"Ötekisi olmayan bir iktidar vaat ediyoruz"

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Bülent Kaya, “Geçmiş dönemlerde de 'ötekisi' olan bir devlet vardı, şimdi de 'ötekisi' olan bir devlet var. Bizim sağlamamız gereken, 'ötekisi' olmayan 85 milyonluk bir devlet inşa edebilmek” dedi.

RÖPORTAJ: SAİT ÇELİK

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Bülent Kaya, “Geçmiş dönemlerde de 'ötekisi' olan bir devlet vardı, şimdi de 'ötekisi' olan bir devlet var. Bizim sağlamamız gereken, 'ötekisi' olmayan 85 milyonluk bir devlet inşa edebilmek” dedi.

ERKEN SEÇİME DAİMA HAZIRIZ

Saadet Partisi Genel Başkan yardımcısı Av. Bülent Kaya, partisinin seçim politikaların ülkede ekonomik ve kültürel sorunları Merhaba Gazetesi’ne değerlendirdi. Av. Bülent Kaya, ekonomik krizden çıkışın çaresinin ise tüketim değil üretim ekonomisine geçişle mümkün olduğuna dikkat çekti. Kaya, alınacak her erken seçim kararına da hazır olduklarının altını çizdi.

**Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Bülent Kaya 1970 Diyarbakır Ergani doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuyum. İstanbul'da serbest avukatlık yapıyorum. Sivil toplum kuruluşlarında
yöneticilik yaptım Saadet Partisi'ne de Genel İdare Kurulu üyeliği, Bölge başkanlığı görevlerinde bulundum.  Şimdi de seçim bakışlarından sorumlu genel başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum.
 

ÇARE ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇMEK
**Saadet Partisi'nin ekonomik olarak çözüm önerisi ne olur? Saadet Partisi bu ekonomik duruma nasıl dur demeyi düşünüyor?

-Şimdi hani meşhur bir söz vardır. Derler ya dereye su getirmek lazım. Ama dereye su geleceğe kadar da kurbağanın gözü patlarmış diye de bir benzetme vardır. Şimdi Saadet Partisi'nin işbaşına geleceği zaman ilk yapacağı şey elbette üretim ekonomisiyle ilgili bütün destekleri, bütün planları yapıp tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine geçmeli. Yolsuzlukları ve israfları engelleyerek de en azından kullanılabilecek bir bütçenin imkânını arttırmak. Şimdi bunlarınla ilgili somut adımları atarken ama bir taraftan da yıllardan beri enflasyon oranında ezilen kredi borçları sebebiyle ezilen geniş kitleler var. O kitlelerin de desteği ve sosyal yardımlara ihtiyacı var. Yani bir taraftan üretim, yatırım ve istihdamı destekleyeceğiz ama bir taraftan da bunu bu üretim ve istihdam ve yatırımın sonuçlarını beklemeye mecali kalmamış olan geniş toplumsal kesimlerin de gelir olarak desteklenmesi gerekiyor. Bu ikisini birden yapmak lazım. Yani eğer sağlık, sosyal yardımlarla yetinip de üretim ekonomisine yönelmezseniz her yıl sosyal yardım alan insanların sayısını yani fakirlerin sayısını arttırmış olursunuz ama o fakirliğin sebeplerini ortadan kaldırmamış olursunuz. Oysa Saadet Partisi iktidarında üretim, istihdam ve yatırım teşvik edilecek. Yolsuzluklar engellenecek, israf engellenecek ama bir taraftan da acil bir şekilde sabit gelirli dediğimiz memur, emekli, işçi sosyal yardım alan kişilere devletin mutlaka onları hayat pahalılığına ezdirmeyecek şekilde ek yardımlar yaparak bu iki süreci birlikte götürmesi gerekiyor. Yoksa üretim destekledim derken sosyal politikaları ihmal edersiniz. Sadece sosyal politikaları yönelirseniz de ülke bütçesini batırır, üretimi destekleyecek imkâna ulaşmamış olursunuz.

EKONOMİ, SOSYAL, ADALET SORUNLARI DEVRİDAİM YAPIYOR

***Son zamanlarda Saadet Partisine yapılan eleştiriler genel olarak ‘yeni bir söylem üretemediği, ülkede mevcut sorunları nasıl çözeceğini anlatamadığı,  her hangi bir ekonomik model sunamadığı, kendini güncelleyemediği yönünde siz bunlar hakkında neler söylemek istersiniz?

-Bu 1969’dan 2022’ye kadar Türkiye'nin ekonomik, sosyal, adalet alanındaki sorunları aslında bir devridaim yapıyor. Sürekli aynı sorunlar. Yani yeni sorunlar yok. Elbette
yani şartlara göre değişen sorunlar var ama temelde bu sorunların kaynakları aynı. Bu sorunları ifade ederken kullanılacak siyasal iletişim dili açısından Saadet Partisi kendisini tam yenileyemedi dersek kısmen hak verebilirim ama fikirler bugün de canlı. Projeler bugün de canlı. Ama bu fikir ve projeleri anlatırken yeterince yani siyasal iletişimle ilgili değişime, dönüşüme ayak uydurabilir mi derseniz, elbette bu konuda eksiklerimizin olduğunu kabul etmek lazım ama son zamanlarda özellikle bu sosyal medya kullanımının aldığımız zaman Saadet Partisi'nin etkili bir siyasal iletişim kullandığını görebiliriz. Ama toplum sadece sosyal medyaya muhatap olan kitleden ibaret değil. Ev kadınları, emekliler, dernekler, vakıflar, cemaatler köylü, çiftçi yani bütün bu kesimleri dikkate alan ve her alana hitap edecek bir siyasal iletişim dili geliştirmemiz gerektiği konusundaki eleştirilere ben de katılıyorum ama bu konuda da bir çaba ve gayretin olduğunu görmek lazım. Ama bir de şunu da göz ardı etmemek lazım. Ülkemiz o kadar kutuplaştırılıyor, o kadar kimlikler üzerinden bir kavgaya sürükleniyor ki insanlar kendi sevdiklerine kulaklarını açıp Diğer kesimleri ise kulaklarını tamamen kapattı. Bir süreçten geçiyoruz. Yani böyle bir dönemde sağlıklı bir siyasal iletişim kurmanın zorluklarını da hep beraber görmek durumundayız yani. Hem bu ayrıştırmacı dil ve ayrıştırmacı bir siyasi model var. Bunun önüne geçmek için sayfasını nasıl biliyoruz diyecek.
Saadet Partisi araştırmayı nasıl Saadet Partisi bunu önüne geçmenin yolu olarak kimlikler üzerinden değil fikirler üzerinden ve değerler üzerinden bir siyaset dili geliştirmeye gayret ediyor. Referandum sürecinden bu yana yani yaklaşık bir altı yıllık bir süreçte Saadet Partisi belki Türkiye'de bu kutuplaşmanın önüne geçen çok önemli bir misyona sahip bir parti olarak ortaya çıktı. Yani kimlik kimlikler üzerinden değil, ülkenin sorunları ve değerleri üzerinden bir siyaset yürütülmesi gerektiğine dair kararlı duruşu ilk başta belli kesimler tarafından tepki çekse de bugün gelinen noktada eğer artık birçok toplumsal kesim hele hele altılı masa diye tabir ettiğimiz farklı siyasi kimliklere sahip partiler bir araya gelip ülkenin sorunlarını konuşabiliyor hale geldiyse burada Saadet Partisi'nin çok büyük emek ve katkısının olduğunu göz ardı etmemek lazım. Bu doğru politikayı Türk, Kürt Alevi, Sünni, laik, seküler, dindar gibi kavramlara boğulmadan ülkenin bir ahlak sorununu, ülkenin bir sorununu, ülkenin bir ekonomik sorunu olduğunu ülkenin bir şahsiyeti, dış politikaya ihtiyaç duyduğunu Bu kavramlar üzerinden konuşmanın daha sağlıklı olduğunu düşünüyoruz. Bu kutuplaşmanın önüne geçecektir.

ORTAK BİR İSİM ÜZERİNDE GÖRÜŞMELER SÜRÜYOR

**Saadet Partisi'nin cumhurbaşkanlığı adayı noktasında Temel Bey'in bir adaylığı söz konusu mu? Ortak bir cumhurbaşkanı aday çıkarılması konusunda Saadet Partisi nasıl bir yol izleyecek?

-Cumhurbaşkanı adayı eğer altı partinin müştereken ortaya çıkaracağı bir adaysa şu kişi aday olsun, bu kişi adayı olsun demekten çok her parti kendi teşkilatı içerisinde yaptıktan sonra ortak bir adayın kriterleri ve nitelikleri üzerinde bir araya gelinir. Hem partilere hem topluma güven verecek ve seçimde de elli artı bir güvenoyunu alıp hükümet kurabilecek bir isim üzerinde uzlaşmak lazım. Bu isim kim olur? Elbette oturup konuşarak karar verilebilir. Ama her parti kendi adayını çıkaracaksa Elbette Saadet Partisi'nin doğal adayı da kendi genel başkanıdır. Geçen seçimde olduğu gibi.

SAADET PARTİSİ İSİMLERİ BİRİNCİ PLANA ALMAZ

***Cumhurbaşkanlığı adayı konusuna değinmişken cumhurbaşkanlığı aday konusunda milli görüş kökenli isimler konuşuluyor bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Saadet Partisi karşı isimleri birinci plana almaz. Uygulanacak hükümet programının ne olacağını birinci sıraya alır. Yani biz ilk önce Türkiye'yi nasıl ve ne şekilde yöneteceğiz? Ve bu ülkeyi yönetirken hangi sorunları ne şekilde çözeceğiz? Bu konularda bir kere bir mutabık kalmamız lazım. Bunlarla mutabık kaldıktan sonra Yani tıpkı hükümet kurarken nasıl bir başbakanın başkanlığında bir kabine kuruluyorsa o zaman bu hükümet programını hem seçimi kazanabilecek şekilde, hem partilere, hem de topluma yön verecek isim kim olabilir? Partilerle konuşmak lazım. Elbette burada partilerin sayısal ağırlıkları gündeme gelecektir. Aday olacak kişinin bu programı yürütebilecek liyakate sahip olup olmadığı gündeme gelecektir. Ve yine aday olacak kişinin de elli artı bir çünkü yani eskiden parlamenter sisteme nasıl salt çoğunluğu alıp mecliste güvenoyu almayan bir hükümetin işe başlaması mümkün olmayacaksa burada da elli artı bir güvenoyunu almayacak bir Cumhurbaşkanı'nın programı ne kadar iyi olursa olsun uygulama şansı olmaz. Yani iyi bir hükümet programı, nasıl yöneteceğine dair bir ittifak ve hem partilere, hem topluma güven verip elli artı biri güvenoyunu alabilecek üzerinde kesinleşmiş bir isim yok.  Yani isim yok. Erken Türkiye'deki seçim kampanyalarının En uzun olanı bile 3 ay sürer yani doksan gündür. Dolayısıyla yani tabiri caizse 10 kilometrelik bir maratona hadi sen yüz kilometre koşmaya başla diye hiçbir aday öne çıkarılmaz. Adaylar seçim zamanı belirlenir. Şimdi politikaları konuşulur. 

ALINCAK HER SEÇİM KARARINA HAZIRIZ

**Bir erken seçim kararı alınsa hem altılı masa olarak, hem de Saadet Partisi olarak buna hazırlık durumumuz nedir?

-Şöyle 2018 seçimlerine giderken hatırlarsanız o bir baskın seçimdi. Çünkü mart ayında seçim yasası değişti.  Nisan ayında seçim kararı alındı. 45 gün sonra seçime gittik yani Haziran'da da seçim oldu. Toplum ve partiler bu yeni getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yeni getirilen seçim yasasının, ittifak yasası ne anlama geldiğini daha henüz kavrayamadan
oy kullanmak mecburiyetinde kaldık. Hatırlarsanız o dönemde de bizim bir ortak aday girişimimiz vardı. Ama seçim kararının adayların açıklama süreci arasında neredeyse on günlük bir süre vardı. Ama bugün biz 2018 Haziran'ından bu yana erken seçim konuşuyoruz. Yani partilerin, toplumun zihni artık her gün televizyon kanallarında otururken kendi aralarında bu konuları konuşur hale geldi. Yani dolayısıyla partiler artık hazırlıksız değil.

**Sizce erken seçim olma ihtimali nedir?

-Türkiye'nin bir baskın seçime gitme ihtimali Söz konusu değil çünkü bir erken seçim kararı ancak meclisten karar çıkarılarak alınabilir. Cumhurbaşkanı yeniden seçilmek için kendisi erken seçim kararı almayı göze alamayacağı için. Onun için de üç yüz altmış milletvekilinin oyuna ihtiyaç var. Yani muhalefetin onayı olmadan bir erken seçim tarihi belirlenemez. Bu sebeple ben bir erken seçimde bir aday sorunu olacağını düşünmüyorum.  Yeterince zamanımız var.

-HEM PARTİYE HEM DE KAMUOYUNA GÜVEN VERMELİLER

**Saadet partisi genel başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun yaşı gündeme çok geliyor. Parti içerisinde genel başkan değişikliği gündemi var mı? Bir gençleşme hareketi söz konusu mu?

Şöyle yani bizle sahada gezerken hem teşkilat içinde hem de teşkilat dışında yani Sayın Genel Başkanımızla ilgili çok büyük bir teveccüh var. Yani yaş gündeme gelmiyor. Tam tersine Türkiye'nin böyle kritik bir süreçte ağırbaşlı, bilge siyaseti bilen bir isim olarak son derece saygın bir isim olduğunu yani ben bugüne kadar hiçbir yerde Genel Başkanımız hakkında  'yaşlı' gibi bir tabirle karşılaşmadım. Aslolan genel başkanların hem partiye hem de kamuoyuna güven verebiliyor olmaları, sorunları dile getirebiliyor olmalarıdır. Bir genel başkan Türkiye'nin sorunlarını bilebiliyor olması ve parti teşkilatlarını yönetebiliyor olmalıdır. Bütün bu kriterlerine baktığımız zaman ben hem parti içinde hem parti dışında Saadet Partisi'nde  bir genel başkanlık sorunu olarak konuşulduğunu duymadım ve böyle bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Önümüzdeki uzun süreçler var. İhtiyaç olduğunda zaten Saadet Partisi kadroları bunu kendi içerisinde öncelikle Sayın Genel Başkanı değerlendirir.  Ama bugün Saadet Partisi'nin gündeminde bir genel başkan değişikliği söz konusu değil.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri