Âlemlerin Rabbi Allah’ın (c.c.) rahman ve rahim, din gününün sahibi, yaratan, yaşatan, yöneten, rızık veren, kendisine kulluk yapılan, rızası gözetilen, kendisinden yardım istenilen ve hesap soran olduğuna iman ediyoruz. Kerim Kitabımız Kur’an’ın hak olduğuna ve Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) kıyamete kadar gelecek bütün insanlığa rehber olarak gönderildiğine de iman ediyoruz. Kerim Kitabımız Kur’an’ın “Ey iman edenler!” hitabının muhatabıyız, elhamdülillah. Ve bu hitaba; buyur Allah’ım buyur, emrin başım üstüne diyerek itaat ediyoruz. “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.”( Bakara Suresi 183)İçerisinde kadir gecesini barındıran 1444 yılı Ramazan ayının sonlarındayız. Müslümanlar olarak, bayram günlerine affedilmiş bir şekilde ulaşabilmek için oruçlarımız tam manasıyla tutmaya gayet ediyoruz, etmeliyiz. Vücudumuzun sıhhati ve toplumun huzuru için sayısız faydaları olan orucumuzu Allah (c.c) emrettiği için tutuyoruz. Ve Allah’ın razı olduğu bir kul olabilmek için de orucumuzu hakkıyla tutuyoruz.
Orucu hakkıyla tutmak demek;
Niyet ettim akşama kadar aç susuz beklemeye değil; “Niyet ettim Allah’a karşı gelmekten sakınmak için orucumu tutmaya.” diyerek samimice niyet etmektir.Peygamber Efendimizin (s.a.v.) “Oruç tutan öyle insanlar vardır ki, oruçlarından geriye sadece açlık ve susuzluk kalır.”ikazını unutmamaktır.Tuttuğumuz orucumuzun nefsimizden gelebilecek kötülüklere kalkan olması ve bizi tutması demektir.Abdest alırken su israfına dikkat ettiğimiz gibi iftar sofralarında da yemek israfına dikkat etmek demektir. Gün boyunca helal olan bir damla suyu bile indirmediğimiz midemizi, haram lokmadan korumak demektir.Bir bardak suyu muhtaç bırakılan Afrika’nın inci dişli çocuklarının sömürülmesine çare aramaktır.
Orucu hakkıyla tutmak demek;
Peygamber Efendimizin, (s.a.v.) "Bir kimse oruçlu olduğu halde yalanı, dedikoduyu, yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah'ın, onun yemesini, içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.” ikazını unutmamaktır.
Sözünde doğruluğun, işinde dürüstlüğün Allah’ın apaçık bir emri olduğunu bilerek doğruluktan ve dürüstlükten taviz vermemektir.Hiç kimseye iftira atmamak, eşimizin, kardeşimizin, akrabamızın da gıybetini yapmamak demektir.İftara kadar “Ben oruçluyum.” Diyerek tutulan dili ve kulağı, iftardan sonra da korumak demektir.Kimseyi ötekileştirmeden hakkı, adaleti ve gerçeği, kibarca konuşmaktır.
Orucu hakkıyla tutmak demek;
Sınırsız internet nimetiyle! neredeyse her ânımızı meşgul edecek şekilde tasarlanan sosyal medyayı doğru kullanmaktır.Ekranlardan yayılan ve insanları kutuplaştırarak birbirine düşman eden içeriklerden uzak durmaktır.Sosyal medya paylaşımlarına yapılan sahte beğenilerin etkisine kapılıp fitneye sebep olmamaktır.
Dijital dünyadan dayatılan faydasız içerik ve boş görsellerin ifsadından uzak durmaktır.
Sosyal medyada ev, araba, mobilya, kıyafet paylaşma bağımlılığından kurtulmaktır. Paylaşmanın ibadet olduğunu bilerek “veren el” olmak için çabalamaktır.Yemeğin fotoğrafını değil, kendisini paylaşmaktır.
Ve orucu hakkıyla tutmak demek;
Kalp kırmamaktır.Kibirden, riyadan arınmaktır.İyilikleri başa kakmamaktır.İstikamet üzere olmanın ilimden mühim olduğunu bilerek Âlemlerin Rabbi olan Allah’a şükretmektir.“Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki: “Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.”” (Hucurât Suresi 17)Ramazan ayının maneviyatından hakkıyla istifade ederek günahlarından arınmış bir şekilde bayrama ulaşabilme duasıyla Allah’a emanet olunuz.