2007 Şubatında çok genişçe yazdığım, okuyucuların isteği ile 04 Nisan da başlayıp üç yazımla yeniden ama özet içinde sunduğum Nuri Demirağ konusunda ki son sözüm olarak
“Dünya Uçak devlerini ayağa kaldıran ve Türkiye’ye gelip inceleme hatta bazı görüşmelere(!) sebep olan bir vatanseverimiz vardı. Kimdi bir daha yenisi hayatta görülemeyen insan?” diyordum.
Bu vesile ile Sonuçta söylenecek cümleyi başa almakla, okudukça değerlendirmede de faydalı olacağı düşüncesindeyim.
Örnek olan İnsanın hayatı ve düşüncelerindeki tatbikatları hatırladıkça şu düşünüşten geri kalamıyor.
“Onun düşünce ve atılımlarını içeren üç dört tane daha Nuri Demirağ düşünceli kişiler yaşasa ve onun bu ülkede de yaptıklarını ve yapmak istediklerini aynı kararlılıkla devam ettirseydi. Ülke olarak şimdi nerelerde olurduk acaba?”
Yaşamı içinde yaptıklarını pek çok kimsenin yanında zamanın en yüksek rical ve etrafındakilerin hayal dahi edemediği işlemleri başaran bu müstesna insan, yine zamanın ricalince kösteklendiği anlaşılır gibi değil!
Yaşamının sonunda karşılaştığı kösteklere karşı mücadelesinde kahrolan Demirağ’ı izlemek gençlerimiz ve bilhassa köstek olanların torunlarınca da ibretle okumaları lazım ki onlarda bu gün devam ettirdikleri Meslek Eğitimine köstek olmaktan vazgeçebilirler diye düşünmekteyim.
***
Evet, Nuri Demirağ çalıştığı resmi dairede, müdürüne yapılan haksızlığa bile tahammül edemeyip ticari hayata atılmakla kalmamış sanayicilikte büyük ilerlemelerle zenginler sınıfına da girerek Koç ve Sabancılardan ileride olmuş.
Konu ettiğim gibi Demiryolları yapımı ihalesini Türk olarak yüklenmesini müteakip Cumhurbaşkanı Atatürk’ün bizzat “Demirağ” soyadını vermesiyle 1937 yıllarına kadar Bursa Merinos ve diğer fabrikaları yapmada imzası olmuştur. Daha da ileri giderek yıllar sonrası ancak Japon’lara yaptırılabilinen Boğaz köprüsü için projeleriyle ortaya koyup yapmayı teklif eden yeğene şahsiyet olarak geçmiştir.
Geçmiştir ama Atatürk’ün vefatı sonunda ilgi bir tarafa! Ortadan kaybolması için elden gelen yapılmış.
***
Önceki yazılarımda da konu ettiğim gibi yabancılardan almaktansa kendimiz yapmalıyız düsturunu fiiliyata geçiren Rahmetli Demirağ Beşiktaş’a ki bendenizin de gördüğü Uçak fabrikasını kurmakla kalmamış…
Havacılığın uygulama alanlarında da birçok yeniliğe imza atarak projeler geliştirmiştir.
Bugünün Atatürk havalimanı olan Yeşilköyde ki araziyi satın alarak yaptırdığı pist.
Dönemin dünyanın en gelişmiş havalimanı olan Amsterdam havalimanı pistiyle eşdeğer olduğu belirtilmekte.
Ayrıca bu arazide Pilot ve paraşütçü yetiştirme için THK’dan evvel “Gök okulu” açmış
***
Bu çalışmalardan memnuniyet duyan Atatürk THK için 60 adet (bazı kayıtlarda 30 adet geçmekte) Uçak siparişi verdirmiş.
Demirağ Uçak işlemi ile ilgili Mühendis ve teknisyenlerini Almanya hatta Amerika’ya kadar gönderip orada eğitim almalarını sağlayarak işine başlamış ve uçakların yapımını tamamlamış.
Ne yazık ki Atatürk’ün vefatı sonrasına gelen bu işleme zamanın Milli şef’i ve THK ilgilileri yan çizmeye başlamış almayabilmek için sebep aramışlardır.
Yeşilköy alanında başarılı şekilde gösterilen uçuşlar Kesin kabul heyetini tatmin etmeyip(!) “Birde Eskişehir alanında bakalım” kararları için “Ne farkı var üstelik hali arazi emniyetli durumu bile yok” diye itiraz eden Demirağ ısrar karşısında başını eğip kabullenmiş.
Etmiş ama onlara haber vermeden Eskişehir alanını daire şeklinde çevreleyen etrafına, güya hayvanlar girmesin diye daha evvel hiçte yapılmayan hendek kazdırılmış
Bundan haberi olmayan pilot İstanbul’dan Eskişehir’e kadar problemsiz gelip daha geriden iniş yapmasıyla hendekle karşılaşınca uçak hendeğe düşerek parçalanmış pilot da vefat etmiş.
Bu vesile edilerek uçakların kaliteli olmadığı (ki ne alakası var? Uçak uçuşundan değil zemin hatasından kaynaklanmakta) raporu verilerek ihale iptal edilmesi ile sadece Demirağ zor duruma düşmekle kalmayıp…
“Yeşerip dünyada önemli bir ün kazanacak Türk Uçak imali”ni de hendeğe gömmüşler”
Demirağ randevu isteklerini geri çeviren Milli Şef İnönü’ye bir mektup göndermiştir.
İbretle okunacak bu mektubu 2007 Nisan’da ki köşemde sunmakla beraber, özetin esasa girmekten uzak olacağı düşüncesiyle gelecek köşemde sunmak isterim.
***
THK’n kabullenemediği(!) uçakların yerine Fransızlarla anlaşma yapıp onların uçaklarını (ki Zamanın gazetelerinde Komisyon dedikoduları serdedildiği görülmüş) satın alırken…
Büyük bir masraf emek ve azimle yapılan uçaklar ne yazık ki elde kalmış. Buna rağmen Demirağ azminden yılmamış, uçaklarını beğenen Yunan ve İran Devletlerine satmıştır.
Bununla da kalmayıp daha da ileri aşamaya devam eden Demirağ…
Yolcu uçağı yaparak törenle İstanbul- Sivas arası uçuşunu yapacağında T.C. Devleti ricali değil Yabancı Uçak firmalarının temsilcileri gelip izlerken hayret içinde kalınca, telaşlanma sonu bazı girişimlerde bulunmuşlar.
***
“Vay sen devam edecek misin” denilmiş ki önce Yeşilköy meydanı istimlak edilmiş sonra maliyeciler müessese defterlerini kontrol falan derken birde büyük vergi cezasına çarptırılan Demirağ’a dur demesini bilmişlerdir.
Pek çok kişi ilk Muhalefet partisi olarak DP’nin kurulduğunu sanır. Hâlbuki DP İnönü’nün dostu Bayar’a ısmarlama teklifi olarak kurulmuştur!
Diğer meziyetleri yanında bu yolda da ilk adımı atan, karşılaştığı durumlara feveran içinde “ Milli kalkınma partisi” olarak ilk “Muhalefet” partisini kurarak ilk demokrasi 1944 seçimlerine de (!) girer ama tabiî ki açık oy kapalı tasnif sonucu başarılı olamaz.
Bu günlük bu kadar diyelim de gelecek yazıda ibretle okuyacağımız mektup ve diğer durumları da izleriz inşallah
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
“Dünya Uçak devlerini ayağa kaldıran ve Türkiye’ye gelip inceleme hatta bazı görüşmelere(!) sebep olan bir vatanseverimiz vardı. Kimdi bir daha yenisi hayatta görülemeyen insan?” diyordum.
Bu vesile ile Sonuçta söylenecek cümleyi başa almakla, okudukça değerlendirmede de faydalı olacağı düşüncesindeyim.
Örnek olan İnsanın hayatı ve düşüncelerindeki tatbikatları hatırladıkça şu düşünüşten geri kalamıyor.
“Onun düşünce ve atılımlarını içeren üç dört tane daha Nuri Demirağ düşünceli kişiler yaşasa ve onun bu ülkede de yaptıklarını ve yapmak istediklerini aynı kararlılıkla devam ettirseydi. Ülke olarak şimdi nerelerde olurduk acaba?”
Yaşamı içinde yaptıklarını pek çok kimsenin yanında zamanın en yüksek rical ve etrafındakilerin hayal dahi edemediği işlemleri başaran bu müstesna insan, yine zamanın ricalince kösteklendiği anlaşılır gibi değil!
Yaşamının sonunda karşılaştığı kösteklere karşı mücadelesinde kahrolan Demirağ’ı izlemek gençlerimiz ve bilhassa köstek olanların torunlarınca da ibretle okumaları lazım ki onlarda bu gün devam ettirdikleri Meslek Eğitimine köstek olmaktan vazgeçebilirler diye düşünmekteyim.
***
Evet, Nuri Demirağ çalıştığı resmi dairede, müdürüne yapılan haksızlığa bile tahammül edemeyip ticari hayata atılmakla kalmamış sanayicilikte büyük ilerlemelerle zenginler sınıfına da girerek Koç ve Sabancılardan ileride olmuş.
Konu ettiğim gibi Demiryolları yapımı ihalesini Türk olarak yüklenmesini müteakip Cumhurbaşkanı Atatürk’ün bizzat “Demirağ” soyadını vermesiyle 1937 yıllarına kadar Bursa Merinos ve diğer fabrikaları yapmada imzası olmuştur. Daha da ileri giderek yıllar sonrası ancak Japon’lara yaptırılabilinen Boğaz köprüsü için projeleriyle ortaya koyup yapmayı teklif eden yeğene şahsiyet olarak geçmiştir.
Geçmiştir ama Atatürk’ün vefatı sonunda ilgi bir tarafa! Ortadan kaybolması için elden gelen yapılmış.
***
Önceki yazılarımda da konu ettiğim gibi yabancılardan almaktansa kendimiz yapmalıyız düsturunu fiiliyata geçiren Rahmetli Demirağ Beşiktaş’a ki bendenizin de gördüğü Uçak fabrikasını kurmakla kalmamış…
Havacılığın uygulama alanlarında da birçok yeniliğe imza atarak projeler geliştirmiştir.
Bugünün Atatürk havalimanı olan Yeşilköyde ki araziyi satın alarak yaptırdığı pist.
Dönemin dünyanın en gelişmiş havalimanı olan Amsterdam havalimanı pistiyle eşdeğer olduğu belirtilmekte.
Ayrıca bu arazide Pilot ve paraşütçü yetiştirme için THK’dan evvel “Gök okulu” açmış
***
Bu çalışmalardan memnuniyet duyan Atatürk THK için 60 adet (bazı kayıtlarda 30 adet geçmekte) Uçak siparişi verdirmiş.
Demirağ Uçak işlemi ile ilgili Mühendis ve teknisyenlerini Almanya hatta Amerika’ya kadar gönderip orada eğitim almalarını sağlayarak işine başlamış ve uçakların yapımını tamamlamış.
Ne yazık ki Atatürk’ün vefatı sonrasına gelen bu işleme zamanın Milli şef’i ve THK ilgilileri yan çizmeye başlamış almayabilmek için sebep aramışlardır.
Yeşilköy alanında başarılı şekilde gösterilen uçuşlar Kesin kabul heyetini tatmin etmeyip(!) “Birde Eskişehir alanında bakalım” kararları için “Ne farkı var üstelik hali arazi emniyetli durumu bile yok” diye itiraz eden Demirağ ısrar karşısında başını eğip kabullenmiş.
Etmiş ama onlara haber vermeden Eskişehir alanını daire şeklinde çevreleyen etrafına, güya hayvanlar girmesin diye daha evvel hiçte yapılmayan hendek kazdırılmış
Bundan haberi olmayan pilot İstanbul’dan Eskişehir’e kadar problemsiz gelip daha geriden iniş yapmasıyla hendekle karşılaşınca uçak hendeğe düşerek parçalanmış pilot da vefat etmiş.
Bu vesile edilerek uçakların kaliteli olmadığı (ki ne alakası var? Uçak uçuşundan değil zemin hatasından kaynaklanmakta) raporu verilerek ihale iptal edilmesi ile sadece Demirağ zor duruma düşmekle kalmayıp…
“Yeşerip dünyada önemli bir ün kazanacak Türk Uçak imali”ni de hendeğe gömmüşler”
Demirağ randevu isteklerini geri çeviren Milli Şef İnönü’ye bir mektup göndermiştir.
İbretle okunacak bu mektubu 2007 Nisan’da ki köşemde sunmakla beraber, özetin esasa girmekten uzak olacağı düşüncesiyle gelecek köşemde sunmak isterim.
***
THK’n kabullenemediği(!) uçakların yerine Fransızlarla anlaşma yapıp onların uçaklarını (ki Zamanın gazetelerinde Komisyon dedikoduları serdedildiği görülmüş) satın alırken…
Büyük bir masraf emek ve azimle yapılan uçaklar ne yazık ki elde kalmış. Buna rağmen Demirağ azminden yılmamış, uçaklarını beğenen Yunan ve İran Devletlerine satmıştır.
Bununla da kalmayıp daha da ileri aşamaya devam eden Demirağ…
Yolcu uçağı yaparak törenle İstanbul- Sivas arası uçuşunu yapacağında T.C. Devleti ricali değil Yabancı Uçak firmalarının temsilcileri gelip izlerken hayret içinde kalınca, telaşlanma sonu bazı girişimlerde bulunmuşlar.
***
“Vay sen devam edecek misin” denilmiş ki önce Yeşilköy meydanı istimlak edilmiş sonra maliyeciler müessese defterlerini kontrol falan derken birde büyük vergi cezasına çarptırılan Demirağ’a dur demesini bilmişlerdir.
Pek çok kişi ilk Muhalefet partisi olarak DP’nin kurulduğunu sanır. Hâlbuki DP İnönü’nün dostu Bayar’a ısmarlama teklifi olarak kurulmuştur!
Diğer meziyetleri yanında bu yolda da ilk adımı atan, karşılaştığı durumlara feveran içinde “ Milli kalkınma partisi” olarak ilk “Muhalefet” partisini kurarak ilk demokrasi 1944 seçimlerine de (!) girer ama tabiî ki açık oy kapalı tasnif sonucu başarılı olamaz.
Bu günlük bu kadar diyelim de gelecek yazıda ibretle okuyacağımız mektup ve diğer durumları da izleriz inşallah
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…