Oyunu okumak ifadesi bize Almanya’da yapılan bir futbol müsabakası sonrasında dilimize girmiş olarak kabul edilse de bizim yazacaklarımızın spor müsabakalarındaki idarecilerin ve antrenörlerin oyunu okumaktan kastettikleri ile ilgisi yoktur.
Bizde oyunu iyi okumak ifadesi İslam Dini ve Müslümanlar üzerinde oynanan oyunları bilmeyi ve karşı tedbir alma anlamını ifade eder ve bunun için gerektiği kadarıyla sporla ilgili ifadeleri kullanacağız.
Son yaptıkları ile dünyanın en büyük terör devleti ve işgalcisi olduğu bir kez daha tescillenen ABD hükümeti gölgesine saklanan dünya egemenlerinin İslam Dünyası üzerindeki hassaten de Türkiye üzerindeki planladıkları oyunları iyi okumak gerekiyor.
Yıllarca Dünya Bankası ve İMF zaptiyeleri eliyle devlet ve millet üzerinde oynanan faiz oyunları ile gelinen sonuçta zenginlerin daha zengin fakirlerin daha fakir hale getirilmesi amaçlanıyordu ve bu amaç maalesef muhafazakâr iktidarlar diyebileceğimiz ANAP ve AKP eliyle gerçek oldu.
Kısa da olsa futbol jargonu ile ifade etmek gerekirse dünya egemenleri kendi elleriyle kurdukları ekonomik sistemin kendi çıkarlarına aykırı bir hareket yapmaması için işbaşında tuttukları siyasiler be bürokrasinin yönettiği Türkiye ekonomisinin kaptanlarının rakip fileleri havalandırmak yerine, ayaklarında top tutarak, top dolaştırarak oyunu yavaşlatacak ve soğutacaklarını bildikleri için kendilerinin yapacakları dar alanda paslaşmaların okunmamasını sağlamakla bile çok büyük kazançlar elde ettiler.
Bir taraftan kendi ülkelerindeki siyasetin finansmanı konusunda çok katı kurallar koyarken Türkiye’de işbaşında bulunan siyasilerin birbirlerine karşı kullanacakları fonları oluşturarak hem ülkenin sermaye birikimini hem de siyasi altyapısını yapısını bozdular.
Bu gayelerini hayata geçirebilmek için sömürge aydınları diyebileceğimiz gazete yazarlarınca büyükler hedeflenerek yazılan yazılardan tutun da ilkokul çağına bile gelmemiş çocuklar için anlatılan masal ve hikâyelerde bile şu son zamanlarda çokça kullandığımız algı yönetimi kurallarını eksiksiz uyguladılar.
İlkokuldan başlayan eğitim ve öğretimi milli olmaktan çıkaracak şekilde okullarda okutulan ders kitaplarında gizlice verilen mesajlarla yalanı ve haramı meşrulaştırma amacı taşıyan olumsuz mesajların yanında ETCEP adlı ve hala uygulanmakta olan şeytani proje ile çocuklarımızın zihinleri öyle bir işgal edildi ki sadece manevi olarak değil aynı zamanda maddeten de zehirledikleri çocuklarımızın bilinçaltlarını gizlice yönetmeye dönük algı operasyonları ile İslamofobi fikrini işlediler.
Nasıl derseniz çocuklarımızın cep telefonları veya bilgisayarlarla oynadıkları oyunlara veya ailecek evde hiç sakınmadan seyrettiğimiz dizi ve filmlerden bir birkaç örnek verelim.
Çocuklarımızın aylarca fark bile edemeden oynadıkları bu masum görünüşlü melanet oyunlarda neler mi vardı?
“Call Of Duty” oyununun sonraki versiyonlarında tepkiler üzerine çıkarılan bir levha vardı.
Harabe bir evin tuvaletinde kir pas içerisindeki bir tuvalet taşının tam üstündeki çerçevede “Allah güzeldir. Güzel olanı sever.” hadisi şerifi yazılmıştı.
“Counter Strike” isimli askerlerin teröristlerle çatışmaları şeklinde oynanan oyunda ise teröristlerin yaralanırken ya da ölürken attıkları “Allah’ü Ekber” ve “La ilahe illallah” çığlıklarının çocukların masum dimağlarında yer etmediğini mi zannediyorsunuz?
Bu ve bu gibi daha pek çok sayabileceğimiz bilgisayar oyununda var olan ve İslamiyet'in terörizm ile eşit anlama geldiği veya İslam Dininin terörizmle bir ilişkisinin var olduğu düşüncesini zihinlere yerleştirmeye çalışan figürlerin sonucunda bu gün dünya milletlerinde hatta Müslümanların çoğunda bile var olan yanlış algıyı oluşturduklarını görüyoruz.
20. asrın ilk yarısında İngiltere'nin 1946 yılından sonra ise ABD’nin kulluk ettiği işgalci ve terörist siyonist düşüncenin İslam birliğini yıktıktan sonra bile tam olarak gerçekleştiremedikleri hain emellerini bu defa Müslümanların zihinlerindeki inanç ve ibadet birliğini yıkmak için yaptıkları faaliyetlerin artık farkına varılması gerektiğini ümit ediyoruz.
Sözlerimize yine futbol sahalarında kullanılan bir ifade ile son verelim.
Biz maalesef millet olarak futbolda kazananı değil de seyirciyi mest edecek şekilde çalım atarak 90 dakika topu iyi kullanan daha doğrusu maçı kazanmasa da tribünlere oynayan futbolculara prim veririz hep.
Siyasette de bu güne kadar yaptığımız şeyin bundan farklı olmadığı ispatlanmıştır.
Bu kısır döngüden kurtulmak için ise ülke ve millet olarak üzerimizde oynanan oyunların bütünüyle iyi okunması gerekmektedir.