Geçmişte ve günümüzde ölüme çare bulabilmek, en azından ömrü uzatmak için birçok çalışmalar yapılmış, büyük paralar harcanmış ve bu faaliyetler hâlâ devam etmektedir. Milyar dolarlar sarf edilerek yapılan bu çalışmalarda gelinen nokta şudur: Uzun ve huzurlu yaşamak için bugüne kadar bilimselliği kanıtlanmış bir tek husus vardır, o da canlıların aldıkları kaloriyi azaltmak, yani az yemek, vücudun ihtiyacından fazla besin almamak, obez olmamak…(1) Bu hususta dünyada, özellikle ilerlemiş devletlerde birçok deneyler yapılmaktadır.
ABD Southern Illınois Üniversitesi uzmanlarının yaptıkları araştırmada bir gurup denek hayvanı normal beslendi bir gurubunda yiyecekleri %70 oranında azaltıldı. . bu gurup diğerinden % 50 daha fazla yaşadığı görüldü. (2) Bugün Tıp Dünyasında şu söz darbı mesel haline gelmiştir: “Uzun yaşamak istersen, az ve öz ye” (3)
Çağımızda insanları en çok öldüren de, obezlik(şişmanlık) ve bunun neticesi olarak ortaya çıkan kalp, damar ve buna bağlı kroner sistem hastalıklarıdır. İnsanlar bu hususta birçok yol, yönden deniyor, perhizler yapıyor, diyetisyenlere müracaat ediyor, ottan çöpten ve piyasadaki şarlatanlardan medet umuyor. Hâlbuki Allah Resülünün formüllerini uygulayıversek her şey biter. Efendimizin bu husustaki tavsiyelerinden bazıları:
“İnsanoğlunun bedenine midesinden daha zararlı bir organ yerleştirilmemiştir. Midenizin bir bölümünü yemeğe, bir bölümünü suya ayırın, üçün bölümünü de boş bırakın”, (4) “sofradan doymadan kalkın”, “Oruç tutun sıhhat bulursunuz”,Az yiyin hasta olmayın” (5) İnsan bedeni az yemeye, günde iki övün yemeye göre dizayn edilmiştir. Müslümanlar 3 övün yemeyi Batılılardan öğrenmiştir. Eskiden Müslümanlar az ve öz yer, kolay kolay hasta olmaz, güçlü ve sıhhatli olurlardı. Bu sebeple İslâm fıkhında Fıtra hesaplanırken 3 övün değil 2 övün göz önüne alınır. Osmanlı milleti de 3 övün yemeyi, Batı ile dirsek temasına geldiği son zamanlarında öğrenmiştir, şimdi onları da solladık ve onlardan fazla yemekte ve hasta olmaktayız.
Sultan V. Mehmet dönemi İngiliz diplomat Ricaut, Osmanlı milletinin iki övün yediğini eserinde kaydeder. (6) “Osmanlı Sarayı” isimli kitabın yazarı John Fereely’de sarayda bile iki övün yemeğin cari olduğunu yazar. (7) Osmanlı diyarına gelen ve Kanuni döneminde bazı seferlere katılan devlet adamı ve tarihçi Busbecg eserinde şöyle yazar: “Bizim bir günde yediğimizle bir Türk 10 gün geçinir.” (8) Jean Thevenot ise Türkiye 1655-1656 isimli eserinde şu satırları kaydeder: “Türkler uzun ömürlüdürler ve az hasta olurlar. Bizim maruz kaldığımız taş ve buna benzer birçok diğer tehlikeli hastalıkları onlar bilmezler. Onların bu şekilde sıhhatli olmaları sık sık gittikleri hamamlardan ve içme ve yeme konusundaki ölçülülüklerinden ileri geldiğini tahmin ediyorum. Çünkü onlar ölçülü yerler, Hıristiyanların yaptığı gibi çeşitli şeyler yemezler, çoğu şarap içmez ve spor yaparlar.” (9)
Meşhur Müslüman sosyolog İbni Haldun şöyle der: “İnsanlar hiç bir şey yemeden 75-90 gün yaşar. İnsanları öldüren açlık değil daha önce alıştıkları tokluklarıdır” (10) 2000 sene önce yaşayan Filozof Plütark da: “İlaç kullanacağınıza oruç tutunuz” demiştir. (11) Yine takriben 5 bin sene önceyapılan Mısır piramitlerinin birinin kapısında: “İnsanlar yediklerinin üçte biri ile yaşar, üçte ikisi ile doktorunu geçindirir” diye yazmaktadır.
Hz. Mevlânâ da bu hususta şöyle buyurur: “Bütün tarikatların ana umdesi, ay yemek, az uyumak ve az konuşmaktır.”
Sözlerimizi Romalılar döneminden tarihi bir vakıayı aktararak bitirelim: Romalılar savaşçı ve sömürgeci insanlardı. İşgal ettikleri yerlerdeki insan gücünü ve zenginlikleri Roma’ya aktardıkları için aşırı bir konfor içinde yaşarlardı. Hatta oburluk hususunda o kadar ileri gitmişler ki, bir sofrada tıka basa yerler, bir kenarda yediklerini yanlarında taşıdıkları kartal tüylerini boğazlarına sokmak suretiyle çıkarırlar, sonra tekrar sofraya oturup yeniden yerlermiş. Üstelik hiç çalışmaz, her işlerini kölelere yaptırırlar, kendilerini bile tahterevalli üzerinde esirlere taşıtırlarmış. Fakat ortalama ömürleri 35-40 yaşa inivermiş. Yapılan tarihi ve tıbbı incelemeler bunu çok yemelerine ve çalışmamalarına bağlamaktadır. (12)
---------------------------
1) TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Ekim 2010 sayı 515 s. 38; sayı 400, s. 61.
2 )Werner Bantens, Cahillikler Kitabı-3, NTV Yay. Almancadan Çev. Itır Arda, İst. 2009, s. 240.
3) 07 Haziran 2012, Perşembe Sabah Gazetesi.
4) Tirmizî, Zühd, 47; Müsned, 4-132.
5) İbni Mâce, Et’ıme, 50 (3349).
6) Ricaut, (V. Mehmed dönemi İngiliz Elçisinin kâtibi)“Türklerin Siyasi Düsturları” Tercüman 1001 Temel Eser, Bas. Haz. M. Reşat Uzmen, s. 300.
7) John Freely, Osmanlı Sarayı, Çev. Ayşegül Çetin, Remzi Kitabevi, İst. 2000, s.60.
8) Busbecg Türkiye’yi Böyle Gördüm, Tercüman 1001 Temel Eser, s. 58-145.
9) Jean Thevenot, “Türkiye 1655-1656” Tercüman 1001 Temel Eser, Çev: Nuray Yıldız, İst. 1978, s.99
10) Zafer Dergisi, sayı 237, s. 12.
11) Zafer Dergisi, sayı 24, s. 7.
12) Tahirül Mevlevi, “Mesnevi Şerhi”, Selam Yayınları, Konya 1966, cilt 6, sayfa 9.