Rakip Kocaeli yılgını, Bordo çılgını Galatasaray. Futbolu değil, futbolcu değeri yüksek bir takım. Bireysel kalite olarak Turkcell Süper Ligi’nin önünde yürüyorlar. Ekonomik güçleri ise ayrı bir mevzu. 100 trilyonluk bir bütçe ile yola çıkmaları, özellikle hiçbir Anadolu kulübüne nasıp olmayacak bir durum.
Anlayacağınız her bakımdan Konyaspor’dan fersah fersah öndeler. Böyle bir rakibe karşı sahadaki duruş çok önemli. Rakipten daha çok koşmak, daha çok mücadele etmek ve yüksek konsantrasyon ile hep uyanık olmak gerek. Futbol doğrusu bunu emreder.
Konyaspor dün hem “iyi futbol” hem de, “doğru futbol” oynadı. Dahası puan almak için yapması gereken her şeyi yaptı. Tabi ki, golün dışında. İşte futbol böyle bir oyun. İstediğin kadar iyi oyna, istediğin kadar doğru futboldan taviz verme, olmadı mı olmuyor. Futboldaki altın kural bu maçta da geçerli oldu. Veysel Cihan ve Bülent Bölükbaşı ile yakalanan yüzde yüzlük pozisyonları değerlendiremezsen, ne iyi futbolun, ne de doğru futbolun bir anlamı kalmıyor.
İlginin ve soğuğun yüksek olduğu bir maçtı. Seyir zevkinin de. Başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar, Konyaspor heyecanını ve temposunu hiç düşürmedi. Oyun her iki tarafa değil, ama Konyaspor’a gidip geldi. Ne var ki, gülen Miloş ve Jefferson ikilisinin hatasını affetmeyen Arda, dolayısıyla da takımı Galatasaray oldu. Yukarıda da belirttiğim gibi, yenilgiyi hak eden bir görüntü sergilememişti Konyaspor. Hem de maçın 90 dakikasında.
Seyircilerin da tribünlerde takım gibi durduğu bir maçta teknik direktör Giray Bulak, doğru takımı sürmüştü sahaya. Antalyaspor maçı kadrosundan tek değişik isim Bülent Bölükbaşı’ydı. İlk kez ilk 11’de sahaya çıkan Bülent iyi işler yaptı. Tecrübeli oyuncu toplu ve topsuz doğru koşular yaparak Galatasaray savunmasını yıpratan isim oldu.
Dün Konyaspor’da Poljac nedense takıma ayak uyduramadı. Haftalardır kapasitesinin üzerinde oynayan bu oyuncu, dünkü maçta nedense sahada doğru durmadı. Giray hocanın 50. dakikada Poljac’ı kenara alması, Celalletin’i İsmail’in önünde görevlendirmesi doğru bir hamleydi. Ancak, belinden rahatsızlanan bu oyuncu da Da Silva ile yer değiştirmek zorunda kaldı.
Maçın ikinci yarısının tamamında mahkum oynayan Galatasaray, sahadan 3 puanla ayrılan yine Galatasaray. Bu maçla ilgili ne eleştiri ne de yorum yapmanın anlamı yok. Kazanmayı ve kaybetmeyi hak etmeyen iki takımın mücadelesinde akıllarda kalan Miloş ile Jefferson’un ortaklaşa yaptıkları hatanın gol olması ve Veysel ile Bülent’in kaçırdıkları pozisyonlardı. Bunlara bir de hakem Tolga Özkalfa’nın eyyam dolu yönetimi.
Konyaspor dün hem “iyi futbol” hem de, “doğru futbol” oynadı. Dahası puan almak için yapması gereken her şeyi yaptı. Tabi ki, golün dışında. İşte futbol böyle bir oyun. İstediğin kadar iyi oyna, istediğin kadar doğru futboldan taviz verme, olmadı mı olmuyor. Futboldaki altın kural bu maçta da geçerli oldu. Veysel Cihan ve Bülent Bölükbaşı ile yakalanan yüzde yüzlük pozisyonları değerlendiremezsen, ne iyi futbolun, ne de doğru futbolun bir anlamı kalmıyor.
İlginin ve soğuğun yüksek olduğu bir maçtı. Seyir zevkinin de. Başlama düdüğünden bitiş düdüğüne kadar, Konyaspor heyecanını ve temposunu hiç düşürmedi. Oyun her iki tarafa değil, ama Konyaspor’a gidip geldi. Ne var ki, gülen Miloş ve Jefferson ikilisinin hatasını affetmeyen Arda, dolayısıyla da takımı Galatasaray oldu. Yukarıda da belirttiğim gibi, yenilgiyi hak eden bir görüntü sergilememişti Konyaspor. Hem de maçın 90 dakikasında.
Seyircilerin da tribünlerde takım gibi durduğu bir maçta teknik direktör Giray Bulak, doğru takımı sürmüştü sahaya. Antalyaspor maçı kadrosundan tek değişik isim Bülent Bölükbaşı’ydı. İlk kez ilk 11’de sahaya çıkan Bülent iyi işler yaptı. Tecrübeli oyuncu toplu ve topsuz doğru koşular yaparak Galatasaray savunmasını yıpratan isim oldu.
Dün Konyaspor’da Poljac nedense takıma ayak uyduramadı. Haftalardır kapasitesinin üzerinde oynayan bu oyuncu, dünkü maçta nedense sahada doğru durmadı. Giray hocanın 50. dakikada Poljac’ı kenara alması, Celalletin’i İsmail’in önünde görevlendirmesi doğru bir hamleydi. Ancak, belinden rahatsızlanan bu oyuncu da Da Silva ile yer değiştirmek zorunda kaldı.
Maçın ikinci yarısının tamamında mahkum oynayan Galatasaray, sahadan 3 puanla ayrılan yine Galatasaray. Bu maçla ilgili ne eleştiri ne de yorum yapmanın anlamı yok. Kazanmayı ve kaybetmeyi hak etmeyen iki takımın mücadelesinde akıllarda kalan Miloş ile Jefferson’un ortaklaşa yaptıkları hatanın gol olması ve Veysel ile Bülent’in kaçırdıkları pozisyonlardı. Bunlara bir de hakem Tolga Özkalfa’nın eyyam dolu yönetimi.