Türkiye’de siyasi gündemin belirlenmesinden terörle mücadeleye kadar olup bitenlerin siyasetin geneline hitap etmesi dolayısıyla siyasi sorumlu olarak Hükümetin başı sıfatıyla başbakanın bilgisi dâhilinde olması herkesin kabul edeceği doğal bir şeydir.
Vatandaşların kendi lehlerine olan her konu gibi askerlikle ilgili beklentilerden ticari hayatın canlandırılmasına kadar alınacak tüm tedbirlerde de başbakanın olaylara müdahil olması, hatta son noktayı koyan kişi olması da çok normaldir.
Ama bir şehirde Bakanından, Valisinden, belediye başkanına kadar tüm yerel işler ve siyasette etkin olarak görülen yöneticiler çarşaf çarşaf beyanatlar verip, reklâmlar vererek yerele ait çalışmaları kendilerine mal edip dururken, başbakanın Ankara’dan Konya’ya dönük kararlarda belirleyici olması hatta son kararı veren kişi olması normal değildir.
Ama maalesef gerçek de budur.
Konya’daki basın yayın organlarında yazılanlara ve siyasi kişilikli kimselerin konuşmalarına bakarsanız, Konya’da olup biten her güzel iş ve yatırımın arkasında başbakanın ya özel bir talimatı, ya da düzenleyici bir talebi vardır.
Bu yönetim müdahaleleri Mevlana Kültür Merkezi ikmal inşaatı ile başladı.
Havza dışından Konya ya içme ve sulama suyu temini böyle.
Hızlı tren böyle.
TÜBİTAK Bilim Merkezi böyle,
Stadın yıkılıp yeniden yapılması talimatı böyle.
10.000 kişilik salon yapımı talimatı öyle.
Mevlana Alanının Düzenlenmesi(!) talimatı böyle.
Say sayabildiğin kadar.
Ama gel gör ki küçüğünden büyüğüne belediye başkanlarının kendi reklâmlarından öte bir gaye taşımayan açıklamalarına bakarsan her şeyi onlar yapmaktalar.
Hem de Mangalda kül bırakmamacasına.
Açıklamaları da iddiadan da öte bir garip yön kazandı son zamanlarda.
En büyük, en çok, en fazla.
En, En, En ve Ben, Ben, BEN.
Sanırsın onlar olmadan bir şeyler olmuyor.
Hâlbuki işin gerçeğini ve arka planını bilenler, Konya gerçeklerini dost meclislerinde konuşmaya ve hatta eskisinden daha yüksek sesle ve daha fazla dile getirmeye başladılar.
Konuşulan en önemli meselelerden birisi, belediyelerin bütçelerinin harcama kalemlerinin yeterince disipline edilememesi ve Ankara’dan gelen paraya mahkûm olmaları.
Mesela Mevlana Alanı düzenlemesi diye yapılan garabetin bile parasının Ankara’dan Tanıtma Fonundan geldiğinin ifade edilmesi.
Gelişmeleri bilen bazı kişilerin de bu yüzden her ay olmazsa bile, 3-5 ayda bir Başbakanın Konya’mıza gelmesini istemeleri bu yüzden.
Başbakan arada bir de olsa Konya’ya gelsin ki, Konya’da hizmet adına bir şeyler yapılsın veya Konya’ya merkezi hükümet eliyle de olsa yatırım denebilecek ölçekteki büyük hizmetlerden bir şeyler yapılabilsin.
Veya her geliş gidişinde görebildiği bir iki eksiklik konusunda başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere belediye başkanlarını uyarsın hatta kulaklarını çeksin ki, artık bu şehrin belediye başkanları da kendilerine hizmetten öte, şehre gerçek hizmet olacak bir şeyler yapılabilsinler.
Aksi halde Başbakanın oyun kuruculuğunun gölgesinde risk almayı sevmeyen yapısıyla il başkanı ve il yönetimi ile kendilerini onların üstünde gören Bakanı, milletvekili ve belediye başkanları, önümüzdeki seçimde bir seçimlik hikâye daha uydurup, hemşerilerini kandırmaya devam edecekler.