Bir çiftlik sahibinin kızını tanımıştım. Sevimli bir köpekleri vardı. Küçük kızın, bir soruma verdiği cevabı hiç unutamam. Büyüyünce “köpek” olacaktı.
“Olmak istediğim fantastik kahramanlar olarak izliyorum o yıllarda, Sergio Leone’nin filmlerini, Ennio Morricone’nin efsanevi müziklerini...
Clint Eastwood’u ve Robert de Niro’yu kahramanlaştırıyorum oynadıkları karakterlerde. Bir
Avuç Dolar; Birkaç Dolar İçin; İyi Kötü ve Çirkin; Bir Zamanlar Amerika’da filmlerinden;
kendime ‘zor ve meşakkatli bir hayat çağırdığımı’ bütün bir ömrümün kötülük ve kötülerle yalnız bir kovboyun mücadelesi şeklinde geçeceğini bilmiyorum...
Filmler, besteler, yorumlar, yorumcular, aktör ve aktrisler hayat çizgimi çiziyorlar...” diye ekliyor.” Reha Muhtar; “Hayatımı etkileyen insanların bana bıraktıkları” yazısında.
Rol modeller, örnek, hayatımın kahraman(lar)ı diye andığımız kimseler, ölü diri, gizliler, içteki dıştaki seçiciler; kim(lik)leri içiciler; gizli o(na)ylamalarla tesir altına girdiğimiz insan nefesleri.
Etkilendiğimiz, örnek aldığımız kişiler tek değil aslında.
Zamana, hayat tecrübesine, gönül iklimi ve zihin berraklığı, kapasiteye, şartlara, reklam ve algı yönetimine göre başkalaşıyor.
Hatta bazen nesnelerden de etkileniyoruz. Hırs, esasen eşyanın üzerimizdeki tahakkümünü sağlıyor ve “efendilik” pozisyonunu değiştiriyor.
Olaylar, dünya oyun(cu)ları; bazılarını fark etmediğimiz yeni kelimeler, cümleler koyuyorlar içimize. Yön verip, rotamızı çiziyorlar.
Farklı rollere bürünürken, verdiğimiz tepkiler de değişiyor. Sahip olup, mülk edinmeden; vehimlerle sanılarla egomuzu şişirip hem perdelenmeye hem maskelenmeye kadar. Aslında kimiz, neyi temsil ederiz, sonunda neye dönüşürüz bilemiyoruz.
İçsel ve dışsal kahramanlarla yol alıyoruz. Sözler Kutlu Elçi’yi, mukaddesi işaretlerken mesela; içte şakiler, yol kesiciler kol geziyor. Sahtelik, samimiyet ayrı mesele.
Prof. Dr. Mim Kemal Öke… Fatih Vural’ın kendisiyle yaptığı söyleşinin yer aldığı Yaralı Ceylanlar Kulübü kitabında, özel kahramanına değiniyor:
“Benim hayatımda da Turgut Reis çok önemli bir yer tutar. Derler ya, herkesin bir kahramanı, rol modeli vardı; benim de küçüklüğümden beri hep ve tek olarak Turgut Reis olmuştur. Belki, Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun Türk Korsanları romanından fazlaca etkilendiğimdendir ama onun karakteri, mizacı, ruhu, bana içinden hep, ‘İşte böyle olmalısın,’ dedirtmiştir.
Turgut Reis ile ilgili yazılan ne varsa toplamışımdır. Hâlâ kitaplığımın en mutena yerinde durmaktadır.”
Mim Kemal hoca, ayrıca Abdüsselam El Esmer Hazretleri’nin söylediği ‘Türkler, İslâm’ın hizmetkârı ve askerleridir. Onlara muhabbet ediniz.’ sözünden hareketle; Trablusgarb fatihi, Haçlıların ‘Dragon (Ejderha) dediği Büyük Türk denizcisi Turgut Reis’le, Abdüsselam El Esmer Hazretleri arasındaki “çok yakîn bir muhibbanlık ilişkisine”, gönül bağlarına ve Turgut Reis üzerindeki nüfuza temas ediyor.
Ve Prof. Dr. Sami Güçlü… TYB Konya Şubesi’nin düzenlediği programdaki konuşmasında, “Tarık Buğra’nın ufkunu açtığından, hatta benzer tepkiler verdiklerinden” bahsetti.
…
“Kovboylar, denizciler, edebiyatçılar”. Kalbin seçtikleri, öne çıkanlar, ruhumuzun yiğitleri, göreceli güzellik numuneleri.
Yine türlü yaşantılar içindeki, muhtemelen birbirine yakın olmayan ünlü isimler.
Reha Muhtar, Mim Kemal Öke.
Nerden nereye derseniz. Bu yazıya girmelerinin sebebi; aynı gün ve saatte, “rol modeller, etkilenme” üzerine yazdıklarının paralel okunmasıydı. İlginç bir tevafuktu.
Sami Bey’in “Yazar Seçip Okumak Üzerine Düşünceler” isimli konuşmasını ise, yazıyı planlarken dinledim.