15 Temmuz’da milletimiz bir destan yazdı. Geleceğe doğru bakmak açısından geçmişten dersler almak adına 15 Temmuz’u unutmamak gerekiyor. O gece ABD ve Batı yandaşlarının kullandıkları FETÖ terör örgütü vasıtasıyla ülkemiz için ortak istila planı fedâkar ve cefâkar halkımız tarafından önlenmiş oldu. Ülke insanı âdeta tankların, uçakların üzerine yürüdü, askerler teslim alındı. Daha eline silah almamış insanlar vatanı için canını hiçe sayarak tankların karşısına yalın bir halde çıktılar. Hatta vatansever halk, tankların altına yatarak âdeta; ‘Ya beni ezersin ya da bu vatanı sana vermem’ dedi.
Genci-yaşlısı, büyüğü-küçüğü darbeye karşı herkes; ‘Önce Vatan’ diyerek ellerinde bayraklarla dünya târihinde bir başka örneği olmayan yiğitçe bir direniş sergiledi. Sivil irâdenin ve vatanseverliğin en üst düzeyde ayağa kalktığı, kurşunlara-bombalara karşı yumrukların konuştuğu, nasihatlerin yapıldığı, halkın askerleri teslim aldığı böylesi bir direnişin hakikaten bir başka misâli yok. Kışlaları ele geçirenler, tankların kumandasını askerlerden teslim alanlar, yurdun en önemli resmi kuruluşlarını istilâcılardan kurtaranlar o gece bir târih yazdılar. Medya binâlarını basan darbecilere direnen gazeteciler, yollara barikat engelleri kuran kamyoncular, havadan-karadan yağmur gibi yağan kurşunlara ve bombalara aldırmayıp meydanları dolduranlar o gece büyük bir kahramanlık destânına imzâlarını attılar.
Ancak ne yazık ki halkın demokrasiye karşın verdiği bu şanlı ve kanlı mücâdele hiçbir zaman Batı basınına yansımadı ve Batı kamuoyunu etkilemedi. Neden peki? Zira bu kirli oyunu sahneye koyan onlardı da ondan. O sıkıntılı gece meydanlara inen herkes aslında bunun idrâkındaydı. Bombalara ve kurşunlara karşı çıkanlar aslında Batı’ya ve tüm yandaşlarına karşı çıkıyorlardı.
Dünyâyı bilhassa Müslümanlar için yaşanmaz bir alan hâline getirenlere hizmet ederseniz sizden iyisi yoktur ve siz onlar için özgürlük havârisisinizdir. Tıpkı ‘Cumhuriyet’ gazetesi sevdâlıları ve HDP mensupları gibi. Ama siz vatanınızın ayrışmasına müsâde etmeyenler ve ülkenizi savunanlar safındaysanız artık size ‘diktatör, terörist hatta vatan hâini’ne kadar varan yaftalar vurulur. Yanı sıra bir de târihinize, değerlerinize, kültürel miraslarınıza sâhip çıkarsanız o zamanda; ‘yeni Osmanlılar’ hortladı diye lanse edilirsiniz.
Uzun süredir ABD ve Batı ülkelerindeki İslâmî yükseliş tehdit olarak görüldüğünden bu şer ittifâkları dünyâda önce “İslamafobi”yi icad ettiler sonra buna karşı herkesi mücâdeleye dâvet ettiler. Ardından bizzat kendi elleriyle örgütler kurdular, beslediler, eğittiler sonra seçtikleri alanlara o piyonlarını sürdüler ve ‘yürü arkandayız’ dediler. Hatta bu iş öyle boyutlara geldi ki hemen her Müslüman ülke kendi kardeşleriyle bu konuda amansız bir mücâleye girişti. Maalesef onlar bizi kendi ellerimizle bize kırdırma durumuna getirdiler.
Kendileri özellikle İslam ülkelerinde yayılmacı politikalarıyla pek çok ülkenin zengin ana kaynaklarını sömürerek o ülke vatandaşlarını yerinden kımıldayamaz hâle getirdiler. Farklı düşmanlıklar ortaya attılar, yanlış ve yanlı fikirler ürettiler. Bu hususta bizleri onlara inanmaya ikna etmek için kamuoyu oluşturdular. Meselâ geçmişte güyâ nükleer silah var diyerek sözüm ona; ‘Irak’a barış ve özgürlük’ getirme iddiasıyla Irak’ı işgal ettiler. Taliban ve El-Kâide diyerek Afganistan’ı tarûmâr ettiler. İslam ülkelerini parçalamak adına kendi örgütledikleri devşirme teröristlerle sözüm ona (!) ‘özgürlük savaşçısı, gerilla’lar oluşturdular zaman içinde onları şeytâni amaçları için kullandılar. Güya bu örgütler (PKK, PYD ve türevleri) mevcut rejim tarafından gasp edilen haklarını almak üzere savaşıyorlardı. Bu uğurda insanların dîni ve milli aidiyetleri üzerinden kimlikleri üzerinden savaş veriyorlardı. Oysa onlar bu yanlışların mücâdelesini veriyor zannederken aslında kendi ülkelerini parçalıyor, zayıflatıyor ve kendi kardeşlerini öldürüyorlardı.
İşte bugün Irak ve Sûriye’nin kuzeyinde Türkiye karşıtı bir Kürt koridoru oluşturmak için bu piyon örgütler kullanıyor. Bu örgütler Amerika ve Batı güdümünde mesafe kat ediyorlar. Bilhassa DHKP-C Almanya-Belçika-Avusturya ve Yunanistan tarafından, PKK ve FETÖ ise ABD tarafından destekleniyor, istihbaratları da yön veriyorlar. Hatta stratejik ortağımız (!) bu desteği artık gizlemekten bile çekinmeyip alenen söylüyor.
Ancak ABD ve Batı bu kirli işlerle uğraşırken, ülkemizi bölünmenin eşiğine kadar getirmişken biz ülke olarak, millet olarak, devlet olarak üzerimize düşen onurlu mücâdeleyi yaparak yeni Türkiye’ye doğru hızla ilerleyeceğiz yüce Rabb’in izni ve inâyetiyle inşaALLAH.