Gerçek Encümen-i Dâniş, 18 Temmuz 1851 (19 Ramazan 1267) tarihinde Sultan Abdülmecid’in iradesi ile büyük bir törenle açılmış. Kırk kişilik dahili ve otuz kişilik de harici üyesi vardı. 1851 yılından itibaren Encümen-i Dâniş hakkında 12 yıl kadar, Devlet Salnamelerinde bilgi verilmiş, ondan sonra kesilmiş. Bu duruma göre Encümen-i Dâniş Osmanlı döneminde, 12-13 yıl kadar faaliyette bulunmuş. Sonradan da dağılmış.
Günümüz Encümen-i Daniş’inin, 1980 öncesinde kurulduğu anlaşılıyor. En az otuz yıllık bir maziye sahip. Basında, konu ile ilgili bir hayli haber yanında, köşe yazıları da çıkmış. Bunlara internetten ulaşmak mümkün.
Bu Encümen-i Dâniş, eski üç Genel Kurmay Başkanı, bir eski Meclis Başkanı, bazı eski kuvvet kumandanları, orgeneraller, bazı eski dışişleri bakanları, bazı eski bakanlar, politikacılar ve üst derece diplomatlarından oluşuyor. Gayri resmi bir teşekkül. Bunlar on beş günde bir, İstanbul’da Moda Kulübü’nde toplanıp, Başbakan ve Cumhurbaşkanlarına verilmek üzere raporlar hazırlıyorlar. Bunların isimleri teker teker basında açıklandı. İddialara göre, günlük memleket meseleleri yanında bunların hükümetler kurup hükümet düşürmeleri, görüştükleri konular arasında. Osmanlı dönemi Encümen-i Dâniş’i ayda bir toplanırken bizim Encümen-i Dânişimiz on beş günde bir toplanıyor.
Bugünlerde en çok konuşulan olay, bu kurulun, Demirel’e verdiği raporla 28 Şubat’ta Güvenlik Konseyi’nde alınan kararlar arasında büyük benzerlik arz etmesi.
Encümen-i Daniş’le ilgili ilk açıklama, Eski Genel Kurmay Başkanlarından İsmail Karadayı tarafından gazeteci Fikret Bila’ya yapılmış.
Büyükanıt Paşa, bu toplantılara hiç çağrılmamış. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’e hiç rapor sunulmamış. Bu da önemli bir ayrıntı değil mi?
Bu günümüz Encümen-i Daniş’i Ahmet Necdet Sezer’in de çok itibar ettiği bir kurummuş!
Gelelim Osmanlı dönemindeki Encümen-i Dâniş’e…
Encümen’i Dâniş, Osmanlı’da kurulun ilk Türk akademisidir.
Mehmet Zeki Pakalın, “Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri” isimli eserinde, Encümen’i Dâniş’le ilgili olarak, M. Şakir Ülkütaşır’dan naklen şu bilgileri verir:
“Fransız Akademisi taklit edilerek açılmak istenen bu Encümen-i Dâniş, kurulması bilhassa Türk dilinde türlü ilim ve fenlere dair lüzumu olan kitapları telif ve tercüme etmeyi; bu dilin ilerleme ve gelişmesi yolunda çalışmayı başlıca gaye olarak programına alıyordu.
Encümen-i Dâniş’in dahili azalıklarına Sadrazam Koca Reşit Paşa, Şeyhülislâm Ârif Hikmet Bey, Serasker Mehmet, Hariciye Nazırı Âli, Ticaret Nazırı İsmail Paşalar gibi devlet adamları da alınmıştı. Bu arada Akademide Sadrazam Fuat Paşa, Şerif Mehmet, Hayrullah Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Ahmet Cevdet ve Recai Efendiler gibi hakikaten devrin ilim ve edebiyatta mümtaz simaları da bulunuyordu. Encümen-i Dâniş’in reisliğine Şerif Mehmet, İkinci Reisliğine de meşhur Müverrih Hayrullah Efendi tayin olunmuşlardı.”
Yukarıda da ifade ettiğimiz şekilde encümenin otuzu da harici üyeleri arasında zamanın ileri gelen Ermeni ve Rum ilim adamları da bulunuyordu.
Özetleyecek olursak, ilk Encümen-i Dâniş ilim, irfan için, günümüz Encümen-i Daniş’i ise siyasete çomak sokmak için kurulmuş görünüyor.
Günümüz Encümen’i Dâniş ve Ergenekon örgütü mensuplarına sorarsanız gayeleri ülkeyi kurtarmaktır. Fakat onlar sayesinde ülke daha da karışıyor ve kaosa sürükleniyor. Anlaşılan o ki, memleket fahri kurtarıcılardan kurtarıldığında, gerçekten kurtulmuş, ülkede demokrasi ve hukukun üstünlüğü hâkim olmuş olacaktır.
Başka söze ne hacet!