AKP’nin iktidar olması ve hemen ardından yapılan ilk belediye seçimlerinde özellikle büyük şehirlerde belediye başkanlıklarının yanı sıra ilçe belediye başkanlıklarını da kazanmasıyla birlikte AKP’li belediye başkanlarının bir özelliği öne çıkmaya başladı.
Esasında saymaya kalksak AKP’li belediye başkanları arasında birçok farklılıkları olduğu gibi, birçok benzerlikler ve ortak noktalar da var.
Farklı noktaları gerçekten sayılmayacak kadar çok.
Ama öne çıkan veya hemen sayabileceğimiz bir tek ortak noktaları var. O da övünceklikleri. Hem de aşırıya kaçan övünceklikleri.
Yılın son ayına gelmek üzere olduğumuz şu günlerde bu övünceklik o dereceye ulaşmıştır ki; kamu hizmeti yaptıklarını unutacak kadar kendilerinden geçen belediye başkanları, sağa-sola çemkirmeyi bir yana bırakın birbirlerini karalama seviyesine kadar gelmiştir övünmeleri.
Hâlbuki bu günkü belediye başkanlarının kendilerinden önce o hizmetleri yapanlar da yaptıkları ile övünmüşlerdi.
Boy boy ilanlar sayfa sayfa reklâmlar onlar tarafından da verilmişti bir zamanlar.
O reklâmları yapıp hemşerilerine hizmet etmek için emanetlerine verilen milyarlarca lirayı har vurup harman savuranlar bu gün hatırlanmadığı ve unutulup gittiği gibi bunlar da bir zaman sonra hatırlanmayacaklar, unutulup gidecekler ama olan milletin hizmetine harcanması gereken parasına yani ortak zenginliğine olacak.
Ve belediye başkanlarının hem dünyada hem de ahirette hesap verme sorumlulukları artacak.
AKP ile birlikte başlayan “Kamu Reformu”,”Personel Reformu” ve “Küreselleşme” gibi değişik başlıklarla sürdürülen çalışmalar sonucunda, yerel belediye hizmetlerinin “kâr amacı” taşıyan hizmetlere dönüştürülmesi ve kişisel siyasal kazançların “yerel kamusal” kazançlara tercih edilmesi sonucunda belediye başkanlarının verdikleri hizmete yönelik kullandıkları “dil” de değişti.
Belediye başkanlarının hemşerilerine karşı değişen dilleri düşüncelerinin de değişmesini hızlandırdı ve bir süre sonra yerel kamusal hizmet anlayışını terk eden belediyeler yerel hizmet üretip şehrinin ve hemşerilerinin çıkarlarını geliştirmek ve yükseltmek yerine, yetersiz ve başarısız yöneticiler eliyle siyasal rant üretme yolunu tercih etmeye başladıkları görüldü.
Seçimden bu yana geçen zaman içinde etraflarında yer alan şakşakçılar sebebiyle belediye başkanları, nereden geldiklerini, başkanlıktan önce toplumda hangi konumda olduklarını unutmuş olabilirler.
Belediyeden önceki çalışma hayatları boyunca küçük bir iş yeri bütçesini yönetebilip, yönetemedikleri bile tartışmaya açıkken, seçimden sonra bir anda yönetmek zorunda oldukları devasa bütçelerin ağırlığı altında ezilmiş olabilirler.
Hatta yaptıkları bazı şirket ve kooperatif işlemleri ve diğer akçalı işler nedeniyle toplumun bir kesimince basın yayın organları aracılığıyla olumsuzluklar ve şaibelerle suçlanmış da olabilirler.
Bu olumsuzluklar ve şaibe suçlamaları nedeniyle belediye başkanlarının yapmaları gereken şey geçmiş dönem belediye başkanlarının bugünkü hallerinden ibret almak, gerçekleri yansıtmayan abartılı açıklamalarla hemşerilerini yanıltmak ve diğer belediye başkanlarını sanki çalışmıyormuş gibi göstermek olmamalıdır.
Belediye başkanlarının belediye birimleri yerine partilerinin il veya ilçe teşkilatlarını yönetmeye, yönlendirmeye soyunmaları ve buna parti yönetimlerinin sessiz kaldığı bir ortamda, seçim beyannamelerinde hemşerilere verilen sözlerin unutulmuş olması, parti ilkelerinin, parti programının yerine belediyeye siyasal rant yönetiminin egemen olması fiziki belediyecilik bir yana “sosyal belediyecilik” anlayışının bile rafa kaldırılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Belediye başkanlarının son günlerde dillerine doladıkları ve billboardlarda kullandıkları abartılı ifadeler fiziki ve sosyal belediyecilik adına yapılması gerekenleri yaptım, bitirdim artık benim bölgemde yapılacak başka bir şey kalmadı demek değildir.
Bunun böyle olduğu “gelecek yıl için bütçeyi şu kadar artırdım” kelimeleri ile başlayan yeni yıl bütçesi ile ilgili kullanılan abartılı açıklamalardan da anlaşılacaktır.
Bir şehri yaşanabilir yapan şeyler o şehirde yaşayan insanların işlerini kolaylaştıran, moral değerlerini yükselten, yaşadıkları şehirle övünmelerini sağlayan uygulamalardır.
Bunun içinde belediyelerin görevi hemşerilerini “müşteri”, belediyeleri de kentlilerine(!) hizmet pazarlayan “ticari kuruluş” olarak gören anlayıştan sıyrılıp yeniden kamusal yerel hizmetlere öncelik veren sosyal belediyecilik anlayışına dönmek olmalıdır.
Esasında saymaya kalksak AKP’li belediye başkanları arasında birçok farklılıkları olduğu gibi, birçok benzerlikler ve ortak noktalar da var.
Farklı noktaları gerçekten sayılmayacak kadar çok.
Ama öne çıkan veya hemen sayabileceğimiz bir tek ortak noktaları var. O da övünceklikleri. Hem de aşırıya kaçan övünceklikleri.
Yılın son ayına gelmek üzere olduğumuz şu günlerde bu övünceklik o dereceye ulaşmıştır ki; kamu hizmeti yaptıklarını unutacak kadar kendilerinden geçen belediye başkanları, sağa-sola çemkirmeyi bir yana bırakın birbirlerini karalama seviyesine kadar gelmiştir övünmeleri.
Hâlbuki bu günkü belediye başkanlarının kendilerinden önce o hizmetleri yapanlar da yaptıkları ile övünmüşlerdi.
Boy boy ilanlar sayfa sayfa reklâmlar onlar tarafından da verilmişti bir zamanlar.
O reklâmları yapıp hemşerilerine hizmet etmek için emanetlerine verilen milyarlarca lirayı har vurup harman savuranlar bu gün hatırlanmadığı ve unutulup gittiği gibi bunlar da bir zaman sonra hatırlanmayacaklar, unutulup gidecekler ama olan milletin hizmetine harcanması gereken parasına yani ortak zenginliğine olacak.
Ve belediye başkanlarının hem dünyada hem de ahirette hesap verme sorumlulukları artacak.
AKP ile birlikte başlayan “Kamu Reformu”,”Personel Reformu” ve “Küreselleşme” gibi değişik başlıklarla sürdürülen çalışmalar sonucunda, yerel belediye hizmetlerinin “kâr amacı” taşıyan hizmetlere dönüştürülmesi ve kişisel siyasal kazançların “yerel kamusal” kazançlara tercih edilmesi sonucunda belediye başkanlarının verdikleri hizmete yönelik kullandıkları “dil” de değişti.
Belediye başkanlarının hemşerilerine karşı değişen dilleri düşüncelerinin de değişmesini hızlandırdı ve bir süre sonra yerel kamusal hizmet anlayışını terk eden belediyeler yerel hizmet üretip şehrinin ve hemşerilerinin çıkarlarını geliştirmek ve yükseltmek yerine, yetersiz ve başarısız yöneticiler eliyle siyasal rant üretme yolunu tercih etmeye başladıkları görüldü.
Seçimden bu yana geçen zaman içinde etraflarında yer alan şakşakçılar sebebiyle belediye başkanları, nereden geldiklerini, başkanlıktan önce toplumda hangi konumda olduklarını unutmuş olabilirler.
Belediyeden önceki çalışma hayatları boyunca küçük bir iş yeri bütçesini yönetebilip, yönetemedikleri bile tartışmaya açıkken, seçimden sonra bir anda yönetmek zorunda oldukları devasa bütçelerin ağırlığı altında ezilmiş olabilirler.
Hatta yaptıkları bazı şirket ve kooperatif işlemleri ve diğer akçalı işler nedeniyle toplumun bir kesimince basın yayın organları aracılığıyla olumsuzluklar ve şaibelerle suçlanmış da olabilirler.
Bu olumsuzluklar ve şaibe suçlamaları nedeniyle belediye başkanlarının yapmaları gereken şey geçmiş dönem belediye başkanlarının bugünkü hallerinden ibret almak, gerçekleri yansıtmayan abartılı açıklamalarla hemşerilerini yanıltmak ve diğer belediye başkanlarını sanki çalışmıyormuş gibi göstermek olmamalıdır.
Belediye başkanlarının belediye birimleri yerine partilerinin il veya ilçe teşkilatlarını yönetmeye, yönlendirmeye soyunmaları ve buna parti yönetimlerinin sessiz kaldığı bir ortamda, seçim beyannamelerinde hemşerilere verilen sözlerin unutulmuş olması, parti ilkelerinin, parti programının yerine belediyeye siyasal rant yönetiminin egemen olması fiziki belediyecilik bir yana “sosyal belediyecilik” anlayışının bile rafa kaldırılmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Belediye başkanlarının son günlerde dillerine doladıkları ve billboardlarda kullandıkları abartılı ifadeler fiziki ve sosyal belediyecilik adına yapılması gerekenleri yaptım, bitirdim artık benim bölgemde yapılacak başka bir şey kalmadı demek değildir.
Bunun böyle olduğu “gelecek yıl için bütçeyi şu kadar artırdım” kelimeleri ile başlayan yeni yıl bütçesi ile ilgili kullanılan abartılı açıklamalardan da anlaşılacaktır.
Bir şehri yaşanabilir yapan şeyler o şehirde yaşayan insanların işlerini kolaylaştıran, moral değerlerini yükselten, yaşadıkları şehirle övünmelerini sağlayan uygulamalardır.
Bunun içinde belediyelerin görevi hemşerilerini “müşteri”, belediyeleri de kentlilerine(!) hizmet pazarlayan “ticari kuruluş” olarak gören anlayıştan sıyrılıp yeniden kamusal yerel hizmetlere öncelik veren sosyal belediyecilik anlayışına dönmek olmalıdır.