kameraya çekerek ölümsüzleştirdi ve çok güzel bir hatıra olarak arşivimde yer almasını sağladı. Bu vesile ile törene katılan dostlarıma ve isimleri geçen zevata bir kere daha burada teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
F. Küçükkoner: Amcacığım her zaman yaptığımız gibi bu sohbetimizden de çok memnun oldum. Teşekkür ederim
Ö. Küçükkoner: Ben de teşekkür ederim.
Özgen KÜÇÜKKONER kimdir?
1935 yılında Konya’da doğdu. Annesi Çelebi sülalesinden M. Muhlis Koner’in kızı Saniha Küçükkoner, babası öğretmen ve çiftçi Hacı Mustafa Muzaffereddin Küçükkoner’dir. İlk, orta, lise tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
Avukatlık stajını ve askerlik görevini ifa ettikten sonra 1963 yılında Konya’da serbest avukatlığa başladı. Halen bu görevini sürdürmektedir.
Lise çağlarından beri sosyal faaliyetlere ve siyasete ilgi duyan M. Özgen Küçükkoner, yıllarca Konya Barosunda Yönetim Kurulu üyeliği, Başkan vekilliği ve on yılda Türkiye Barolar Birliğinde Konya temsilcisi olarak görev yaptı.
Bir ara siyasete atıldı. Bir siyasî partinin 1969-1972 yılları arasında da 3,5 yıl kadar il başkanlığında bulundu. Aynı partiden bir dönem için belediye başkanı ve milletvekili adayı oldu.
01.03.1978-01.03.1979 tarihlerinde de Konya Hukukçular Derneği başkanlığında bulundu. 2002-2004 yılları arasında da Konya Lisesi Mezunları Derneği Başkanlığı yaptı.
Bu arada Konya’da yayınlanan Yeni Konya, Anadolu’da Hamle, Kervan, Türkiye’de Yarın, Yeni Gazete, Konya Postası gibi çeşitli yerel gazetelerde makaleler ve köşe yazıları yazdı.
Ayrıca bazı meslekî dergi ve bültenlerde de hukukî görüş ve düşünceleri yayınlandı.
Yazar, yukarıda bahis edilen Yeni Konya, Konya Postası gazetelerinde yayınlanan yazılarını bir araya getirdiği ve “Köşe Yazılarım” adını verdiği kitabını 2003 yılında yayınladı. 2005 yılında da “Hayatın İçinden” ismini verdiği çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel olaylardaki anılarını, duygu ve düşüncelerini okuyucusuyla paylaşmış, topluma tuttuğu aynadaki gördüklerini anlatmıştır. 2007 yılında da hayatını ve eserlerini içeren “Konuşa Konuşa” isimli üçüncü kitabı yayınlanmıştır.
M. Özgen Küçükkoner, evli ve iki çocuk babasıdır.
Küçükkoner hâlen Akademik sayfa yazarları arasındadır.
Dedem rahmetlinin Konya kültürüne çok büyük hizmetleri olmuştur. Birçok gazetelerde mesela Babalık, Ekekon, Öğüt, Yeni Konya gazetelerinde başyazardır. Ankara’da yayınlanan “Din Yolu” dergisinde de yazıları çıkmıştır. Bu dergide dînî ve tasavvufî konuları işlemiş, gazetelerde ki yazıları ise daha çok siyasi ve içtimai konular olmuştur. Gördüğü yanlışları dile getirip, bunların düzeltilmesini istemiş, içtimai yaralara parmak basmış, eğitimin önemini vurgulamıştır.
Kendisinin birçok kitapları vardır. Bunlardan felsefi sahadaki fikirlerini “Görüşlerim”, eğitime ait görüşlerini topladığı “Maarif”, Konya ve çevresindeki tarihî eserlerini fotoğraflarıyla birlikte tanıtıldığı “Konya Rehberi”dir (Bu kitabı üç arkadaşıyla birlikte hazırlamıştır. Eski harflerden Bugünkü harflere çevirisini ise Av. M.Ali Uz yapmıştır). Ayrıca “Ayaşlı Şakir” isimli bir eseri ve henüz yayınlanmamış “Rete ve Ben” isimli bir romanı da vardır. Tüm bunlar içinde ise en önemlisi ve en hacimlisi, gece gündüz çalışarak yedi yılda hazırladığı “Mesnevî’nin Özü”dür. Bu eser Hazreti Mevlânâ’nın meşhur eseri “Mesnevî”den seçilen beyitlerin tercümesi ve bunların bugünün gençlerinin anlayacağı bir dille açıklanmasından meydana gelmiştir. İki cilt olup toplam 921 sahifedir.
F. Küçükkoner: Zaman zaman dedeniz Muhlis Koner’den etkilendiğinizi ifade edersiniz. Kültür hayatınızda bunun ne gibi etkileri oldu?
Ö. Küçükkoner: Evet rahmetli dedemden çok etkilendim. O’ndan çok şeyler öğrendim. Gazetelerde makale yazma heves ve arzusunu, kitap yayınlamayı, ülke sorunlarıyla ilgilenmeyi, araştırma ve okumayı ve daha pek çok şeyi hep rahmetliden öğrendim. Kendisi, ilk torunu olmam hasebiyle beni çok severdi. Ben hep O’nun yanında bulundum. İlk, orta ve lise tahsilim süresince hep aynı evde yaşadık. Ankara Hukuk Fakültesine gidince mecburen ayrıldık. Bunda biraz da anne-baba evimizin okullara uzak olması da etkili olmuştur.
Bana devamlı olarak okumayı, çalışmayı, vatan ve millet sevgisini telkin etmiştir. Kendisiyle genellikle tarihî konuları konuşurduk. Bana bilinenlerin dışında hatırladığı tarihî olayların perde arkalarını anlatırdı. Bunlar çok önemli konulardı.
Yeni Konya gazetesinde yayınlanacak yazılarını matbaaya ben götürürdüm. Böylece iilk kez matbaayı ve gazeteyi tanımış oldum.
O’nu ne yazık ki, yirmi iki yaşımdayken ebediyete uğurladım. Biraz daha yaşasaydı O’ndan daha pek çok şey öğrenecektim. Ama ne yapalım ki taktir böyleymiş. O’nu çok erken kaybettim. Her zaman kendisini rahmet ve minnetle hatırlarım. Tekrar tekrar Allah ganî ganî rahmet eylesin diyorum.
F. Küçükkoner: Dedeniz gibi sizinde kitap çalışmalarınız oldu. Buna nasıl başladınız? Nasıl devam etti? Bundan sonra neşredeceğiniz kitaplar var mı?
Ö. Küçükkoner: Evet… Gençliğimden hatta çocukluğumdan beri sosyal olaylara ilgi duymuşumdur. Yurt ve çevre sorunlarıyla ilgilenmişimdir. Bunun tabi bir sonucu olarak da bu konudaki duygu ve düşüncelerimi aksettirmek için ne yapmam lazımdı? Bir gazete sayfalarında yazı yazmak … İşte benim yazı hayatım böyle başladı. İlk kitabım olan “Köşe Yazılarım” 2003 yılında yukarıda zikrettiğim gazetelerde çıkan ve güncelliğini hâlâ koruyan konulardan seçilmiş makalelerimden oluşmaktadır. Diğer bir kitabım ise “Hayatın İçinden” ismini taşır. 2006 yılında yayınlanan bu kitabımda toplumsal olaylar göz önüne getirilmiş, bunlara çare bulunması istenilmiştir. Üçüncü kitabım “Konuşa Konuşa”, değerli gazeteci dostum İhsan Kayseri’yle birlikte karşılıklı olarak, tıpkı şimdi sizinle yaptığımız gibi bir röportajdan oluşmaktadır. Bu arada hatıralara da yer verdik ve diğer iki kitabımdaki çok beğendiğim bazı makaleleri de kitap içine aldık.
Şimdi ara sıra Merhaba gazetesinin Akademik Sayfalarında, Memleket gazetesinin aylık “Dergi”sinde makaleler yayınlıyorum. Bunlar da güncel ve siyasi konular dışındaki toplumsal olaylara aittir. Mesela en çok folklor, edebiyat, kısmen dini ve kısmen de hukuki konulardır. Bunlardan başka yayınlamayı bekleyen bir takım hikâyeler hazırdır. Ancak asıl maksadım tüm bu sorunları işleyen ve sanki topluma tuttuğum aynadaki gördüklerimi yansıtan bir roman yazmaktır. Şu andaki düşüncem budur. Allah kısmet ederse bunu başarabilirsem kendimi bahtiyar hissedeceğim. Konya’ma ve yurduma karşı olan borcumun hiç olmazsa bir kısmını ödemiş olacağıma inanıyorum.
F. Küçükkoner: Sizce Konya bugün kültür hayatının neresinde ve bu konuda neler yapılabilir?
Ö. Küçükkoner: Bugün Konya’mızın kültür hayatı 20-30 yıl öncesine göre çok ilerlemiştir. Eskiden 2-3 tane günlük gazete yayınlanırken bugün maşallah 6-7 tane gazete yayınlanmaktadır. Ayrıca 4-5 tane televizyon kanalı vardır. Her gün sürekli yayın yapmaktadır. Bu arada Konya’mızın kültür hayatını etkileyen en önemli unsurlardan biriside gözbebeğimiz Üniversitemiz ve ona bağlı enstitülerdir. Üniversite hocalarının yayınları, konferansları, bildirileri kültür hayatımızı canlandırmakta ve renklendirmektedir. Belediyelerimizin bu konudaki önemli katkılarını da unutmamak gerekir. Buna rağmen gençlerimiz maalesef, istisnalar dışında, okumamakta, ülke sorunlarıyla hiç ilgilenmemekte, değerli vakitlerini ya bilgisayarda oyun oynayarak ya da internet cafelerde laf üreterek heba etmekte, kütüphaneler bomboş durmaktadır. Bunda birazda istikbal endişesi, ilerde iş bulamama korkusu etken oluyorsa da bundan kurtulmanın yollarını aramaları gerekir.
F. Küçükkoner: Kırk yıldan fazla bir zamandan beri avukatlık mesleğini sürdürüyorsunuz. Mutlaka mesleğinizle ilgili ilgi çekici bir hatıranız vardır. Anlatır mısınız?
Ö. Küçükkoner: Neden olmasın… Ancak 45 yıl içinde öyle acı ve öyle tatlı hatıralarımız var ki, bunlardan hangisini anlatacağıma karar vermem çok zor. Ama hiç unutamadığım biri var ki onu anlatayım: “Tahminen bundan 20-25 yıl önceydi. İstanbul’daki bir arkadaşım telefon etti. Konya’daki bir esnaf İstanbul’daki bir tüccardan mal almış, bedelini ödeyememiş. Malları Konya’da haciz edilip bir depoya konulmuş. İstanbul’daki arkadaş bunları anlattıktan sonra bana “Bugün o malların satışı var. Vekâletnamede gönderdim. Bir zahmet satış sırasında bulun da bir problem olmasın” dedi. Ben de hatır için satış memuru ile tellal pazarındaki belediye mezat salonuna gittik. Tellal bağırmaya başladı. Satılacak mallara bir göz attım. Hepsi çok nadide, çok güzel tuhafiye mallarıydı. Borç tutarı üç bin liraydı. Fakat alıcılar sadece üç yüz lira veriyorlardı. Satıldığı taktirde borç bitmeyecek, borçlunun bu değerli malları da elden gitmiş olacağından borçlu çok mağdur olacaktı. Bu durumu görünce ben satışı durdurdum. Bunda alacaklının bir zararı olmayacaktı. Çünkü mallar muhafaza altında olduğundan ikinci bir defa daha satılabilirdi. Faiz de işleyeceğinden alacaklının zararı olmayacaktı. Belki ikinci satışta daha fazlasına satılır, o zaman da hem alacaklı alacağının daha fazlasınız almış olur, borçlu da borcunun büyük bölümünden kurtulurdu. Durumu İstanbul’daki arkadaşıma söylediğimde pek memnun olmadı ama “sen öyle takdir etmişsin, öyle olsun” dedi.
Aradan yıllar geçti. Bir gün büroma bir şahıs geldi ve bana “Beni tanıdın mı?” diye sordu. Ben de tanımadığımı söyledim. O durumu anlattı. O zaman olayı hatırladım ve kendisine sonuçta ne olduğunu sordum. Adam anlatmaya başladı: “O gün ben orada bir köşede oturuyordum. Tellal bağırdıkça ve 300 lira fiyat verildikçe içim cız ediyor, ağlıyordum. Sen satışı durdurunca rahat bir nefes aldım” “Peki sonra ne oldu?” dedim. Ben borcumu ödedim, mallarımı geri aldım. Şimdi bakkallık yapıyorum, işlerim çok iyi. Eğer iznin olursa sana gazete ile teşekkür etmek istiyorum, onun için geldim, dedi. Çok duygulandım. Kendisine “gazete ile teşekkür etmene gerek yok. Şimdi böylece teşekkür etmiş oldun, bu bana yeter. Ayrıca biz avukatlara teşekkür ilânı yasaktır, iyi ki benden habersiz böyle bir iş yapmamışsın, dedim. Çay içtik ve ayrıldık Şimdi o şahsın fabrikası var. Ara sıra gelir konuşuruz. O yine kapıdan girerken “beni tanıdın mı?” der hep beraber gülüşürüz.
F. Küçükkoner: Son olarak da üniversite sınavlarında en çok tercih edilen mesleklerden birisi de hukuk ve avukatlıktır. Ben de merak ediyorum avukatlık nasıl bir meslektir? Siz kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?
Ö. Küçükkoner: Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukatlar, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ederler. Yargı çevrelerinde ve diğer devlet organlarında bir başkasını temsil yetkisi yalnız avukatlara aittir. Yani bir kimseyi başka bir şahıs, çok az istisnalar dışında, temsil edemez. Bu temsilcinin mutlaka avukat olması lazımdır. Benim meslek hayatım, yani Adalet Bakanlığından ruhsat aldığım tarihten itibaren yaklaşık kırk beş yılı geride bırakmaktadır.
F. Küçükkoner: Hatırladığım kadarıyla pek yakınlarda sizin bu kırk beş yıllık meslek hayatınız bir törenle kutlandı. Biraz da bu törenden bahseder misiniz.
Ö. Küçükkoner: Doğru hatırladınız. Bu töreni Aydınlar Ocağı Başkanı sayın Dr. Mustafa Güçlü ile duayen gazeteci Sayın İhsan Kayseri tertip ettiler. Birçok tanıdığımın ve meslektaşımın iştiraki ile bu toplantı Hekim evinde yapıldı. Benim için unutulmaz anılardan biridir. Hele bu toplantıda söz alıp benden bahseden dostlarımın o güzel sözleri benim için ödüllerin en büyüğüdür. Yine bu toplantıyı kıymetli dostum Sayın Recai Kıcıkoğlu kameraya çekerek ölümsüzleştirdi ve çok güzel bir hatıra olarak arşivimde yer almasını sağladı. Bu vesile ile törene katılan dostlarıma ve isimleri geçen zevata bir kere daha burada teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
F. Küçükkoner: Amcacığım her zaman yaptığımız gibi bu sohbetimizden de çok memnun oldum. Teşekkür ederim
Ö. Küçükkoner: Ben de teşekkür ederim.
Özgen KÜÇÜKKONER kimdir?
1935 yılında Konya’da doğdu. Annesi Çelebi sülalesinden M. Muhlis Koner’in kızı Saniha Küçükkoner, babası öğretmen ve çiftçi Hacı Mustafa Muzaffereddin Küçükkoner’dir. İlk, orta, lise tahsilini Konya’da tamamladıktan sonra 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
Avukatlık stajını ve askerlik görevini ifa ettikten sonra 1963 yılında Konya’da serbest avukatlığa başladı. Halen bu görevini sürdürmektedir.
Lise çağlarından beri sosyal faaliyetlere ve siyasete ilgi duyan M. Özgen Küçükkoner, yıllarca Konya Barosunda Yönetim Kurulu üyeliği, Başkan vekilliği ve on yılda Türkiye Barolar Birliğinde Konya temsilcisi olarak görev yaptı.
Bir ara siyasete atıldı. Bir siyasî partinin 1969-1972 yılları arasında da 3,5 yıl kadar il başkanlığında bulundu. Aynı partiden bir dönem için belediye başkanı ve milletvekili adayı oldu.
01.03.1978-01.03.1979 tarihlerinde de Konya Hukukçular Derneği başkanlığında bulundu. 2002-2004 yılları arasında da Konya Lisesi Mezunları Derneği Başkanlığı yaptı.
Bu arada Konya’da yayınlanan Yeni Konya, Anadolu’da Hamle, Kervan, Türkiye’de Yarın, Yeni Gazete, Konya Postası gibi çeşitli yerel gazetelerde makaleler ve köşe yazıları yazdı.
Ayrıca bazı meslekî dergi ve bültenlerde de hukukî görüş ve düşünceleri yayınlandı.
Yazar, yukarıda bahis edilen Yeni Konya, Konya Postası gazetelerinde yayınlanan yazılarını bir araya getirdiği ve “Köşe Yazılarım” adını verdiği kitabını 2003 yılında yayınladı. 2005 yılında da “Hayatın İçinden” ismini verdiği çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel olaylardaki anılarını, duygu ve düşüncelerini okuyucusuyla paylaşmış, topluma tuttuğu aynadaki gördüklerini anlatmıştır. 2007 yılında da hayatını ve eserlerini içeren “Konuşa Konuşa” isimli üçüncü kitabı yayınlanmıştır.
M. Özgen Küçükkoner, evli ve iki çocuk babasıdır.
Küçükkoner hâlen Akademik sayfa yazarları arasındadır.
KONYA İLİM VE KÜLTÜR ADAMLARIYLA SÖYLEŞİLER
Şefika Funda KÜÇÜKKONER
Şefika Funda KÜÇÜKKONER