En çok onlar çekti bu şehirden...
***
Ümmetin derdi en çok onları gerdi...
***
Sıcacık evlerinde, evlad-ı iyal ile birlikte oturmaktansa, Anadolu'nun tozlu yollarında, fakir fukara nefeslere, düzenin adil olmasının neden gerektiğini anlatmaya çabaladılar...
***
Gençtiler... Yakışıklıydılar... Şöhret ve ün peşlerinden yetişemiyordu...
***
İkisi de kürsü hakimiydi...
***
Biri camisinde yüzlerce insanı CİHAD aşkıyla kıyama çağırıyor, diğeri meydanlarda kürsüden “Hayra motor, şerre fren ol aziz Müslüman” diye haykırıyordu...
***
Dünya kurulduğundan beri CİHAD'a kalkan her mücahidin başına gelenler, onlarında başına geldi...
***
Öyle ya haklarında ayet vardı...
***
“İnsanlar, «İmân ettik» demeleriyle salıverileceklerini ve kendilerinin imtihan edilmeyeceklerini mi sanıverdiler?” (Ankebut-2)
***
Öyle de oldu... İmtihanların en çetininden, ateşin en harlısında nefislerini demlediler...
***
Sürgünler... Kovuşturmalar... Tutuklamalar... İtibarsızlaştırmalar...
***
İhanetler ve Medrese-i Yusufiye de zindan kardeşliği yaptılar...
***
Suçları; “İslâmî esaslara dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istemek”
***
Askerî mahkemece yargılanarak cezaevlerine atıldılar...
***
Herkes, koğuşlarında salınıverecekleri günün hayallerini rüyalarında ararken, onlar aynı soğuk koğuşlarda gece namazlarıyla, teheccütlerle, dışarda bekleyen milyonlarca ruha zindandan ışık oldular...
***
Onlar yattıkça, zindanlardan sızan ilahi nur ışıkları, ümmetin ruhunda yeniden-yeniden söndürülmeye çalışılan CİHAD ateşini yaktı...
***
Çok badireler atlattılar... Onlarınki seccade kardeşliğiydi... Huzuru İlahi'de beş vakit muhabbetle beslenen bir kardeşlik...
***
Onca badirenin sonunda bitmedi imtihanları... İmtihandan bir an bir lahza bırakılıvermediler...
***
28 Şubat geldi çattı...
***
Biri; “Benim yüzümden ümmet zarar görmesin, İslam hizmet kervanı aksamasın diye canlı canlı gömdü kendisini mezara... Uzlete çekildi...”
***
Duasıyla SAVUNAN ADAM diye anılan kardeşine ışık oldu...
***
Diğeri dimdik ayakta ÜMMETİN DAVASINI savundu... Müstekbirler ikisinin de boynunda görmek istedikleri yağlı urganı bir türlü denk getiremiyorlardı...
***
Atılan her urgan bir gönül bağı gibi, bu iki adamla ümmetin arasındaki muhabbeti ve bağlılığı her seferinde “kördüğüm” yapıyordu...
***
Konya için, alem için çalışan bu iki değerli hoca yaşadıkları gibi öldüler...
***
Beraber eskiden yürüdükleri gibi ard-arda HAKK'a yürüdüler... Gözbebekleri Hz. Mevlana'nın cenazesine kıyaslanacak bir şerefle...
***
Konya'yı acı peş-peşe vurdu...
***
Önce SAVUNAN ADAM gitti... Ardından KÜRSİNİN SULTANI yürüdü...
***
İki yıl oldu...
***
Peşlerinde, ümmettin gönlünde açtıkları hüzün yaraları hala kabuk bağlamadı...
***
Cemaatleri ve dava arkadaşları onların isminin geçtiği meclislerde hala gözyaşı akıtmaktalar...
***
Merhum Necmettin Erbakan ve Merhum Tahir Büyükkörükçü Hocalarımızı vefatlarının ikinci sene-i devriyesinde rahmetle anıyoruz...
***
Bu şehir sizden razı oldu, sizde bu şehirden YEVM-İL KIYAMET'te razı olun inşallah... Kabriniz nur mekanınız ADN cennetleri olsun...
***
Amin diyin Müslümanlar...
DOST, DOSTUNUN PEŞİ SIRA YÜRÜR
Merhum Necmeddin Erbakan Hoca ve Merhum Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi'nin cezaevi günlerinden...