İnsanların içinde yaşadığı ortam pek ehemmiyetlidir. Karakterler yapılandıkları ortamlarda şekillenirler. Hatta son biçimlerini bile ortam tayin eder desek abartmayız. Toplumda bunun misalleri çoktur. Mesela; görgülü, edepli, kültürlü bir aile ortamında büyüyen çocuk genelde aynı ölçülere uygun yetişir. Bunun tam tersi kural tanımayan görgüden yoksun, küfürbaz, kaba ve nezaketsiz bir aile çevresinde yetişen çocuklarda aynı formatlara uygun karakterde olurlar. Bunun dışında binde bir uç örnekler bulunabilir. Fakat onları da genel ölçütlerin içine koyamayız.
Bu husus her muhit için söz konusudur. Bugün toplumun her kesiminde müthiş bir ahlaki düşüklük gözlemlenmektedir. İnsan kalitesi, davranış kalitesi, eğitim kalitesi maalesef düşmüştür. Hepimiz eğitimin herkes için eşit olmasını arzu ederiz. Eğitim alırken kıyafet taassubu yapılmasın isteriz. Çocuklarımız, kızlarımız başı kapalı olarak memleketimizin okullarında verilen eğitimden faydalansınlar arzu ederiz. Tamam, iyi buna bir sözümüz yok. Ancak; ortamlar ehemmiyetlidir dedik yazımızın başında
Bugün okullarımızda eğitim düşüklüğünün yanında ahlaki düşüklüğün bulunduğunu hemen herkes biliyor. Ne demek istediğimizi biraz daha açalım dilerseniz. Ahlaki düşüklük derken kız erkek ilişkilerinden dem vurmak istiyoruz. Yıllardır televizyonlarda üstüne basa basa işlenen pembe diziler maalesef genç neslimiz üzerinde etkisini gösterdi. Daha ilkokul düzeyine inen erkek kız ilişkileri bizleri ve aileleri tedirgin edecek düzeyde. İlköğretim 1-2-3 düzeyindeki çocuklarımızda birbirlerine aşık olmak, birbirlerine arkadaşlık teklif etmek, kim kimi seviyor hesabını tutmak artık çok normal oldu. Öyle ki sene sonunda düzenlenen mezuniyet veya okul bitirme törenlerinde gelin ve damat olarak rol alan çocukların daha akşamdan annelerine ne yakışıksız sözler sarf ettikleri malumumuzdur. Bu husus Kuran kurslarında bile yaşanmaktadır. Çünkü onlarda bu toplum içinde yaşamaktalar.
Nerde kaldı bizim ahlaki prensiplerimiz! Ar, terbiye ölçütlerimiz!
Orta öğretimin bir üstüne çıktığımızda liseli gençlerimiz biraz daha müsamahakâr davranışlar sergilemektedirler. Büyüdüklerini düşünerek her çeşit geniş ölçütlü ahlaki bozukluğun içinde bizzat yer alarak keyif etmektedirler. Sen hele bir yasak koy bu sefer üzüntülü neticeler ortaya çıkmakta. Genç ya canına kıymakta ya aileye darp etmekte. Yeni yetişen delikanlılar her kızla çıkarak gönül eğlendirmekte. Her güzelden nasiplenmek istemekte. Kızlar ise bu işe müthiş istekli ve meraklı görünmekte. Ne yazık ki liselerde sadece kız erkek ahlaki düşüklüğü değil her çeşit ahlaki bozukluk yaşanmakta.
Bu tehlikeli bir gidişat ve asla tasvip edilemez.
Üniversitelerde yaşananlar ise içler acısı. Tam bir fecaat. Aileler okusunlar, eğitim alsınlar, iyi bir meslek sahibi olsunlar diyerek gençlerini kız erkek ayrımı yapmadan çeşitli illerdeki fakültelere yolluyorlar. Genç öğrenciler bazen ailelerin yanındaki okullarda eğitimlerini sürdürürken bazen de ailelerin yaşadıkları illerin dışındaki şehirlere eğitim almak niyetiyle gitmekteler. Bu durum erkek ve kız öğrencilerin her ikisinde de çok çeşitli problemleri beraberinde getirmektedir. Bu problemlerin başında barınma problemi gelmektedir. Barınma problemi gencin en önemli problemidir. Eğer genç dini değerlerin önemsendiği bir ortamda kalırsa davranışları olumlu olarak şekillenmektedir. Dînini diyânetini bilen gençlerin düşük ahlâkî ortamlarda bulunmayacaklarını düşünüyoruz. O zamâna kadar ailelerin veremedikleri dînî prensipleri, ibâdet uygulamalarını, kültürel değerleri gence kaldıkları müspet ortamlar vermekteler. Az çok sağduyu sâhibi aileler bu durumdan gâyet memnun ve mesutlar. Ama bazen da gençlerin bulundukları ev ve yurt ortamları aşırı müsamahakâr olmakta ve gençler diledikleri geç vakitlere kadar dışarılarda kalmakta ve hatta gecenin bir vaktinde sarhoş veya daha uygunsuz vaziyetlerde kaldıkları yere gelmekteler. Fakülteli erkekler ve kızlar hem güpe gündüz ve hem de gecenin ilerleyen saatlerinde canlarının istediği her çeşit ahlâkî prensipleri ihlal edici vaziyetlerde pervasızca dolaşabilmekteler. Bu onlara göre üniversiteli olmak veya başka bir deyimle çağdaş olmak! İşin acı yanı da bu ahlaksız gençlerin aileleri onları okuyorlar diye bin bir maddi fedâkarlığa katlanarak göndermekteler ve çocuklarını edebiyle, nâmusuyla okuyor sanıyorlar. Gelip hallerini görseler herhalde değil başka bir şehre yollamayı belki çocuklarını okutmazlar bile. Tabi bu durum muhafazakar kesim için söz konusu olabilir. Yoksa herkesle gönül eğlendirmeyi bir mârifet sayan çağdaşların mantığı farklı olsa gerek.
‘İnandığın gibi yaşayamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın’ sözü ne doğru bir söz! Bugün her çeşit ahlâkî düşüklüğü gerçekleştiren üniversiteli gençlerin bulunduğu ortamlarda okumak gâyesiyle giden her kız ve her erkek bu yanlış işlerden ister istemez etkileniyorlar. Bu yanlış işleyen çarkın içerisinde olan başı kapalı kızlarımız da fazlasıyla etkilenmekteler. Erkek arkadaşı olmayan kızlar başı kapalı olsun olmasın çağdaş bulunmuyor. Üniversitelerin bulunduğu şehirlerde (ki artık hemen her ilde var) etrafınıza şöyle bir alıcı gözle bakın tesettürsüz kızlarda mevcut olan bütün ahlâkî kuralları çiğneme tavrı aynen başı örtülü üniversiteli kızlarımızda da görülmekte. Hiçbir meşru ve dînî nikah bağı olmadan başı kapalı kızlarımızda maalesef kendilerine haram olan erkeklerle el ele, kol kola, diz dize bulunabilmekteler sarmaş dolaş gezebilmekteler. Bu durum bizleri derecesiz yaralamakta, incitmekte ve üzmektedir. ‘Üzüm üzüme baka baka kararır’ ve ‘Körle yatan şaşı kalkar’ prensipleri gerçekleşmekte. Bu gidiş iyi bir gidişat değildir. Neredeyse kızlarımız okusunlar değil okumasınlar diyeceğiz. Ebeveynleri evlatlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Biz gördüğümüz yerde uyarıyoruz. Eğitimcileri, yetkileri, ilgilileri göreve çağırıyoruz. GENÇLERİ AHLÂKİ AÇIDAN KAYBEDİYORUZ. Toplumun genel ahlâkî erdemleri ayaklar altında. Bir memleketin gençleri o toplumun geleceğine ışık tutar. Bizim gençlerimizse ayan beyan açık net ortada. Biz bu gidişâtı beğenmiyoruz ve âdeta feryat ediyoruz. Gençlerimize doğru değerleri verme zamânı gelmedi mi? Bu acı ve üzücü problemin çözümü için gecikmeden âcilen bir şeyler yapılmalı. Yoksa ben bizzat kendim fakülte mezunu bir eğitmen olarak dâhi özellikle kızlarımız ahlaksızlık yuvası hâline gelen üniversitelerde okumasın diye düşüneceğim.