Kim ne derse desin, ya da istedikleri kadar “öyle değil” desinler beni inandıramazlar...
Bu konuda yaşadıklarım var, bildiklerim var...
Benim iddiam bu...
Konyalı olmayan bürokratlara Konya'yı sevdirmek kolay değil...
Ya da Erzurumlu olmayan bürokratlara Erzurum'u sevdirmek gibi...
Konya, Konya olalı hiçbir dönemde, bu dönem kadar liyakatlı, vatanını seven, şehrini seven ve en önemlisi de işini seven bürokratlarla temsil edilmedi Ankara'da...
Özellikle sporda...
Peki, Konya veya Konyalı, gece-gündüz demeden çalışan, başarılı, vatanı seven, şehrini seven, işini seven bu marifetli bürokratları ne kadar iltifatlandırıyor?
Çok anlamlı bir söz vardır...
“Ne gördüğünüz, büyük ölçüde ne için baktığınıza bağlıdır.”
O nedenle bugün siyasetin ve bürokrasinin dedikodularından hep uzak kalmış, son derece ilkeli, düzeyli, işini en iyi şekilde yapmanın gayretini gösteren mert bir adamın hakkını teslim etmek istiyorum...
Çünkü, bürokraside öyle insanlar vardır ki, ülkelerine, şehirlerine, doğup büyüdüğü ilçelerine önemli hizmetlerde bulunmalarına rağmen, hep sessiz bir yürüyüş ortaya koymuşlardır... Gündemde kalma diye bir dertleri olmamıştır...
Haklarında yazılıp çizilenlere takılmazlar...
Onlar için önemli olan vatana hizmettir...
Gecenin 3-4'lerine kadar çalışmaları bundandır...
Sağlıkla ilgili sorunlarını ertelemiş, ama işlerini ertelememişlerdir...
“Bu devlete borcumuz var” diyebilen bir yürek ve vatan sevgisiyle donanmışlardır...
Görevlerini en iyi şekilde yapma ve sorumluluklarını yerine getirme noktasında hep ilkeli olmuşlardır...
Başarı merdivenlerini ikişer, üçer basamak atlayarak değil, özümseyerek çıkarlarken, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in, “Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, hiçbir şey bizim değildir” anlayışı ile ve haddini bilerek iyi bir devlet adamı, iyi bir bürokrat olduklarını ortaya koymuşlardır...
Kimseye şirin görünme gibi bir dertleri olmamıştır...
7/24 mesai mefhumu tanımadan çalışmaları boşuna değil...
Vatan sevgisi...
Başka bir şey değil...
Belki de bu yazıdan rahatsız olacaktır...
xxx
Ne kadar işlerinin ehli de olsalar, ne kadar başarılı da olsalar, iltifatlandırılma noktasında yüzleri kızarır, soğuk terler dökerler...
Halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu benimseyerek çalışmaktan başka bir şey düşünmeyen adam olmuşlardır...
Dedikodu değil, iş üretirler...
Koltuk uğruna asla ve kata duruş göstermemişlerdir...
İşte o adamlardan birisi...
Bürokrasinin sıra dışı ve örnek ismi...
Gençlik ve Spor Bakanlığı Müsteşarı hemşehrimiz Faruk Özçelik...
İşin “ün”ünde değil, “un”unda...
Öyle olunca da medyatik değil...
Sadece işine odaklı...
Üstlendiği görevlere sevdalı...
Hükümetin beyin takımında...
Arkasında “dedikodu” yapılacak en küçük “şaibe” yok...
Dürüst, namuslu, inançlı, yürekli, vatanına, milletine, bayrağına, doğduğu ve doyduğu yerlere sımsıkı bağlı bir adam...
Aksini iddia eden çarpılır...
Haftanın 3-4 günü sabahların 4'üne kadar çalışan bir devlet adamına, bir bürokrata hakkını sonuna kadar teslim etmeliyiz...
Bu konuda yazdığım için rahatsızlık duyacak, ama böyle bir adamın hakkını teslim etmezsem, etmezsek, günah işlemiz oluruz...
Reklamsız ve dedikodusuz işini yapıyor...
O böyle mutlu...
O böyle umutlu...
Sermayesi dedikodu değil...
Sermayesi ikiyüzlülük değil...
Sermayesi birilerine şirin gözükmekte değil...
Tek sermayesi var, o da işini en iyi yapmak...
Daha ne olsun ki?
xxx
Yazımın başına geliyorum...
Konya'yı seven, kalbi Konya diye atan Konyalı bürokratlara hak ettiği değeri verdiğimiz zaman Konya daha da büyüyecek, Konya daha da gelişecek ve Konya daha yaşanabilir bir şehir haline gelecek...
Dolasıyla da kendini çok iyi yetiştirmiş, çalışan, proje üreten, dünyadaki gelişmeleri çok iyi takip eden, yeni keşiflere çıkan, en önemlisi de doğup büyüdüğü ve yaşadığı toprakların bereketini iyi bilen bir adamın hakkını teslim ettim...
Nokta.