Dünya âleminde her boyutta silinmez izler bırakan, Kâinâtın En Mükemmel Ahlak Timsâli, Peygamber aleyhissalâtu vesslâm’ın doğduğu ay olan ‘Mevlîdî Nebî’ ayında, O insanlık şâhikasını yazmaya devam ediyoruz. Bizim satırlarımızdan, yüreklerinize nurlu rahmet esintileri yağarak, her berâber ferahlanalım inşallah.
İnsanlık âlemi, O Kutlu Nebî’den, yaşantıya âit pek çok şey öğrendi. Hiç şüphesiz, O’ndan öğrenilen davranış ve duygu boyutları, en mükemmele dâir idi. O’nun sünnetini uygulayanlar, eşsiz güzelliklerle nasiplendi, uygulamayanlar ise, nasipsizler arasına katıldı. Ne diyelim, bu bir seçim ve tercih meselesidir. Tercihlerinde isâbetli olanlar, dünya ve âhirette güzelliklerle birlikte olacaklardır. Ne mutlu Peygamberî hayat tarzını, kendine misal seçenlere…
Biz Müslümanlar olarak, davranışlarımızdaki ölçü ve dengeyi, O, Hakk’ın En Sevgilisi Hz. Muhammed aleyhissalâtu vesselam’dan alırız, elhamdülillah. Çünkü Rasûllullah, ahlakta ve diğer hususlarda hakikaten zirveydi. O; sevmede, sevilmede, sevdirmede ne hoş, ne tatlı, yüreğe sıcaklık, rûha dinginlik kazandıran vasıfları ümmetine takdim etti. İnsanın âilesini, çocuklarını, torunların, akrabâlarını, dost ve arkadaşlarını nasıl sevmesi gerektiğini, kendi örnek davranışlarıyla gösterdi. Mesela, oğlu İbrâhim vefat ettiğinde üzülerek ağlaması, etrâfındakilere hüzünlenmenin olabileceğini göstermiş bir misaldir. Torunlarının namaz esnâsında omzuna çıkmasına kızmaması, ayrı bir örnektir. Yine ilk eşi Hz. Hatice (r.a)’nın arkadaş ve akrabalarına özel misafirperverlik göstermesi, bir vefâ misâlidir.
Anne-babaların çocuklarına olan sevgilerinin dozajının nasıl olması gerektiğini, evlatların ebeveynlerine olan hürmet ve saygısının ölçüsünü, O Güzel Rasul aleyhissalâtu vesselam, ne güzel belirlemiştir! Dostluk ve arkadaşlıkların devâmının nasıl olması gerektiği, komşuyla muaşeretteki kıymetli kıstasları, akrabâların birbirleriyle iletişimlerindeki yakınlığı, bize hep O, hayâtın içinde en mükemmel tavırları sergileyen, Hakk’ın Eşsiz Nebîsi göstermiştir. Yine ticârî hayatta yürüyen dürüstlük ve adâlet ölçülerini, öğretmen-öğrenci münâsebetlerindeki saygı çerçevesini, arkasında kalan ümmetine âdeta; ‘seçkin ahlâkî davranışlar mirâsı’ olarak bırakmıştır. O En Güzel Davranışları Şahsında sergileyen Allah Rasûlü aleyhissalâtu vesselâm’a ümmet olmak, bize göre, hakikaten, ne büyük bir bahtiyarlıktır!
Bu ölçüler dünyâmızı mâmur etmek açısından mükemmel ölçüler iken, O Kutlu Rasul aleyhisselam, insanları en mükemmel bir şekilde yaratan Allah Azze ve Cell’e nasıl kulluk yapılır? Yüce ve Aziz olan Cenâbı Hakk’ın sevgisi, nasıl kazanılır? Kâinâtın Mutlak Sâhibi olan, Allah Teâla’yla olan ilişkilerimizdeki şaşmaz kıstasların, neler olduğunu?, bize Sevgili Peygamber aleyhissalâtu vesselam göstermiştir. Zira, kulluktaki en kâmil ölçüler, O Son Nebî aleyhissalâtu vesselâm’ın davranışlarındaki kutsî tezâhürlerdedir. Cenâbı Hakk tarafından biz ümmetine takdim edilen, O Eşsiz Peygamber’istenilen kıvamda nasıl sevebiliriz? Sorusunun cevâbı, bizi dünya ve âhiret güzelliklerine taşıyacaktır inşallah.
Ahlâkî davranışların en kâmil ölçülerini şahsında toplamış olan Rebiyülevvel ayının Güneşi Peygamberimiz aleyhisselâm’ı çok sevmeliyiz. Zâten O’nu sevmek, imânın gereğidir. Kur’ânı Kerîm’de buyruluyor ki: ”De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesâda uğramasından korktuğunuz ticâret, hoşlandığınız meskenler, size Allah'tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (Tevbe, 24) Müfessir İmâmı Kurtûbî, bu âyeti tefsir ederken; ‘Bu âyet Allah Teâlâ’yı ve O’nun elçisini sevmenin farz olduğuna işârettir. Bu sevgi her sevgiden önce gelir.’ Diyor. (İmâmı Kurtûbî, Ebû Abdullah, Muhammed b.Ahmed, Tefsîri, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, Terc: Beşir Eryarsoy, Buruç Yayınları, İst, 1997, c.8, s.165)
Son Rasûl, Hz. Muhammed Mustafa aleyhissalâtu vesselâm’ı sevmek, mümine imânın şevkini yaşatır. İmânı yaşamanın gereklerini yerine getiren mümin, bu sorumluluğu hakiki mânâda yapıyorsa, bunun izâhı kelimelere sığmayan lezzetini, gönlünde tadar. İşte imânı aşkla yaşamak hâli budur. İman etmek kuru kuruya olursa, onun bir lezzetini hissedemezsiniz. İmânın gereklerini hakkıyla, aynen Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam gibi yaşarsanız, ancak o lezzeti anlayabilirsiniz. İmânı gönüllere sindirmek, yüreklere nakşetmek, yalnızca O’nun ihsan sırrına ermiş, vecdli ölçüleriyle mümkündür. O sebepten, Cenâbı Hakk’a en mükemmel şekilde varma yollarındaki rehberimiz, O’dur aleyhissalâtu vesselam. Hakk’a hakiki kulluk sâdece, Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam ile kavranabilir.
Allâhu Azûmüşşân’ı sevmenin, rahmet ve mağfiretini kazanmanın yegâne vesilesi Peygamber aleyhissalâtu vesselâm’ı sevmektir. Cenâbı Hakk gönderdiği âyeti kerimelerde âdeta; ‘Beni sevmeniz Rasûlümü sevmeniz’e bağlıdır.’ Demektedir. O’ nu sevmek, O’nun bize bu mükemmel dîni bırakmak için verdiği meşekkatli mücâdelelere olan bir vefa borcudur.
Gerçekten Son Peygamber Muhammed aleyhisselâm’a ümmet olmak, bizim için büyük bir lütuftur, buna çok şükretmeliyiz. O bizi, cennete taşıyan, muhteşem bir elçidir aleyhisselam. Ne buyuruluyor Kur’ân’ı Hakîm’de: “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (Âli İmran, 164)
Bu ilâhî hakikatlerden hareketle, şu güzel Rebiyülevvel ayında, O’nu çok sevdiğimizi göstermek adına, kendimizi ahrette O’na tanıtmak adına, üzerimize ne düşerse yapmak, en karlı mânevî yatırım olacaktır. İçinde bulunduğumuz değerine paha biçilemeyen günlerde ahretimize sermâye biriktirmeye var mıyız?
Efendim hayırlı Cumâlar.