“Müsaade buyurur musunuz efendim?” sesiyle irkildim.
Kendimden yaşça büyük olduğu sesinden anlaşılan, ancak yorgunluğu da pekala sesinden okunabilen bir beyefendinin sesiydi. Osmanlı beyefendisi.
Konya’nın orta-kenar mahallelerinin birinde, alelade bir alışveriş merkezinin kasap reyonunun önünde.
**
Hatalı olan bizdik normalde, çünkü yoldaki geçişi kapatmıştık. Tabi sıkış tıkış, beş metrekare alana elli ürün yerleştirip bir de reklamını yapmaya çalışan alışveriş merkezi yöneticilerini en üste yazmak gerekir. Buna da alıştırıldık.
**
Osmanlı beyefendisi & hanımefendisi derler ya.
Karşılaştığım zaman elini öpmek, dizinin dibine oturup sohbetine dahil olmak istediğim insanlardır. Geçmişi yad ederek geleceğe ışık tutan o derin sohbetler. İlmi bir tarafı olmayabilir belki ama kalkmak istemeyeceğiniz, sabaha kadar sürse de farketmez dediğiniz yerdir orası. Ayağınız ağrır, ihtiyaçlarınız olur, acıkırsınız, susarsınız ama kalkmazsınız.
Goethe demiş ya “Dünya hassas kalpler için cehennemdir” diye.
**
Değerli ve hassas insanların arayışında oldukları insanlardır, sohbet ortamlarıdır bu Osmanlı insanlarının civarı.
Osmanlı’nın gıptayla hatırlayıp hasretle aradığımız özelliklerini taşırlar. Farklı kapı tokmakları, diş kirası, toprak kapayıcılar, edebe muğayyir mimari yapılar… Say say bitmez. Ve aslında öğrenip hayatımıza da tatbik etmemiz, uygulamamız gereken özellikler.
**
Bakın şimdi etrafınıza, piyasaya; herkeste var olan bu gerginliğin sebebi de buraya dayanır aslında. Yöntemin yanlışlığından ziyade örneğin yanlışlığıdır bu noktadaki hatamız. Batı ile Doğu arasında sıkışmış olmanın bir tezahürüdür belki de.
Osmanlı bunu iyi tespit etmiş ve ortada olduğunu, orta yolcu olduğunu, vasat olduğunu kabul etmiş ve buna mukabil politikalar gütmüş.
**
Ancak biz kafa yapısı olarak Doğu, mefkûre olarak Batı yanlısı olunca… Uymuyor hiçbir şey. Ve ekseri her uygulanmaya çalışan metot.
Hasılı, bırakmayın böyle adamları. Rahmetli dedem ve anneannem için de çokça derdim Osmanlı kişisi diye. Şimdi herkes hayır ile yad ediyor, anıyor, anlıyor, arıyor.
Kıymetlerini yaşarken, yok olmamışken, gömülmemişken anlayabilenlerden